Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları günü. Evrensel düzeyde "insan haklarının anayasası" olarak kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin kabulünün 67. yıldönümünü kutluyoruz.
Tüm insanların yasalar önünde eşit olduğunu ve ayırımcılığa uğramayacaklarını vurgulayan bildirge, bireylerin kişisel hak ve özgürlüklerini tanımlayarak temel insan haklarına evrensel boyut kazandırmıştır.
Günümüzde ülkelerin uygarlık seviyeleri insan haklarına karşı gösterdikleri saygıyla ölçülmektedir. İnsan haklarına saygı, Anayasamızda da Cumhuriyetimizin değiştirilemez nitelikleri arasında sayılmaktadır. Ancak AKP iktidarı döneminde başta yaşam hakkı olmak üzere, temel insan hak ve özgürlükleri alanında örneklerini ancak dikta rejimlerinde görebileceğimiz gelişmeler yaşanmaktadır. Yargının bağımsızlığı tartışılır duruma getirilmiş, adil yargılanma süreci zedelenmiştir. İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğü yerlerde sürünmekte, cumhuriyet tarihinin en ağır dönemi yaşanmaktadır. Muhalif her sesin susturulmaya çalışıldığı bu dönemde halkın haber alma özgürlüğüne yönelik sorumluluğunu yerine getiren gazeteciler “casusluk” iddiasıyla tutuklanmakta, hukuk devleti ve demokrasi rafa kaldırılmaktadır.
Toplantı ve gösteri hakkı engellenmeye ve cezalandırılmaya devam ederken, örgütlenme özgürlüğünde ilerleme sağlanamamıştır. AKP’nin yaratmak istediği tek tip insan modeline karşı özgürlükleri savunan halkın demokratik talepleri doğrultusunda ortaya koyulan eylemler, güvenlik güçleri tarafından bizzat hükümetten alınan talimatlar sonucunda hukuk dışı uygulamalarla engellenmek istenmekte, eylemlere katılanlara her türlü faşizan baskı uygulanmaktadır. Sendikal bir hak olan, toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğünü kullanan birçok Eğitim-İş üyesi hakkında dava açılması bu baskılara örnektir.
Siyasi iktidar, sadece kendisi gibi düşünenler için demokrasi ve özgürlük talep etmekte, aykırı olan her sesi susturmak istemektedir. Din ve vicdan özgürlüğü sorunu devam etmekte ve tam bir ayrımcılık örneği sergilenmektedir.
Tüm vatandaşları için insan olmanın onuruna yakışan yaşam standartları sağlamak ve onları haksızlıklara karşı korumak devletlerin temel görevlerindendir. Bu nedenle siyasi iktidarı, demokrasi, insan haklarını tehdit eden uygulamalara son vermesi konusunda uyarıyor; saydamlık, kadın-erkek eşitliği gibi ortak değerlerin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması; ırkçılık, hoşgörüsüzlük ile her türlü etnik-dini ayrımcılık ve aşırılıkla mücadele edilmesi için girişimlerde bulunmaya çağırıyoruz.
Eğitim-İş olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da insan hak ve özgürlükleri için mücadele etmeye devam edeceğiz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU