5. Dönem 6. Başkanlar Kurulumuz, 24-25 Ağustos 2019 tarihlerinde, Şube ve İl Temsilcilik Başkanlarımızın katılımlarıyla, Büyük Taarruz’un 97. Yıldönümü nedeniyle Afyonkarahisar’da gerçekleştirildi.
Başkanlar Kurulu’na; 2015 yılında Zafer Yürüyüşü’nden dönerken elim bir trafik kazası sonucu kaybettiğimiz Kütahya İl Temsilcilik Başkanımız Hikmet Gülseven’in ve eski eşi tarafından vahşice katledilen Emine Bulut’un ismi verildi. Ülkemizdeki siyasal süreç ve son dönemde yaşanan ekonomik gelişmeler ile birlikte sendikal sürecimiz, örgütlenme çalışmalarımız, eğitim-öğretim sistemine ilişkin sorunların tartışıldığı kurulda, aşağıda yer alan sonuç bildirgesi hazırlandı.
EĞİTİM-İŞ HİKMET GÜLSEVEN – EMİNE BULUT BAŞKANLAR KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ
24-25 Ağustos 2019 AFYONKARAHİSAR
Eğitim-İş 5. Dönem 6. Başkanlar Kurulu, 97 yıl önce dünyanın en büyük kahramanlık destanlarından birinin yazıldığı topraklarda, Afyonkarahisar'da, ülkemizin dört bir yanından gelen başkanlarıyla, 97 yıl önceki inanç ve kararlılıkla toplanmıştır.
18 yıldır ülkemizi yöneten AKP iktidarı Cumhuriyetin çağdaş, bilimsel, modern toplum yapısına aykırı; düşünmeyen, sorgulamayan, bilimsellikten uzak, kendi siyasal iktidarını ve rant düzenini ayakta tutan itaatçi ve ümmetçi bir toplum yaratma temeli oluşturmuştur.
Bu süreç aynı zamanda özgürlüklerin, demokrasinin ve temel insan haklarının yok edilmesini de hızlandırmıştır. Başta eğitim ve sağlık alanında yapılan özelleştirmeler ve hukuk sistemindeki yıkımla birlikte Cumhuriyetin ekonomik değerlere sahip tüm kamu kurumları siyasal iktidara yakın yerli ve yabancı şirketlere peşkeş çekilip yağmalanmıştır.
Gerici müfredat programı ile AKP’nin ‘‘model okul’’ olarak gösterdiği ve siyasal beslenme kaynağı olarak gördüğü imam hatipler ve yerleştirme sistemi bir eğitim politikası dayatması haline gelmiştir. Bu dayatma velileri ve öğrencileri istemedikleri bir okula yönlendirmiş, beraberinde özel okullara mecbur bırakılmıştır.
Bu yetmiyormuş gibi; Milli Eğitim Bakanlığı vakıf ve cemaatlerle yaptığı protokollerle kamu okullarını öğretmenlik vasıflarına sahip olmayan kişilere, dinci vakıf ve derneklere teslim etmişlerdir. Bugün imam hatip okullarında milli eğitim temel kanununa aykırı bir şekilde cinsiyet ayrımcı eğitim modeli uygulanmaktadır. Bu ayrımcı model diğer okullara da yansımış, “karma eğitim” tartışılır hale gelmiştir. Karma eğitime karşı yapılan bu gerici saldırı Eğitim-iş’in asla kabul etmeyeceği bir girişimdir. Eğitim-İş; bu karanlık yapılanma sürecinde laiklik mücadelesini yükselterek, tarikat ve cemaatlerle yapılan protokollere karşı bir yandan hukuki mücadele yürütürken kuruluş ilkelerinden aldığı güç ve inançla ulusal, laik, bilimsel, kamusal, parasız ve karma eğitimi savunmaya ve mücadelesine en yüksek perdeden devam edecektir.
Eğitim-İş, 12 Eylül sonrası kurulan ilk memur sendikası olmanın haklı gururunu taşımaktadır. Bu gururla eğitim emekçilerinin yıkılmaz kalesi ve güven kapısı olmuştur.
