Güncel Sendika Haberleri

20 Eylül, 2010

2010-2011 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILINA GİRERKEN, EĞİTİM SİSTEMİMİZ YİNE SORUNLAR SARMALINDA…

 

2010-2011 eğitim öğretim yılının ilk zili 20 Eylül pazartesi günü çalacak. Ancak ne yazık ki geçtiğimiz bu döneme de yine bir sorunlar sarmalında giriyoruz. 

Eğitime Ayrılan Bütçenin Yetersizliği

2010 yılı için Milli Eğitim Bakanlığı’na ayrılan bütçe, artan okul, derslik, öğretmen ihtiyacı ve öğrenci sayısına rağmen sadece 28 milyar 237 milyon 412 bin TL olarak öngörülmüştür. Bu haliyle 2010 MEB Bütçesi, 2010 GSYH’nin %2,74’üne karşılık gelmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı okullara yeterli ödenek ayırmadığı için eğitim harcamalarının önemli bir bölümü öğrenci velilerinin üzerinden bağış, kayıt parası gibi isimler altında karşılanmaktadır. Öngörülen eğitim bütçesi rakamları, geçen yıl yaşanan mali sorunların 2010-2011 döneminde de süreceğini göstermektedir. 

Öğretmen ve Derslik Açığı Artarak Devam Ediyor

Öğrenci sayısının artması ile okul, derslik ve öğretmen ihtiyacındaki artış bu yıl da karşılanamamaktadır. İlköğretimde derslik başına 32 öğrencinin düştüğü ülkemizde daha hala okulu olmayan köyler, öğretmeni olmayan okullar bulunmaktadır. Bugün ne yazık ki, hala sağlıklı bir eğitimin verilmesine engel teşkil edecek derecede kalabalık sınıflarda ders verilmeye devam etmektedir. Bunun yanı sıra eğitim kurumlarına yardımcı hizmetler ve genel idari hizmetleri sınıfında memur-hizmetli alımı da yapılmamaktadır. Okullarımızda kadrolu hizmetli sayısı yok denecek kadar azdır.

İşsiz Öğretmen Sayısı Büyüyor

Atamasının yapılmasını bekleyen öğretmen sayısı bugün 400 bin civarında. Eğitim fakültelerinden mezun olup da mesleğini yapamayan binlerce öğretmen adayı sesini açlık grevleriyle duyurmaya çalışmaktadır. Bakanlığın can simidi haline gelen ‘sözleşmeli öğretmenlik’ uygulaması ile ücret karşılığında çalışan öğretmenler köle haline getirilmekte, iş güvenlikleri ellerinden alınmakta, yönetici-veli-kadrolu öğretmen üçgeninde kendine yer bulamadıklarından mesleklerine ve sisteme adapte olamamakta ve psikolojik sorunlarla baş etmek zorunda kalmaktadırlar.

Bugün KPSS skandalı nedeniyle atamaların ertelenmesi nedeniyle çözüm olarak yine ücretli öğretmenlik uygulamasına başvurulmakta, buna karşın yine de birçok okulun öğretmensiz ders yılına başlaması beklenmektedir. Bakanlık, atamaları eğitim-öğretim yılına başlamadan önce kadrolu olarak yapması gerekirken, öğretim yılının devam ettiği farklı aylarda plansız-programsız atamalar gerçekleştirmektedir. 

Dershane sektörü devlet eliyle büyütülüyor

Dershane sayısının liselerden fazla olduğu ülkemizdeki sınava endeksli eğitim sistemi, dershane sektörünün büyümesine neden olmuştur. 2000 yılında bin 864 iken sayısı 2010 yılı itibarıyla 4 bin 193'e yükselen dershanelere yönelim nedeniyle, okullardaki eğitim-öğretimin kalitesi düşürülmüş, böylece dershaneye başlama yaşı ilköğretim üçüncü sınıfa kadar inmiştir. 

