Güncel Sendika Haberleri

13 Eylül, 2018

AKADEMİ DÜNYASI KİMSENİN AİLE ŞİRKETİ DEĞİLDİR!

Siyasal baskı ve içinde bırakıldığı imkansızlıklarla boğuşan akademiye, bugün yeni bir darbe daha vurulmuştur.

Yeni yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yapılan düzenleme çerçevesinde Rektörlük için üç yıl Profesörlük şartı kaldırılmıştır. Buna göre, rektörler, üniversitelere profesörlük unvanı alan kişiler arasından herhangi bir süre görev yapma şartı aranmaksızın atanabilecektir.

Bugüne dek üniversite rektörlerini, akademinin en istemediği isimlerden, en az oy alanlardan, sadece yandaşlık kriterine dayanarak atayan iktidar, şimdi atamalarındaki kriterleri de iyice düşürmüştür.

Bu son hamle, bugüne dek rektör olabilmek için profesörlükte yıllar geçirmiş insanlara haksızlık olduğu kadar, yeni rektörlerin eski rektörleri aratacağının da adeta habercisidir.

Bilindiği üzere rektörlük kriterleri, 24 Haziran seçimlerinden bu yana yapboza çevrilmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ne geçişin ardından, önce "rektör olmak için profesör olma şartı aranmayacak” denilmiş, bir hafta sonra da bundan vazgeçilerek "üç yıllık profesörlük şartı" getirilmiştir. Bu iki düzenleme arasındaki haftada İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Rektörlüğü’ne yapılan atama ise dikkat çekmiştir. İki düzenleme arasında şu anda devletin kasası olan Maliye’nin emanet edildiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın yakın arkadaşı Prof. Dr. Nuri Aydın, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Rektörlüğü'ne atanmıştır. İşte bu şahsa özel muamele, Türkiye’de üniversite camiasının yakın zamanda yaşayacaklarının bir ön gösterimidir.

BU MİNAREYE KILIF DAYANMAZ

Her fırsatta “Türkiye bir çadır devleti değildir” demek zorunda kalan Cumhurbaşkanı, çağdaş, ilkeli bir devlet anlayışında yer bulamayacak eş-dost-akraba-yandaş bazlı atamalar için yasal bir kılıf daha düzenlemiştir.

Minareyi çalan, her zamanki gibi kılıfını hazırlasa da bilinmelidir ki bu minarenin yırtmayacağı bir kılıf yoktur. Üniversiteler, her zaman bilimin, aklın, sorgulamanın, öğrenme ve öğretmenin kalesi olmuş, yakın tarihimizden anlaşılacağı üzere bu gerçekliği darbe uygulamaları dahi bertaraf edememiştir.

Üniversitelerin başına ‘aile’ komiseri koymayı planlayanlar bilmelidir ki bu yanlış uygulama sadece zihni açık gençlerimizin sizleri daha iyi tanımasına yol açacaktır.

Eğitim-İş olarak uyarıyoruz:

Üniversiteleri özgürleşmeyen bir ülke özgürleşemez. Üniversiteleri niteliksizleştirilen bir ülkenin geleceği ipotek altına girer. Üniversitelerinde bilimin özgürce dolaşmadığı bir ülke, yetkililerin ağızdan düşürmediği “yerli ve milli” bir üretimi tarih kitaplarından başka bir yerde göremez.

Üniversite diploması bile şaibeli insanlar, üniversiteleri dizayn etmeye çalışmak istese de, buna akademide karşı çıkacak binlerce bilim insanı, milyonlarca parlak üniversitelimiz ve Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün izindeki sendikamız geçit vermeyecektir!

         MERKEZ YÖNETİM KURULU