Eğitim emekçilerinin büyük çoğunluğunun üyesi olduğu yetkili sendika, Uluslararası Çalışma Örgütünün sendikalar için öngördüğü vasıfları taşımayan bir yapı olarak tarihe geçmiştir. Sendikal ölçütlerden uzak bu yapı, kadrolaşmanın, göreve başlamanın bir koşulu olarak eğitim emekçilerinin karşısına dayatma olarak çıkmış, tehdit ve baskıyla örgütlenme yoluna gitmiştir. Göreve yeni başlayan öğretmenlerimizin önüne bir tehdit olarak konulan üye formları, bu arkadaşlarımızın özlük haklarının gaspına, özgürlüklerinin kısıtlanmasına neden olmuştur! İçinde olduğumuz toplu sözleşme sürecinde milyonlarca kamu emekçisinin taleplerini çözüme kavuşturmak yerine dayanışma aidatı talep ederek kendi kasalarını doldurma gayreti içine girmiştir. Yarım puanlık zam artışları, enflasyon değerlerinden uzak ve gerçekçi olmadığı gibi kamu emekçilerinin özlük taleplerini gölgede bırakmaktadır. Grevin olmadığı hiçbir toplu sözleşme kamu emekçilerinin ilacı olamayacaktır.
Geçmiş toplu sözleşmelerde imza altına alınan kazanımlar mevzuata işlenmediği için toplu sözleşmenin süresiyle (iki yıl) sınırlı kalmaktadır. Her toplu sözleşmede yeni bir kazanımmış gibi geçmişte imza altına alınan aynı konular karşımıza çıkarılmaktadır. Toplu sözleşme sürecini kapalı kapılar ardında, gece yarısı görüşmelerle yürütmeye çalışan yetkili konfederasyon, kamu çalışanlarının biriken sorunlarına ve taleplerine rağmen buçuklu zam dilimlerine kilitlemeyi tercih etmiştir. Toplu sözleşme masasında imza yetkisi olan konfederasyon ve bağlı sendikaları toplu sözleşme masasında uzlaştıkları konuları hatta geçmiş yıllardan gelen kazanımları dahi imza altına alamamıştır. Bu durum geçmiş toplu sözleşme kazanımlarını dahi tehlikeye sokmuş, hükümetin iki dudağı arasına bırakmıştır. Geçmişte kamu çalışanlarını buçuklu zamlara mahkum edenler şimdi de büyük bir skandalla gündeme oturmuşlardır.
Yılardır artan baskıcı ve antidemokratik uygulamalar ülkemizde sendikalaşmanın azalmasına, emekçi sınıfın haklarının her geçen gün kaybolmasına neden olmuştur. 15 Temmuz OHAL ve KHK’lerle mağdur edilen kamu çalışanlarının hak arama mücadelesinin önü kapatılmış, takipsizlik kararı verilen kamu çalışanlarının görevlerine dönüşleri hala bekletilerek mağduriyetleri devam ettirilmiştir. Sendikaların her alanda olduğu gibi bu alanda da mücadele gücü ve yetkileri iktidar gücüyle kısıtlanmış ve gasp edilmiştir.
Kamu emekçilerinin çalışma şartlarını olumsuz etkileyen başta 3600 ek gösterge olmak üzere vergi dilimi soygunu, yardımcı personellerin sorunları, atama sistemindeki sıkıntılar, atama sıralarının işletilmemesi, mülakatlar, adaletsiz ek dersler, yönetici atamalarındaki liyakatten uzak kadrolaşma, öğretmenlik meslek kanunu tasarısında iş güvencemizin yok sayılması, ataması yapılmayan yüz binlerce öğretmenimizin sorunları, kölelik sistemini çağrıştıran ücretli öğretmenliğin bir istihdam modeline dönüşmesi, sözleşmeli öğretmenlerimizin özlük ve sosyal güvence kayıpları, üniversitelerimizdeki akademik ve idari personellerin sorunları konusunda mağduriyetler devam etmektedir. Eğitim-İş bu sorunlar karşısında eğitim emekçilerinin haklı mücadelesini yürütecek, meslek örgütü kimliğini yaşatacaktır.
Ülkemizin birçok yerinde ormanlarımız yakılmış, hükümet bu yangınlara gerekli müdahaleyi yapamamış, aciz kalmıştır. Ülkemizin akciğeri konumundaki Kaz Dağları uluslararası sermayeye peşkeş çekilmiş, madencilerin zehir çöplüğüne dönüştürülmüştür. Dünya harikası Salda Gölü rant sevdasıyla Millet Bahçesi kılıfı altında yapılaşmaya açılmak istenmiştir. Eğitim-iş tüzüğündeki amaçları gereğince ülkemizin doğa güzelliklerinin korunması için de mücadele etmeye devam edecektir.
Aile yapımızın temel taşı olan kadınlar cinayetlere kurban edilmiş, derin bir toplumsal travma oluşmuştur. Emine BULUT cinayetinin son cinayet olmasını diliyoruz. AKP hükümeti, yıllardır hukuk sisteminde oluşturduğu yıkımla kadınların çağdaş bir ülkede güvenle yaşayabileceği ortamı tehdit eder hale gelmiştir. Aynı sorunun bir devamı olarak çocuklarımıza yönelik taciz ve istismarlar da artmıştır. Siyasi iktidar ivedilikle bu alanda gerekli yapısal çözümleri hayata geçirmek zorundadır.
Büyük şehirlerimizde yerel seçimler sonucunda belediyelerin el değiştirmesi ülkemiz için bir nefes olmuş, demokratik ve barış içinde yaşanılacak bir Türkiye özlemini yeşertmiştir. Türk halkı bu konuda iktidarın baskıcı tavrına karşı uyarısını yapmış ve bir ders vermiştir. İktidar, rant düzenini kaybetme hırsıyla hukukun üstünlüğü ilkesini yok sayarak, seçilmiş belediye başkanlarını görevden almaya başlamıştır.
Örgütümüzden aldığımız güçle, Cumhuriyet değerleriyle uyumlu, yeni çağdaş arayışları ortaya koyan, eğitimin içinde bulunduğu çıkmaza çözüm önerileri getiren, yıkıma uğratılmaya çalışılan laik, bilimsel ve kamusal eğitimin yıkım etkilerini ortadan kaldıracak; Atatürk İlke ve devrimleri ışığında bir eğitim modelini ortaya koyacak Devrimci Eğitim Şurasını önümüzdeki Ocak ayında topluyoruz. İlki 1968 yılında TÖS’ün öncülüğünde yapılan Devrimci Eğitim Şurası, bu sefer Eğitim-iş öncülüğünde EĞİTİMDE GELECEĞE BAKIŞ ana başlığıyla yapılacaktır. Bu şuraya tüm eğitim örgütlerini, sendikaları ve demokratik kitle örgütlerini şimdiden davet ediyoruz.
Eğitim-İş, bu kararlı duruşunu sergileme adına Mustafa Kemal ATATÜRK’ün öncülüğünde kazanılan Büyük Taarruzun 97. Yılında, yönetim kadrolarının ve üyelerinin katılımıyla Büyük Zafer Yürüyüşüne katılıyoruz. Bu inançla başta Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi saygıyla anıyoruz.
KOCATEPE ZAFER YÜRÜYÜŞÜNE KATILDIK
Büyük Taarruz’un 97. Yıldönümü etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen Kocatepe Zafer Yürüyüşü’ne katıldık.
Zafer Haftası’nın 97. yıl dönümü ve Büyük Taarruz kutlama etkinlikleri kapsamında Şuhut ilçesi Çakırözü köyünden Zafer Yürüyüşü başlatıldı.
Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Şube ve İl Temsilciliklerimizin Yönetim Kurulu Üyeleriyle çok sayıda üyemiz aziz şehitlerimizin anısına, Mustafa Kemal Atatürk’ün ’Büyük Taarruz’ emrini verdiği Kocatepe’ye çıktı.