Güncel Sendika Haberleri

22 Mart, 2016

AKP İKTİDARI DÖNEMİNDE EĞİTİM MİLLİ VE ÇAĞDAŞ OLMAKTAN ÇIKMIŞTIR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’daki Uluslararası Erken Çocukluk Eğitim Kongresi’nde, “Değerler eğitimini eğitim sistemimizin merkezine yerleştirmek zorundayız. Ana sınıfından üniversite eğitiminin sonuna dek geçen 17-18 yıllık süreçte bir nesil diline, tarihine, ecdadına, kültür ve medeniyetine yabancı olarak hayata atılıyorsa sorun var demektir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle arızi bir durum olduğuna inanmıyorum. Elbette bilim Çin’de de Amerika’da da olsa gidip alacağız ama bunu yaparken kendi özümüzden sapmayacağız. Yerlilik ve millilik her konuda olduğu gibi eğitimde de temelimiz olmalı” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Atatürk, milli ve çağdaş eğitimin temelini oluşturmak için 1922 yılında, Ankara’da, Maarif Kongresi’ni toplamış ve katılanlara şöyle seslenmişti:

“Bir milli eğitim programından bahsederken eski devrin hurafelerinden, toplumsal yapımızla hiçbir ilgisi olmayan yabancı fikirlerden Doğu’dan ve Batı’dan gelebilen tüm etkilerden tamamen uzak, milli özelliklerimizle ve tarihimizle bağdaşabilen bir kültür kastediyorum.”

Ancak, Erdoğan’ın başbakanlığında, AKP’nin iktidarda olduğu 12 yıla baktığımızda, eğitimde yıllardır acil çözüm bekleyen sorunlara kalıcı çözüm üretilmediğini, eğitim sisteminin “dindar ve kindar nesil” yetiştirme hedefine uygun olarak şekillendirildiğini, dini eğitimin yaygınlaştırıldığını, eğitimin çağdaş ve milli olma özelliğinin kalmadığını görmekteyiz.

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile belirlenen ve evrensel değerler olarak da kabul gören eğitimin bilimsel, çağdaş, ulusal, parasız, tarafsız, eleştirel, objektifliği gibi ilkeleri bir kenara bırakılarak, eğitim belli bir ideolojiye hizmet eder hale getirilmiştir. Yine 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat Yasası’nda yer alan Atatürk devrim ve ilkeleri doğrultusunda yurtsever öğrenci yetiştirme uygulamasından 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile vazgeçilmiştir. Eğitim müfredatı milli olmaktan çıkarılmış, sözde küresel yurttaş yetiştirme üzerine şekillendirilmiştir. Resim, müzik gibi sanat derslerinin haftalık ders saatleri, Osmanlı döneminin bile gerisine düşürülmüş, sanat eğitimi okullarımızdan kapı dışarı edilmiştir. Bugün devletin okullarda dağıttığı kitaplar politik amaçlara hizmet eder hale gelmiştir. İçerik yönünden yetersiz, bilimsel olmaktan uzak ve yandaş firmalara hazırlatılan kitaplar, öğrencilere en temel bilgileri bile verebilecek nitelikte değildir.

Müfredat programlarımızın genel amaçları içerisinde yer alan ve ulusal birliğimizin simgesi olan ulusal bayramlarımız, ya yasaklanmış ya da içeriği boşaltılıp başka günlerle perdelenmiştir. 

Öğrenci Andı ve okullardaki Atatürk Köşeleri kaldırılmış, her okulda mescit açma zorunluluğunun getirilmesi, anaokulu dahil ortaokullarda ve liselerde başörtüsünün serbest bırakılması, AİHM’nin zorunlu din dersleri ile ilgili kararına rağmen 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan tavsiye kararıyla seçmeli din derslerinin ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflar ve anaokullarında dayatılması, okulların imam hatibe dönüştürülmesinden istenen sonuç alınamaması üzerine normal okullar içinde imam hatip sınıflarının açılması, öğrencileri imam hatiplere yönlendirme uygulamaları, belirli gün ve haftalara dini günlerin eklenmesi ve 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlar, eğitimin “tek din, tek mezhep” anlayışına göre nasıl biçimlendirildiğini ortaya koymuştur. Karma eğitim fiilen ortadan kaldırılmış, birçok okulda kız ve erkek öğrenciler ayrılmış, erkek öğrenciler sabahçı, kız öğrenciler ise öğlenci olarak eğitim görmüştür.

AKP’nin eğitimde yarattığı yıkım bu kadar açıkken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “yerlilik ve millilik her konuda olduğu gibi eğitimde de temelimiz” olmalı şeklindeki sözlerini samimi bulmamız imkansızdır. Yine değerler eğitiminin eğitim sisteminin merkezine yerleştirileceğini ifade eden Cumhurbaşkanı, Karaman’da, Kayseri’de cemaat ve tarikat mensuplarının değerler eğitimi altında neler yaptığını görmezden gelmektedir. Kaldı ki, siyasi aktörlerin bir kısmının yolsuzlukla nasıl içli dışlı olduğunu gözler önüne seren 17-25 Aralık operasyonunda en önemli değerlerden bazılarının nasıl dejenere edildiği de ortadadır.

Tam da Cumhurbaşkanının açıklamasının ardından AKP’ye yakınlığıyla bilinen İlim Yayma Vakfı’nın kurduğu Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı’nın özerk ve özgür üniversite anlayışını ters yüz eden akıllara zarar açıklamaları, okuyan ve sorgulayan bireyleri kendi iktidarları için nasıl tehdit olarak gördüklerini ortaya koymuştur. Suskun, boyun eğen, kuşku duymayan, itaatkar, edilgen, yurttaşlık bilinci gelişmemiş bir insan tarif eden sözde rektör, gerçekte ise bilimden nasibini almamış yandaş rektörcüğün açıklamaları, AKP zihniyetinin traji-komik suçüstü halidir.

Eğitim sisteminde yıllardır yaşanan sorunların aşılması, eğitimin eşit, parasız ve kamusal niteliğinin arttırılması ile mümkün olur. Ülkemizin geleceğini oluşturacak yeni kuşaklar, değerler eğitimi adı altında verilen din eğitimiyle değil, akıl, bilim ve sanat ortamında verilen eğitim sistemiyle yetiştirilmelidir.

Eğitim-İş olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bilimsel, laik ve demokratik eğitim mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Ülkemizin geleceğini oluşturacak yeni kuşakların, akıl, bilim ve sanat ortamında barış ve huzur içinde verilen bir eğitim sistemiyle yetiştirilmesi için her türlü dayatmanın karşısında olacağız.