Milli Eğitim Bakanlığı, şimdi de dershanelerin önüne geçebilmek için onları özel okullara dönüştürmek gibi "garip" bir projeye imza atmaya hazırlanmaktadır. Bakanlık, hem de arsa tahsisi ve vergi muafiyeti gibi bazı kolaylıklar tanınacağını da ilan etmektedir. Yani Milli Eğitim Bakanlığı, kendi okullarını güçlendireceği yerde, devlet parasıyla dershaneleri özel okul yapmaya soyunmuştur.  

Milli Eğitim’de gerici kadronun ayak sesleri

Milli Eğitim Bakanlığı her geçen gün yenilerini bünyesine kattığı gerici kadrolarıyla, liyakate ters düşen işlere imza atmaya devam ediyor. Rektör ve dekan atamalarındaki usulsüzlükler, AKP yandaşlarına peşkeş çekilen kadrolar, KPSS’deki skandalın ardından tüm merkezi sınavlarda da ortaya çıkan cemaat eksenli kopya çeteleri; işte tüm bu yolsuzluklar Türkiye’nin en büyük kurumlarından birisi olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın tüm kurumsallığını ortadan kaldırmıştır. 

SBS sınavının uygulamada hezimete uğramasının ardından kaldırılması, zaten sınavlarla deneme tahtasına dönen eğitim sistemini iyice güvenilmez hale getirmiş, öğrencileri ve velileri tamamen belirsizlik içinde bırakmıştır.

2009 yılında YÖK’ün kamuoyunu katsayı konusunda, 2010 yılında da ÖSYM’nin SBS ve KPSS konusunda yanılttığı bir yıl olmuştur. Katsayı kararı ile hem meslek liselerinde hem de genel liselerde mağduriyetler yaşatılırken, şimdi de ‘düz liselerin Anadolu liselerine dönüştürülmesi’ projesi kapsamında gerçekte sadece tabela değişikliğinden ibaret olan bir uygulama gerçekleştiriliyor. Kendi mahallesindeki okula bile kaydını yaptıramayan öğrenciler var. KPSS skandalı nedeniyle ise öğretmenlerin ataması yapılamadığı için yeni eğitim-öğretim yılı öğretmen açığı ve boş dersliklerle başlıyor.

Bugün Sayın Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun, öğretmen atamalarının ertelenmesi nedeniyle 70 bin vekil öğretmen alınacağı yönündeki açıklaması, KPSS skandalının kendisinden bile daha vahim bir durumdur. Vekil olarak alınacak öğretmenler, KPSS’den aldıkları puan ve okul ortalamalarıyla değil, salt AKP’nin il ve ilçe başkanlarının referanslarıyla seçilecek, böylece AKP iktidarının Milli Eğitim Bakanlığı’nı kendi ideolojisiyle kuşatma projesi bir ayağını daha tamamlamış olacaktır. Bu nedenle bir an önce KPSS’nin tekrar yapılması ve sonuçlarına göre atamaların gerçekleştirilmesini acilen talep ediyoruz.

Eğitim-İş olarak eğitim sistemimizde acilen bir reforma gidilmesinin kaçınılmaz olduğu düşüncesindeyiz. Eğitim sistemi üzerindeki iktidar yandaşı egemenliğine ve gerici kadrolaşmaya son verilmeli ve demokratik, parasız, laik ve nitelikli bir eğitimin gereksindiği koşullar yaratılmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, üniversitelerimiz, eğitim sendikalarımız, ilgili kuruluşlar ve tarafların katılacağı devrimci nitelikteki bir eğitim şurası ile bu adımı atmalıdır. 

2010-2011 eğitim-öğretim yılının var olan sorunlara akılcı ve kalıcı çözümlerin üretildiği bir yıl olması dileklerimizle, öğrencilerimize, öğretmenlerimize, velilerimize ve tüm eğitim çalışanlarımıza başarılı bir eğitim-öğretim dönemi diliyorum.

Genel Merkez Yönetim Kurulu