Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı sözde “demokratikleşme paketi” çerçevesinde devlet memuru kadınların türban ve benzeri dini kıyafetlerle görev yapabilmelerine olanak tanıyan düzenlemeler ile milyonlarca ilkokul öğrencisine her sabah ders saati başlamadan önce okutulan andımızı yasaklayan düzenlemeler yürürlüğe girdi. Söz konusu sorumsuz düzenlemelere göre, laik devlet fiilen askıya alınarak devletin başına türban, bedenine çarşaf sarılmış ve yine “Türk” ulusu kavramı AKP eliyle utanılması gereken bir aidiyet olgusu olarak ilan edilmiştir.
Hep ifade ettiğimiz gibi, soyut bir varlık olan devlet, kamu görevlisinin bedeninde ete kemiğe bürünerek cisimleşir ve görünür hale gelir. Laik devlet sisteminde hedef, devletin hükümranlığı altında bulunan yurttaşlarının tamamının inançlarına eşit mesafede konumlanmasını sağlamak olduğu için kamu görevlisinin görüntüsü ve davranışları devletin tarafsızlık iddiasını tartışılır hale getirmemelidir. Bu nedenle laik devlet modelinde devlet aygıtını cisimleştiren kamu görevlisi görevi başında aidiyet hissettiği bir inanç grubuna vurgu yapamaz. Zira, inancını görünümüyle dışa vuran kişinin eliyle sunulan kamu hizmetini, farklı bir inanca sahip yurttaş, taraflı bulabilir. Çağdaş devletlerin tamamında laikliğin devlet yapılanmasının temelini oluşturması ve bu nedenle bu ülkelerin tamamında kamu görevlilerinin inançlarını ön plana çıkaran kılık ve kıyafetle hizmet sunmalarının yasak olmasının nedeni budur.
Gelinen aşamada AKP, yargıyı hükümranlığı altına almasının verdiği rahatlıkla yıllardır her türlü manipülasyon ve gayriahlaki tasarruflarla yıkmak için uğraş verdiği laik devlet modelini askıya alarak çizmeyi aştı. Din istismarcısı siyasi anlayış bu topraklarda asla kalıcı olmayacak. Bu kabul edilemez cüretin, karanlığın aydınlığa açtığı savaşın finali olduğunu sananlar yanıldıklarını yaşayarak görecekler. Türkiye Cumhuriyeti'nin ortaçağ karanlığına teslim olmasına asla izin vermeyeceğiz. Laik devleti askıya alan AKP ve yandaşları, bu sorumsuzluluğun sonuçlarını göğüsleyemeyecek.
AKP'nin eş zamanlı olarak ilkokullarda öğrencilerimize dersler başlamadan önce “Andımız”ı okutma uygulamasını kaldırmasını da kınıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk'ün mayasını kardığı, laik, demokratik, üniter Türkiye Cumhuriyeti projesini yok etmeye, AKP ve yandaşlarının gücü yetmez. Defalarca okullarımızdaki Atatürk köşelerini kaldırmaya cüret eden, Atatürk'ü ve kurucu değerlerimizi kitaplardan söküp atan AKP'nin, Büyük Önderimizin en büyük eseri olan laik ve demokratik devlet çatısı altında mayasını kardığı ve devletle vatandaşlık bağının ifadesi olan “Türk” ulusu kavramını barındırdığı için andımızı kaldırması, bugüne kadar ulusal bütünlüğümüze yönelen en ağır saldırıdır. İşin en acı tarafı, kamu vicdanını derinden yaralayan bu kabul edilemez saldırının devleti yöneten kadrolar eliyle yapılmış olmasıdır. Türk ulusunun kalbinin dokunulmaz bir köşesinde yaşattığı, eşsiz devlet adamı, büyük kurtarıcı Atatürk’e ve devrimlerine yönelen bu büyük ihanet amacına ulaşamayacaktır.
Eğitim-İş, her zaman ve her koşulda demokrasiye, çağdaşlığa, laik ve üniter yapıya, ulusal birlik ve beraberliğimize, Mustafa Kemal Atatürk’e, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine ve ülkesine sahip çıkacaktır. Hep söylediğimiz gibi, bu ilke ve anlayış Eğitim-İş’in varoluş nedenidir. Eğitim-İş'li öğretmenler, Sendikamızın temel değerleri ve aldığı kararlar doğrultusunda, çağdaş bir öğretmene yakışan kılık ve kıyafetlerle görevlerini ifa etmeye devam edecekler, ulus bilincimizi güçlendiren “Andımız”ı öğrencilerimize kararlılıkla öğreteceklerdir.
Sendikamız bu bilinçle, sorumsuz girişimlere karşı gereken hukuki ve fiili mücadeleyi verecek, “Andımız”ın kaldırılmasını ve kamuda türban özgürlüğü getiren yönetmelik değişikliğini yargıya taşıyacaktır.
MERKEZ YÖNETİM KURULU