Okyanus ötesi işbirliği ile iktidara gelen AKP, diyet borcunu devletin bütün kurumlarına bir tarikatın üyelerini doldurarak ödedi. Bu tarikatçı akınından en çok nasibini alan Bakanlığın MEB olduğu herkesçe kabul edilen bir gerçek. Bu kadrolar uzunca bir zamandır, Atatürk, Cumhuriyet ve demokrasi düşmanlarının düşüncelerini “devlet eliyle” çocukların zihinlerine kazımak için ellerinden geleni yapmaktalar. MEB’i teslim alan bu anlayış gelinen aşamada amaçlarını gerçekleştirmek için rehavete girmiştir. Bu rehavetin son dışavurumu Atatürk, Cumhuriyet ve Demokrasi karşıtı olduğunu açıkça ikrar eden Said-i Nursi’nin adının Bitlis’te bir Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne verilmesidir.
Gelişme sonrasında, AKP’li Bitlis milletvekili yaşananlardan duyduğu sevinci kamuoyuyla paylaşmış. Her zerresi Atatürk’ün ruhu, dehası, büyüklüğünü yansıtan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kürsüsünde yemin eden milletvekili, “temsil ettiği” kurumun varlık sebebini bir kenara atarak Said’i Nursi’nin yüzyılın dehası olduğunu ballandıra ballandıra anlatmıştır. Biz toprak olup gitmiş tarihsel kişiliklerle uğraşmayız. Bizi ilgilendiren AKP’nin yaşatmaya çalıştığı Atatürk, Cumhuriyet ve demokrasi düşmanı değerlerdir. AKP’li vekil, yüzyılın dehası olarak tanımladığı kişideki bu cevheri aşağıda özetlediğimiz hangi düşüncelerinde bulmuştur merak ediyoruz. Said-i Nursi,
bir şahsiyettir. Said-i Nursi imzalı yayınlarda yer alan bu görüşler son derece berrak. AKP’lilere ve özellikle AKP Bitlis vekiline bu konu üzerinde kafa yormasını şiddetle öneriyoruz. Zira karanlık aydınlığı boğamaz.
Karar laik Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Atatürk’e meydan okuma niteliği taşımaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı’nı sevk ve idare eden anlayış sahiplerini akıllarını başlarına almaya davet ediyoruz. Kamu adına görev yapanlar işgal ettikleri koltuğun, itibarlarının ve yedikleri ekmeğin sahibi olan iradenin varlık sebeplerine saldıran bir düşünce yapısını kamu gücü suistimali ile resmi eğitim kurumlarına sokamazlar. Sayın Bakan, makam odasının duvarında asılı duran Büyük Önder’in resminin odasına nostaljik bir hava katma amacını taşıdığını sanıyorsa vahim bir yanılgı içindedir. Hergün yüzlerce kez silüetine sabitlendiği hissine kapıldığı mavi gözlerin kendisine, ulusu ulus yapan ortak ilke ve değerleri bir an için bile aklından çıkarmamasını öğütlemek için orada olduğunun farkına varmasını umut ediyoruz. Çünkü her zaman olduğu gibi bu mazlum halk gün gelecek, Büyük Önderi’nin kemiklerini sızlatmaya cür’et edenleri tarihinin en karanlık, en kuytu köşelerine gözünü kırpmadan hapsedecektir. Geçici siyasal rüzgarların yarattığı sanal güçlerin her daim iktidar olacağı sanrısına kapılanlar çok da uzak olmayan bir gelecekte rüyalarından uyanacaklardır. İzleyip göreceğiz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU