Güncel Sendika Haberleri

19 Eylül, 2018

24 İŞÇİ ÜZERİNDEN İNSANİ TALEPLER TUTUKLANMIŞTIR!

İstanbul’daki 3. Havalimanı inşaatındaki insanlık dışı şartlara isyan eden işçilere uygulanan zulüm, giderek artmakta ve ‘Yeni Türkiye’nin’ kısa zamanda yaşayacaklarının ön gösterimi haline gelmektedir.

Tahtakuruları içinde, barınaktan beter yerlerde yatırılmayı, iş güvencesi olmadan ölümle burun buruna çalıştırılmayı, doktor-revir ve servis olanaklarının sağlanmamasını protesto eden ve 6 aydır alamadıkları ücretlerini talep eden işçilerden 400’den fazlasının gözaltına alınması yeterince dehşet vericiyken, 24’ünün tutuklanması utanç tablosunun büyümesine yol açmıştır.

19. yüzyılda bile ayıplanacak koşullara isyan eden işçilere yönelik sabaha karşı baskınlarla gözaltı, gözaltı işlemleri sırasında yerlerde bekletme, yandaşların attığı iftiralar yeterince rezilken, eyleme katılan 24 işçinin tutuklanması, “Yok başka bir cehennem, yaşıyoruz işte” dedirtmiştir.

İşçilerin, 'kamu malına zarar verme', 'polise mukavemet', 'toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet', 'iş ve çalışma hürriyetinin ihlali' suçlamalarıyla tutuklanması ise ayrıca trajikomik olmuştur.

‘Kamu malına zarar vermek’ suçlamasına delil olarak polislerin baskın sırasında koçbaşlarıyla kırdığı kapılar, işçilerin çamurlu çizmelerinin patronların arabasının dışında iz bırakması gibi akıl almaz unsurlar gösterilmiştir.

Sadece çocuklarına ekmek götürmek istediklerini söyledikleri için gözaltına alınmayı reddeden bu işçiler, muktedirlere göre böylece ‘polise mukavemet’ suçu da işlemiştir.

Anayasa’ya göre işçilerin hak arama özgürlüğü varken, bu utanç verici koşulları protesto ettikleri için ‘toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet’ten de suçlu bulunmuşlardır.

İşçilerin, hiçbir işçi hakkının, insani koşulun olmadığı devasa inşaat alanında yaptıkları eylem, ne gariptir ki ‘iş ve çalışma hürriyetinin ihlali’ de sayılmıştır.

 

TARAFIMIZ HER ZAMAN EMEK VE VİCDANDAN YANADIR

Yani yeryüzündekilerle yetinmeyip kendisine bir de gökyüzünde saray alan zihniyet, o ‘uçan sarayı’ itiraz etmeyen işçilerin kanlarıyla yapılacak bir havaalanından uçurmaya olan kararlılığının altını çizmiştir.

Bu hadise, Türkiye’de artık en haklı hak arama faaliyetlerinin bile ‘terör’ suçlamasıyla cevaplandırılacağını, polis şiddetiyle senkronize olarak yandaş kalemlerce yaftalanacağını ortaya koymuştur.

İktidarın kendilerine tanıdığı konfor olmasa satacak bir ruhları bile olmayan şahısların, “Tahtakuruları vücudumuzu artık parçalamasın” diyen işçilerin eylemleri için “Neden şimdi?” diye sorarak komplo teorilerini sıralaması, Türkiye’de ahlaklı, vicdanlı insanların neden birbirlerine şimdi sıkı sıkıya sarılması gerektiğinin göstergesidir.

Bu hak düşmanlığına karşı, Eğitim-İş olarak her zaman emek ve emekçiden yana duruşumuzu koruyacak, bir işçinin tek ter damlasının bin küfürden, iftiradan güçlü olduğunu haykıracağız.

Eğitim-İş olarak sesleniyoruz:

İşçiler serbest bırakılsın, insani çalışma koşulları sağlansın ve onlara bu iftiraları atanlar hakkında soruşturulma başlatılsın. Bu muameleyi onlara yapanlar, yine işçilerin yaptığı lüks konutlarında otururken şunu hatırlasın: Adalet bir gün herkese lazım olacak!

                MERKEZ YÖNETİM KURULU