12 Eylül 1980 faşist darbesinin üzerinden tam 40 yıl geçti. Aradan geçen 40 yıla rağmen darbecilerin açtığı yaraların sarılması bir yana dursun, AKP eliyle derinleştirildi, kanatıldı. 12 Eylül ile emperyalistlerin ülkemizde antikominizm kisvesi altında yeşerttiği siyasal İslam, kendisini yaratan karanlığa sahip çıktı ve 12 Eylül'ün ruhunu yaşattı.
Halkı kamplaştırıp kışkırtarak, provokasyonlar organize ederek darbeye giden kanlı yolu örenler nedeniyle; anarşist ilan eden 2 milyona yakın yurttaş fişlendi, darbecilerin emriyle açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı ve bu davaların bazıları uzun yıllarca devam etti, 7 bin kişi için idam cezası istendi ve 517 kişiye idam cezası verildi, 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti, 300 kişi şüpheli şekilde öldü, 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi ve işkencede kaybedilen insanların sayısı ise bu rakamdan kat kat fazlaydı, 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu, çok sayıda akademisyenin ve hakimin işine son verildi, 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi, gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi, 31 gazeteci cezaevine girdi, 300 gazeteci saldırıya uğradı ve 3 gazeteci silahla öldürüldü. Gazeteler bir yıla yakın süre yayın yapamadı, ama en önemlisi vatanı için bağımsızlık, ulusu için özgürlük isteyen pırıl pırıl gençler katledildi, hapishanelerde çürütüldü...
Toplumsal muhalefeti ezmek, hak ve özgürlük taleplerini susturmak için ülkeyi kana bulayan 12 Eylül darbesinin en çok zarar verdiği alanlardan biri de ülkenin geleceği olan eğitim oldu. 12 Eylül’de TÖB-Der üyesi ve temsilcisi olan yaklaşık 25 bin kişi çeşitli nedenlerden dolayı mesleklerini kaybetti. Çok sayıda TÖB-DER üye ve yöneticisi 12 Eylül yasaları ile sürgün edildi, görevlerinden alındı. 3.854 öğretmen, 120 öğretim üyesinin görevine Sıkıyönetim Kanunu'na dayanılarak son verildi. 12 Eylül'de eğitim emperyalistlerin kullandığı piyon olan faşist general Kenan Evren eliyle gericileştirildi, dinselleştirildi ve ticarileştirildi.
Bugün ülkede yaşadığımız antidemokratik koşulların 40 yıl öncesiyle benzerliği, belediye başkanıyken Kenan Evren'in eline doğru eğilip "Ben sizin zamanınızda belediye başkanı olacaktım ki..." diyen Recep Tayyip Erdoğan'ın sözlerini daha anlaşılır kılmıştır. Bugün gelinen noktada:
Demokratik kitle örgütleri ve emek cephesinde mücadele verenler, 40 yıl öncesini hatırlatırcasına baskı altındadır.
Yurttaşların fişlenmesi, haksız yere mesleklerinden edilmesi gibi karanlık politikalar 40 yıl öncesinden devralınarak devam ettirilmektedir.
Yargılama süreçleri uzatılarak dava süreçleri cezalandırmanın kendisi gibi kullanılmakta bu durum 12 Eylül'ün bitmeyen davalarını anımsatmaktadır.
Sadece iktidarla aynı şeyi söylemediği için birçok aydın, gazeteci, aktivist tıpkı 12 Eylül sürecindeki gibi hapisle sınanmakta ya da tehdit edilmektedir.
12 Eylül'de Kenan Evren'in elinde tuttuğu güç, bugün Erdoğan'ın tek adam rejiminin "ben yaptım oldu"cu haliyle bire bir örtüşmektedir.
12 Eylül'de bizzat Atatürk'ün kurduğu birçok kurum kapatılırken, AKP döneminde gücü elinde tutanlar Atatürk'ün adına okul tabelalarında bile dayanamaz hale gelmiştir.
12 Eylül'ün taşlarını dizmek için halkın kutuplaştırılması, muhaliflerin vatan haini ilan edilmesi uygulaması da ne yazık ki 40 yıl sonra bugün hala karşımıza çıkmaktadır.
12 Eylül'de 1500'e yakın kamu emekçisi görevinden alınırken, 15 Temmuz'u fırsata çeviren AKP, KHK'ler ile FETÖ’cüler dışında kamuda kendisine muhalif binlerce masum insanı da görevinden koparmıştır.
Evren ve şürekasının hamleleriyle gericileştirilen eğitim, AKP eliyle daha da kötü bir noktaya itilmiş; darbecilerin bile düşleyemeyeceği şekilde tarikatlar eğitimin bir parçası haline getirilmiştir.
Elbet bu acı tablo, bize karamsarlık değil azim aşılamaktadır. 12 Eylül'ün ruhunu devam ettirenler varsa, 12 Eylül'e karşı direnenlerin de yankısı vardır! Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün yolundaki eğitim neferlerinin oluşturduğu Eğitim-iş olarak, 12 Eylül faşist darbesini lanetliyor, kaybettiğimiz canları özlemle anıyoruz. Ve 12 Eylül'ün ruhunu yaşatanlara rağmen, bizim de öznelerinden olduğumuz toplumsal muhalefet sayesinde şairin dediği günlerin geleceğini biliyoruz:
"bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet."
MERKEZ YÖNETİM KURULU