Asgari Ücret Komisyonu tarafından önümüzdeki yıl geçerli olacak asgari ücret belirlendi. Buna göre 2013’ün ilk 6 ayı için asgari ücret yüzde 4.1 artışla 774 TL, ikinci altı ay için ise yüzde 4.4 artışla 804 lira olacak.
Yaşamlarını emekleri karşılığında sürdürenler açısından asgari ücret son derece önemlidir. Ancak ülkemizde belirlenen asgari ücretler en temel ekonomik ihtiyaçları bile karşılamak konusunda yetersiz kalmaktadır. Üstelik ekonomik politikalar, daha çok siyasal düzlemde yapılandırıldığından, bundan zarar görenler de hep emekçi kesim ve hizmet sektörü olmakta, ekonomik kazancın büyük bölümü ayrıcalıklı kesimlere aktarılmaktadır. İşçi temsilcilerinin sınırlı, devletle sermayenin ittifakından oluşan Asgari Ücret Komisyonu padişah fermanı ile emekçileri yine açlığa mahkum etmiştir.
Aralık ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 985 TL, yoksulluk sınırı 3 bin 208 TL'dir. Yoksulluk sınırının asgari ücretin 4,5 katına eşit olduğu düşünülürse, bugün asgari ücret konusunda yapılan sözüm ona iyileştirme açıklamalarının koca bir yalandan ibaret olduğu açıkça görülecektir. Ülkemizde çalışanlara verilen asgari ücret, siyasal iktidarın seçim kazanmak için dağıttığı kömür, makarna vb. giderlerin altında kalmıştır. Asgari ücret konusunda uygulanan kurumsal politikaların içeriği, ekonomik ve sosyal alanda çeşitli hedefler ortaya koyamamakta, gelir dağılımı mekanizmasında adil bir düzenleme öngörememektedir. Oysa sosyal devlet anlayışının gereği, alt ve üst yapı arasındaki gelir dağılımında adil davranmak ve toplumsal dengeyi sağlamaktır. Bu nedenle ulusal gelir, adaletli bir şekilde paylaşılmalı ve asgari ücret ile geçinenlere de yansıtılmalıdır.
Bugün Türkiye’deki emek piyasasında, asgari ücret, işsizlik ve enflasyon arasındaki ilişki yeterince sağlam veriler üzerinden ele alınmamaktadır. Dolayısıyla da toplumun asgari ücret ile çalışan kesimi, enflasyon karşısında ezilmekte, hayalini kurdukları asgari yaşam düzeyinin çok gerisinde kalmaktadır. 20 milyondan fazla yurttaşımızı doğrudan ilgilendiren asgari ücret hesaplanırken, hem çalışanın hem de ailesinin ihtiyaçları birlikte ele alınmalı; geçinme endeksleri, ailelerin gerçek tüketim ihtiyaçlarından oluşturulmalıdır. Ancak böylelikle asgari ücret, tüm ailenin geçimini ve refahını sağlayacak düzeyde belirlenebilecektir.
Bugün halkın büyük bölümü açlık sınırının altında, yoksulluk sınırınınsa çok ama çok uzağında bir yaşam sürdürürken, bir emekli milletvekilinin maaşı, 8 asgari ücretlinin aldığı ücretin toplamına bedeldir. Gelir dağılımını düzenleyici bir rol oynaması beklenen asgari ücretin, açlık sınırının bile altında belirlenmesi vicdanları zedelemektedir. Hükümet temsilcileri “enflasyon üzerinde artış yaptık” diyerek sorumluluktan kaçamazlar. Asgari ücretin, temel gereksinimleri karşılayacak bir biçimde ele alınması gerekmektedir.
Emperyalist-kapitalist sistemin, emekçileri açlık ve sefalete mahkum eden politikalarına karşı hiçbir emek örgütü sessiz kalamaz. Eğitim çalışanlarını yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm eden, asgari ücretliye göstermelik ücret artışlarını reva gören siyasal iktidarların uyguladığı emek karşıtı politikalar karşısında, tüm emek örgütlerinin mücadele alanını genişleterek ortak tavır almaları zorunludur.
MERKEZ YÖNETİM KURULU