Türkiye işçi sınıfının sendikal hak ve özgürlüklerini elde etmek için başlattığı büyük direnişin 42. yılındayız. 15-16 Haziran işçilerin, sendikalarını seçme özgürlüğü için sınıf dayanışmasını ortaya koyduğu; direniş, mücadele ve dayanışma ruhunu taçlandırdığı tarihtir.
42 yıl önce bugün büyük bir kararlılıkla sahip çıkılan haklar, ne yazık ki, 12 Eylül faşist darbesinin karanlığında gasp edildi. Bugün, hala 12 Eylülcülerin hazırladığı yasakçı sendikal yasalarla, çalışma hayatında büyük bir ayıp sürdürülmeye devam ediliyor. 12 Eylül’le hesaplaştıklarını söyleyenlerin, eğer bu niyetleri gerçekse, öncelikle Türkiye’yi, 12 Eylül yasaklarından kurtarmalıdırlar.
Türkiye, dünyada, sendikal hakların en yoğun biçimde ihlal edildiği ülkeler arasındadır. Demokrasinin en önemli ölçütü, emekçilerin hakları için özgürce örgütlenebilmeleri, kendi geleceklerine ait kararları alabilmeleridir. Sendikasız demokrasi; grevsiz ve toplu sözleşmesiz sendika olmaz. Hükümet ve kamu çalışanları arasında yürütülen son toplu sözleşmedeki başarısızlığın temel nedeni de budur. Toplu sözleşmenin sonunda son kararı çoğunluğunu siyasi iktidarın belirlediği bir Hakem Kurulu vermektedir. Öyle ki, bu kurulun kararlarına yargı yolu da kapalıdır.
Yapılması gereken İLO koşullarına uygun, anti demokratik maddelerden arınmış, çalışanların demokratik, meşru eylem ve etkinliklerini engellemeyen, içerisinde “grev ve toplu sözleşme” olan bir sendika yasasının çıkarılmasıdır. Ancak, AKP iktidarının böyle bir niyeti söz konusu değildir.
“İleri demokrasi” sözünü ağızlarından düşürmeyen siyasal iktidar, yarattığı sömürü ve baskı düzeni ile üreten kesimin emeğine saldırmaktadır. THY çalışanlarına grev yasağı getiren kanunun kabul edilmesi, eylem yapan 305 çalışanın iş akdinin feshedilmesi, iktidarın emekçiler üzerinde yarattığı baskının boyutlarını göstermektedir. Artık emekçilerin hak gasplarına tahammülleri kalmamıştır. Bugün yaşadığımız bu sürece karşı durmanın yolu ise dün olduğu gibi 15-16 Haziran ruhuyla mücadele etmekten geçmektedir. Emekçiler, bugün içinde bulunduğu sürece karşı yanıtını, tarihini hatırlayarak, tarihini yeniden yaratarak verecektir.
Tüm emekçileri, 15-16 Haziran direnişinin ışığında insanca bir yaşam için örgütlü mücadeleye çağırıyoruz. Türkiye, alnına sürülen bu lekeyi -emek ve demokrasi düşmanlığı lekesini- bir an önce silmelidir.
MERKEZ YÖNETİM KURULU
DÜŞ DEĞİL, BU, HAYAL DEĞİL
Düş değil bu hayal değil he hey be hey
Yetmiş bin dev işçim kalktı yürüdü
Kokuşmuş düzene sahip çıkanın
Alnının çatına baktı yürüdü
Nasırlı elinde gürz gibi kini
Güneş tepesinde kızıl bir sini
Sağır beyinlere ayak sesini
Paslı çivi gibi çaktı yürüdü
Yeter demek için patron kârına
Dev adımlar selam yazdı yarına
İşbaşından cadde ortalarına
Kükreyen sel gibi aktı yürüdü
Çıplak ayaklısı, yanık döşlüsü
İşten atılmışı, keser dişlisi
Sakatı, hastası, genci, yaşlısı
Evinden dışarı çıktı yürüdü
O barış yerine kavgayı seçen
Alnının terini su diye içen
Kıyıda köşede eline geçen
Demiri iki kat büktü yürüdü
Aşık İhsani