Eğitim-İş olarak Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Tüm Yerel-Sen ve Genel Sağlık-İş’le birlikte, 8 Mart Kadınlar Günü nedeniyle “Sömürüye Hayır! Benim Emeğim, Benim Mücadelem” sloganıyla basın açıklaması gerçekleştirdi.
Ankara Ulus Meydanı’nda gerçekleştirilen basın açıklamasına, Genel Başkanımız Kadem Özbay, Genel Özlük Hukuk ve TİS Sekreterimiz Orhan Yıldırım, Genel Eğitim Sekreterimiz Suat Özkolay, Genel Basın Yayın ve Uluslararası İlişkiler Sekreterimiz Emine Çalık, Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş MYK üyeleri, Ankara Şubelerimizin yöneticileri ve üyeleri ile Tüm Yerel-Sen, Genel Sağlık-İş, ADD ve ÇYDD yönetim kurulu üyeleri katıldı.
Grup adına basın açıklamasını Genel Basın Yayın ve Uluslararası İlişkiler Sekreterimiz Emine Çalık yaptı. Ortak basın açıklaması şöyle:
“8 Mart 1857 tarihinde Amerika’nın New York kentinde 15 bin dokuma işçisi kadın, çalışma koşullarının, saatlerinin ve ücretlerinin insan onuruna yaraşır düzeyde olmasını isteyerek, çalıştıkları bir tekstil fabrikasında greve başladılar. Bunun üzerine polisler saldırarak işçileri fabrikaya kilitledi. Çıkan yangında 129 kadın işçi yanarak öldü.
1910’da Danimarka’nın Kopenhag kentinde toplanan 2. Enternasyonal Kadın Konferansı’nda, Alman işçi hareketinin lideri Clara Zetkin’in bu trajik olaydan da söz ederek, bir günün KADINLAR GÜNÜ olarak kabulü önerisi, konferansa katılan 17 ülkeden 100 kadın tarafından oy birliği ile kabul edildi. Sonuçta Birleşmiş Milletler 8 Mart 1975 tarihinde, 8 MART’ı Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kabul ve ilan etti.
8 Mart etkinlikleri, uluslararası bağlamda kadınların bireysel, sosyal, siyasal ve ekonomik haklarının ve toplumsal statülerinin yükseltilmesi talepleriyle, her yıl dünyanın pek çok ülkesinde yapılmaktadır.
Türkiye’de de 1921 yılından bugüne (zaman zaman yasaklansa da) gerçekleşiyor. Kadınlarımızın, kadın kuruluşlarının emeği, direnci, ısrarı ve dayanışması 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü görünür ve kalıcı kılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti; Atatürk Aydınlanma Devrimleri ve özellikle 1926 Türk Medeni Kanunu ile aynı zamanda bir KADIN DEVRİMİ gerçekleştirmiştir.
Yüzyıllarca eve kapatılan ve çerçevesi erkekler tarafından çizilen bir hayatı yaşamaya mahkûm ve mecbur edilen KADINLARIMIZ, daha Kurtuluş Savaşı sürecinde, Atatürk’ün “Dünyada hiçbir milletin kadını, 'Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim' diyemez." sözleriyle ifade ettiği üzere, Milli Mücadele’ye büyük katkı sağlamışlar, Cumhuriyet’le birlikte eşit yurttaş olmuşlardır.
Mustafa Kemal Atatürk muhteşem vizyonu ile bir ‘ÇAĞDAŞ KADIN PROJESİ’ gerçekleştirmiştir.
Böylece; ailede, eğitimde, hukukta, istihdamda ve siyasette KADIN - ERKEK EŞİTLİĞİNİ sağlayan devrimlerle kadınımız, demokrasi ve insan hakları bağlamında çok önemli kazanımlar elde etmiştir.
Bütün bu Anayasal ve yasal değişikliklerin, Cumhuriyetin ilanının ardından sadece 10 yılda gerçekleştirilmesi ise, hayranlık vericidir.
Ancak ülkemizin bugün getirildiği noktada, yazık ki kadınlarımızın hakları bir yana, artık yaşamları da tehdit altındadır. Bir yandan kadın cinayetleri, diğer yandan tacize ve tecavüze uğrayan kız çocuklarının ve kadınların sayısı her geçen gün artmaktadır. Kadına yönelik şiddet sistematik bir hal almakta, adeta sıradanlaşmakta, çoğu kez de cezasız kalmaktadır.
Ayrıca kadın istihdamının gerilediği, kayıt dışı kadın iş gücünün sömürüldüğü, karar mekanizmalarında eşitliğin sağlanamadığı ve kazanılmış hakların kaybedilmekte olduğu bir eksen kayması da yaşanmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, Medeni Yasa’da kadın aleyhine yeni düzenlemeler hazırlanması, kazanılmış hakların daha da kaybedileceği kaygısı yaratmıştır.
Çağdaş ve Laik eğitimin ortadan kaldırılması için çalışılırken, kız çocukları eğitim haklarından uzaklaştırılarak küçük yaşta evlenmeye zorlanmakta, utanç verici ÇOCUK GELİN deyişi günlük yaşama sokulmakta, eksik hayatların suskun, çaresiz, kaderci ve kul kadınlarını yaratmak hedeflenmektedir.
Başta güven içinde yaşama hakkı olmak üzere kadının ve erkeğin yaşamın her alanında eşitliğinin sağlandığı demokrasi ve hukuk mücadelemiz devam edecektir.
Atatürk’ün ışığı ve yol göstericiliğinde TÜRK KADINI asla Ortaçağ karanlığına teslim olmayacaktır.
8 Mart’ın yurdumuzda ve dünyada aynı zamanda ‘EŞİTLİK BAYRAMI’ olarak da kutlanacak bir gün olması dileği ile kadınlarımızı saygı ile selamlıyoruz.”
Basın açıklamasının ardından Genel Başkanımız Kadem Özbay ve Genel Basın Yayın ve Uluslararası İlişkiler Sekreterimiz Emine Çalık, kadınlara karanfil dağıttı.