Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, “10 bini Milli Eğitim Akademisi'ne olmak üzere toplam 25 bin öğretmen ataması yapılacağını” duyurması, öğretmen açığı ve atama bekleyen yüz binlerce öğretmen açısından yanıltıcı ve umut sömürüsüdür.
Aslında ataması yapılacak öğretmen sayısının 15 binle sınırlı olduğu açıkça görülmektedir. Geriye kalan 10 bin öğretmen Milli Eğitim Akademisi'ne gönderilecek ve asgari ücret karşılığında iki yıl daha eğitim alacak.
Bugün Türkiye'de resmi rakamlara göre öğretmen açığı 100 bine yaklaşmış durumdadır. Atama bekleyen öğretmen sayısı ise 1 milyona ulaşmıştır. Bu tablo karşısında yapılan 15 bin öğretmen ataması, eğitim sistemimizdeki devasa açığı kapatmaktan çok uzaktır.
Sadece geçen yıl 20 binin üzerinde öğretmenin emeklilik, istifa, ölüm gibi nedenlerle sistemden çıktığı düşünüldüğünde, 15 bin öğretmen ataması eğitimin yaralarını iyileştirmek bir yana dursun sistemden çıkan öğretmen açığını kapatmaya bile yetmemektedir.
Altını özellikle çizmek gerekir ki öğretmen atamaları, yalnızca öğretmenleri ilgilendiren bir konu değildir. 15 bin öğretmen atanması demek;
• Sınıf mevcutları çağdaş eğitim verilebilmesi için azaltıldığında yeni öğretmenlere ihtiyaç duyulacağı açık olduğuna göre, kalabalık sınıf garabetinin sürmesi demektir.
• Deprem ve yanlış inşaat nedeniyle yurt genelinde zaten eksik olan okul ve derslik sayısı iyice azaltılmışken, bu kadar az öğretmenin atanması yeni okulların yapılmamış olduğunu göstermektedir. Bu da bir okul binasına birkaç okul dolusu çocuğu tıkıştırarak vardiyalı biçimde eğitim verilmesinin devam etmesi demektir.
• Rakamları küçültmekte usta olan MEB’in faaliyet raporlarında bile 68 bini aşkın öğretmen açığı olduğu görülürken, Bakanlığın kendi itirafının bile gereğini yapmaması demektir.
• Kadrolu ve güvenceli atama anayasal bir hak olduğu halde güvencesiz ve insanlık dışı ücretlerle çalıştırılan 85 bini aşkın ücretli öğretmen ordusunun daha da büyütülmesi demektir.
• Ülkenin geleceğinin mimarı olmak umuduyla öğretmenlik okuyan ve mesleğini yapmayı hak eden yüzbinlerce öğretmeni yüz üstü bırakmak, sayısı 1 milyona dayanan atanmayan öğretmen ordusunu daha da büyütmek demektir.
• Öğretmen başına düşen öğrenci sayısının artması, bir öğretmenin bir derste öğrenci başına ayırabileceği vaktin 2 dakikanın da altına düşmesi demektir.
Yetersiz sayıda öğretmen atamak, çocuklarımızın eğitim hakkını, öğretmenlerimizin çalışma hakkını gasp etmek; eğitime ihanet etmektir!
Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz:
Eğitimin asli unsuru öğretmendir. Öğretmen sayısının yetersiz olduğu bir eğitim sisteminde çağdaş ve nitelikli eğitimden bahsedilemez.
Durup durup öğretmenlerin uzmanlıklarını sorgulayan icatlar çıkaran, onların “ne kadar öğretmen” olduğunu tartan Yusuf Tekin ve ekibi, önce kendi yeterliliklerini gözden geçirmelidir.
Eğitimde sayılarla oyun olmaz!
Sendikamız, eğitimin ihtiyacı kadar öğretmen ataması yapılması için mücadele vermeye, bu konudaki haklı talebi örgütlemeye devam edecektir.