Bugün, Türkiye’nin yakın geçmişte yaşadığı en karanlık, en acı olaylardan birinin yıl dönümü. 10 Ekim 2015’te, Türkiye'nin farklı şehirlerinden gelen binlerce insan, Ankara Tren Garı önünde "barış" talebiyle bir araya geldi. Ancak, bu barışçıl miting, şeriatçı terör örgütü IŞİD'in gerçekleştirdiği iki intihar saldırısıyla kanlı bir katliama dönüştü. Saldırılarda 103 canımızı yitirdik, 580 yurttaşımız yaralandı, toplumumuzda hiç kapanmayacak derin yaralar açıldı.
Bu hain saldırı, Türkiye’nin kalbine bir bıçak gibi saplandı. Ancak, bu kanlı katliamın hemen ardından yaşananlar da hafızalarımızdan asla silinmeyecek şekilde kazındı. Yaşananlar, sadece bu trajedinin boyutunu artırmadı, aynı zamanda devletin ihmaller zincirini de gözler önüne serdi:
Laik bir Cumhuriyet’i Ortadoğu'nun terör yuvası haline getiren, teröristleri elini kolunu sallayarak ülkemize sokan ve onları başkentimizin kalbine kadar getiren politikaların sahipleri hesap vermedi.
Barış mitingi gibi planlı bir etkinlik olmasına rağmen, büyükşehirlerde düzenlenen mitinglerde alınan olağanüstü güvenlik tedbirleri, 10 Ekim sabahında neden uygulanmadı? Giriş-çıkış alanlarında neden arama yapılmadı? Bu sorular hâlâ cevapsız kaldı.
Bombalı saldırının ardından, yaralılara ve yardım bekleyen vatandaşlarımıza biber gazı sıkılması ve polis araçlarının ambulansların ulaşımını engellemesi gibi ihmallerin sorumluları yargılanmadı.
MİT tarafından önceden takip edilen teröristlerin ve saldırının gerçekleşeceği yönündeki uyarılara rağmen katliam göz göre göre geldi. Ancak, bu açık ihmallere rağmen hiçbir yetkili hakkında ciddi bir yargı süreci başlatılmadı.
Bu kadar büyük bir katliamda, saldırıyı önleyebilecek olan yetkililerin sorumluluktan kaçması, toplumun acısını derinleştirirken, gerçek adaletten bizi her geçen gün daha da uzaklaştırdı. Yargı süreci de ne yazık ki ailelerin ve tüm toplumun beklentilerini karşılamaktan çok uzak kaldı.
103 canımızı koparan bu hain saldırı, ne yasal olarak ne de vicdanlarda gerçek bir adalet terazisine konulabildi.
Bugün, 10 Ekim’in yıl dönümünde, adalet talebimiz her zamankinden daha güçlü. Toplumun vicdanında hala kanayan bir yara olan bu saldırının faillerinin, sorumlularının adil bir şekilde yargılanması, bu acıya merhem olabilecek tek yoldur.
10 Ekim katliamında yitirdiğimiz canları saygıyla anıyoruz. Onların anısını yaşatmaya, toplumun vicdanındaki adalet talebini yükseltmeye devam edeceğiz. Bu saldırının tüm sorumlularının hesap vermesi için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Unutmadık, unutturmayacağız!