Başkentimizin göbeğinde "barış" talebiyle miting düzenlemek için bir araya gelen, çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu kitlenin bombalı saldırıya uğramasının ve 103 canın bizden koparılmasının üzerinden tam 5 yıl geçti.
Ortadoğu'yu kana bulayan şeriatçı kabus IŞİD tarafından yapılan 10 Ekim Katliamı, çok sayıda insanımızı da sakat bıraktı. Planlı bir miting olduğu halde, büyükşehirlerde düzenlenen tüm mitinglerin aksine giriş-çıkış alanlarında arama yapılmamasıyla başlayan ihmaller zinciri, yaralılar yerde yatarken polislerin gaz sıkması ve ambulansların geç gelmesiyle daha da unutulmaz hale geldi.
Katliama dair işletilen yargı süreci ise ülke tarihimizdeki faili mechul cinayetlerin davalarına benzer bir utanç vesikası oldu.
Katliam aydınlatılmadı, Başkentin göbeğinde cihatçıların nasıl bu kadar kolay terör faaliyeti gösterebildikleri eşelenmedi; bilakis her duruşma adalet bekleyen acılı aileler için eziyete dönüştürüldü.
Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz: 10 Ekim Katliamı, Ortadoğu'daki savaş bataklığına yanlış hesaplarla ve yanlış güçlere güvenerek giren AKP iktidarının ülkemize ödettirdiği en acı faturalardan biridir. Daha da önemlisi hatırlanacağı üzere; 7 Haziran 2015'te AKP'nin hükümet kurma çoğunluğunu kaybetmesinin ardından bu hazmedilemeyerek 1 Kasım'da tekrar seçime gidilmişti. Ne hikmettir ki bu iki seçim arasında terör hortla(tıl)mış, toplam 694 kişinin can vermiş ve Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun "Sonrasında oylarımız arttı" dediği 10 Ekim Katliamı bu karanlık süreçte yaşanmıştır. 10 Ekim'i anlamak ve aydınlatmak, işte bu süreçten geçmektedir.
Bizlere düşen ise 10 Ekim'de sadece barış istediği için katledilen canları unutmayarak, bu zor zamanda doğru durmak, "Yurtta sulh, cihanda sulh" diyerek, vatan müdafası niteliği taşımayan her savaşa karşı olmaktır.
Eğitim-İş olarak 10 Ekim Katliamı davasında adalet talebimizi yineliyor, katliamda yakınlarını kaybeden ailelerin derin acısını paylaşıyoruz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU