Eğitim-İş Ankara Şubesi, Milli Eğitim Bakanlığı önünde 4+4+4 kesintili zorunlu eğitim sistemini protesto etti.
Kızılay Güvenpark’ta toplanan Eğitim-İş üyeleri “Çocuk gelinlere hayır”, “Çocuk işçilere hayır”, “Laik, bilimsel, demokratik eğitim”, “Ömer Dinçer, artık yeter”, “Yandaşa değil, eğitime bütçe” sloganları atarak, Milli Eğitim Bakanlığı’na yürüdü. Ellerinde, “Ya hocaya ya kocaya”, “Anne, baba inanma, geleceğimiz karartılılıyor”, “Eğitim, eğitimcilerin işidir, siyaset bezirganlarının değil” yazılı dövizler taşıyan öğretmenler, MEB önünde oturma eylemi yaptı.
Afyonkarahisar’da mühimmat deposunda meydana gelen patlama sonucu şehit düşen askerler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunulan eylemde, Eğitim-İş Ankara Şube Başkanı Kasım Demirci bir basın açıklaması yaptı. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in, fiziki altyapısı oluşturulmadan tamamen ideolojik hedefler doğrultusunda hazırlanan 4+4+4 gerici eğitim sistemi ile her şeyi altüst ettiğini söyleyen Demirci, Dinçer’in yeni eğitim sistemine karşı çıkanlara yönelik suçlayıcı ve hedef gösterici açıklamalarda bulunduğuna dikkat çekti ve şöyle konuştu:
“Eleştirilerin büyük bir kısmının ‘PKK yanlıları’ ve ‘laikçilerden’ geldiğini, normal vatandaşın ise kendilerini desteklediğini söyleyen Dinçer, ya hayal görüyor ya da eğitim sistemimizde yarattıkları kaosu ve beceriksizliklerini örtbas etmek için asılsız suçlamalarda bulunuyor.
Eğitim sisteminde bir kargaşa yaşandığını kabul etmek zorunda kalan Bakan, ‘Kargaşa var ama ciddi bir problem yok. Kargaşayı bizim ne yapmaya çalıştığımızı anlamayan sözde eğitim uzmanları çıkarıyor’ diyerek, ‘özrü kabahatinden büyük’ dedirtmiştir. Sayın Bakan, sizin ne yapmaya çalıştığınızı, amacınızın cumhuriyetle hesaplaşmak, ulusal düzeydeki eğitimi tamamen cemaatlerin kontrolüne ve piyasa koşullarına sunmak olduğunu eğitim uzmanları çok iyi anlamıştır.”
Demirci, 4+4+4 eğitim sisteminin yarattığı problemleri de sıraladı ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“5, 6, 7 yaşlarında öz bakım ihtiyaçlarını gideremeyen çocuklarımızın aynı sınıfta toplanmış olması; 1. sınıfların 70-80 öğrenciden oluşması; çocuklarımızın öğretmenlerinden ve okullarından uzaklaştırılmış olması; bütün okulların imam-hatip okullarına dönüştürülmüş olması; çocuklarına rapor almak için velilerimizin yolsuzluk yapmaya zorlanmış olması; okullarımızın hiçbirinin fiziki koşullarının sağlanmamış olması; okul öncesi eğitimin bitirilmiş olması; Türkiye genelinde 50 bine yakın öğretmenin norm fazlası durumuna düşmüş olması, Milli Eğitim Bakanı’nın ciddi problem olarak görmediği sorunlardır. Sayın Bakan, gözünüzün önünde daha dün Mamak’ta yüzlerce öğretmeni toplayarak zorla yerlerini değiştirmeye kalktınız. Bu sizce bir sorun değil mi?”
Dinçer’in uydurma rakamlarla kamuoyunu yanlış bilgilendirdiğini, bilimsel verilere dayanan uyarıları nedeniyle eğitim uzmanlarını, sendikaları ve demokratik kitle örgütlerini kargaşa yaratmakla suçladığını belirtti ve şunları söyledi:
“Gelmiş geçmiş Milli Eğitim Bakanları içinde öğretmen düşmanlığında, öğretmeni mağdur etmede, en öne çıkan Ömer Dinçer, öğretmenlerin atama problemlerine de işletmeci zihniyetiyle yaklaşmış ve ‘Bir öğretmenin aylık maliyeti 3 bin lira, yıllık 36 bin lira. 33 bin öğretmenin yıllık maliyeti 1,1 milyar TL. Şimdi soruyorum Türkiye bu kadar zengin mi?’ demiştir. Peki Sayın Bakan, Türkiye yandaşları zengin etme projeniz olan ‘Fatih’ projesinin maliyetini karşılayacak kadar zengin midir?
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e sesleniyoruz; halkın dini duygularını suistimal ederek, çocuklarımızın geleceği üzerinden kendi ideolojik hedeflerinizi gerçekleştirme amacınızdan vazgeçin. 4+4+4 eğitim sistemine yönelik haklı eleştiri ve önerileri dikkate alın.
Eğitim-İş, öğretim birliğine son vererek, medrese-mektep ikilemini günümüze taşımak isteyen bu anlayışa karşı eylem ve etkinliklerini kararlılıkla sürdürecektir.”