Dünya küreselleşme adı altında emperyalizmin yeni bir boyutu ile karşı karşıya kalmıştır. 1990’lı yıllardan itibaren sosyalist sistemin yıkılması dünyayı tek kutuplu hale getirdi. Tek kutuplu hale gelen emperyalist-kapitalist sistem, hızla o vahşi yüzünü tekrar gösterdi. Sosyal haklara saldırdı.Özelleştirme ve taşeronlaştırma ile sendikasızlığı ve işsizliği ortaya çıkardı. Pazar payını daha da arttırmak için var olan ulus devletler üzerinde oynamaya başlanmış, toplumu etnik ve dinsel temelde bölmek için birden demokrasi havarisi kesilmiştir. Bu bağlamda emperyalizm, kendine yerli işbirlikçiler bulmuş, sömürge politikalarını Soros ve benzeri fonlarla desteklenen sivil ve sözde demokrat örgütlerle gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Kısacası emperyalizm; çok parçalı dünya, tek parçalı sermaye yaratma yolunda hızla ilerlemektedir.
Son zamanlarda ABD emperyalizminin AKP eliyle BOP kapsamında yürüttüğü ve adına Ergenekon denilen operasyonların da bu bağlamda ele alınması gerekir. Emperyalizmin yarattığı Susurluk’ta kamyona çarparak deşifre olan özünde işbirlikçi-gerici-faşist örgütlenme kontrgerillanın aklanması, tasfiyesi adı altında; ABD, AB ve NATO karşıtı, yurtsever ne kadar aydın, subay, sendikacı, siyasi varsa birer birer önceden yazılmış bir senaryo çerçevesinde gözaltına alınıp tutuklanmaları çok parçalı dünya, tek parçalı sermaye emellerinin gerçekleşmesi içindir.
Dünyada yaşanan küresel kriz emperyalizm ve kapitalizmin kendi yarattığı krizdir. Yaşanan gelişmeler kapitalizmin çöktüğünün göstergesidir.
Ülkemizde özelleştirme adı altında, cumhuriyetin dev kuruluşları peşkeş çekilmekte, kazanımları bir bir yok edilmektedir. Bu özelleştirme sürecinde zaten var olan işsizlik, küresel ekonomik krizin dayatmalarıyla çok vahim boyutlara ulaşmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun en son verilerine göre şu an iki buçuk milyon işsiz vardır. Bu rakama iki milyon dolayında iş aramayıp iş verildiği takdirde çalışacak durumda olanlar ve mevsimlik işçiler de eklenince işsizlerin sayısı beş milyonu geçmekte ve oran da % 20’yi aşmaktadır. Uygulanan kemer sıkma politikaları sonucunda halkın ve çalışanların alım gücü düşmüş, başta doğalgaz ve elektrik olmak üzere temel tüketim maddelerine yapılan yüksek orandaki zamlarla halkımız; açlığa, yoksulluğa ve sefalete mahkum edilmiştir.
Krize karşı partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri çeşitli öneriler sunmaktadır. Ancak emperyalizme karşı çıkılmadan krizle baş edilemeyeceği iyi bilinmelidir.
Krizden kurtuluşun yolu, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlık ve bütünlük mücadelesinden geçmektedir. Önce Ülke Sonra Sendikasöylemimiz her geçen gün daha da önem kazanmaktadır.
Ülkemizin içinde bulunduğu olumsuz koşullardan kurtulması için önerilerimiz şunlardır:
Emperyalizme karşı bir tutum içinde olunmalıdır.
Özelleştirmeler hemen durdurulmalı, bu uygulamalara son verilmelidir.
Yatırıma,istihdama ve üretime önem veren bir ekonomik anlayış yaşama geçirilmelidir.
İç ve dış borçlar yeniden yapılandırılmalıdır.
Yolsuzluk, hırsızlık ve hortumculuk önlenmelidir.
Ülkemizdeki bu olumsuz tablonun yansıması Milli Eğitimde de görülmektedir. AKP iktidarı, Milli Eğitim politikalarında eğitimde yerelleştirme, özelleştirme ve yabancılaştırmayı amaçlamaktadır.
· 4/C, 4/B gibi Eğitim ve Bilim işgörenlerinin dayanışmasını yok etmeye çalışan, emeğini sömürmeyi hedefleyen uygulamalar terk edilmelidir.
· Kariyer basamakları uygulamasına son verilerek çalışanlar arasındaki ayrımcılık ortadan kaldırılmalı, çalışma barışı sağlanmalıdır.
· Irkçı, gerici ve bölücü kadrolaşmalara son verilmelidir.
· Bakanlık, bir taraftan öğretmen açıklarını vekil, ücretli ve sözleşmeli öğretmenlerle kapatmaya çalışmakta diğer yandan ise on binlerce işsiz öğretmen atama beklemektedir. Bu uygulama ile esnek çalışma ve ücretli kölelik olağan hale getirilmektedir. Sözleşmeli, ücretli, vekil, kadrosuz usta öğretici gibi eğitim kalitesini yok eden görevlendirmelerden vazgeçilmeli, atamalar kadrolu olarak yapılmalıdır.
· Ek Ders Yönetmeliği, eğitim çalışanlarının emeğini gasp etmektedir. MEB, sendikaların da görüşünü alarak daha adil bir Ek Ders Yönetmeliği çıkarmalıdır.
· Öğretmeni mağdur eden keyfi norm kadro uygulamalarına son verilmelidir. Norm kadrolar sadece öğretimi esas alarak değil, eğitimi de hedefleyen bir anlayış çerçevesinde düzenlenmelidir. Norm kadro belirlemeleri şeffaf olmalıdır.
· Öğretmenevlerinde bandrol uygulamasından vazgeçilerek eğitim ve bilim işgörenleri, personel kimlik kartları ile hizmet alabilmeli, eğitim ve bilim işgörenlerini öğretmenevlerinde kiracı konumuna düşüren uygulamalara son verilmelidir.
· Yeni ilköğretim ve orta öğretim müfredatı ile bireyci nesiller yetiştirilmeye ve toplumun ulusal belleği yok edilmeye çalışılmaktadır. Müfredatlar, öğrencinin ilgi ve yeteneklerini ortaya çıkaran ulusal bilinci pekiştiren nitelikte olmalıdır.
· Çağdaş sanatsal eğitimi yok etmeye yönelik uygulamalardan vazgeçilmelidir. Sanat eğitimi yanlış norm kadro uygulamalarına feda edilmemelidir.
· Neredeyse her yıl değiştirilen ve artırılmaya çalışılan SBS ve ÖSS ile öğrenciler ve veliler sınav cenderesine sokulmakta, bu yolla özel eğitim kurumlarına rant sağlanmaktadır. Bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir. Eğitim parasız olmalı, eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalıdır.
· Öğretmenlere verilen eğitim-öğretim ödeneği yetersizdir. Bu ödenek yılda iki kez birer maaş tutarında olmak üzere hizmetli ve memurlar da dahil olmak üzere ayrımsız tüm eğitim çalışanlarına verilmelidir.
· SGSS Yasası uygulamalarıyla ortaya çıkan kamu çalışanlarının mağduriyetleri bir an önce giderilmelidir.
· Eğitim-İş olarak tüm eğitim ve bilim işgörenlerinin sorunlarını biliyoruz. Bu konuda asıl çözüm toplu sözleşme ve grev hakkını içeren yasal düzenlemeden geçmektedir. Kamu çalışanlarına toplu sözleşmeli, grevli sendikal hak kazanılıncaya kadar her zaman olduğu gibi gerek hukuksal gerek örgütsel mücadelemiz kararlılıkla sürecektir.
· Eğitim-İş, başta toplu sözleşme ve grev hakkı olmak üzere ortaklaştığımız ekonomik sorunların ve özlük sorunlarının çözümü için diğer sendikaları birlikte mücadele etmeye çağırmaktadır. Eğitim-İş, bunun bütün kamu emekçilerinin özlemi olduğunu bilmektedir.
Eğitim-iş, Önümüzdeki süreçte yaşanacak olan 29 Mart 2009 yerel yönetim seçimlerinde; ülkemizin ve ulusumuzun yaşadığı sorunlara umut olacak bir yerel yönetim anlayışını taşıyan, çağdaş kentleşmeyi sağlayacak, doğa ve çevreyi önemseyen, engellileri ve çocukları gözeten bu konularda projeleri olan, cumhuriyet kazanımlarını savunan adayları destekleyecektir.
Gelin ülkemize, cumhuriyetimize, demokrasimize, emeğimize, ulusal eğitimimize, çocuklarımıza ve geleceğimize hep birlikte sahip çıkmak için Birleşik Kamu-İş çatısı altında, Eğitim-İş’te buluşalım.
EĞİTİM-İŞ BAŞKANLAR KURULU