14 Eylül 2011 tarih ve 28054 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 652 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Bilindiği üzere kanun hükümde kararname (KHK), Meclis’in bir kanun ile verdiği yetki çerçevesinde, yürürlükteki kanunları değiştirme etkisine sahip bir müessesedir. Mevcut Anayasal uygulamamıza göre KHK çıkarma yetkisi sadece “acil durumlarda”, kısa süreli yetki yasaları ışığında ve zorunluluk gerektiren düzenlemeler için verilebilir. Aksi yöndeki uygulama, Anayasal hukuk uygulamasında ittifakla kabul edildiği üzere “yasama yetkisinin yürütmeye devri” anlamına gelecektir. Ülkemizin geleceğini belirleyen Milli Eğitim Bakanlığı’nın kurumsal yapısıyla ilgili bir düzenlemenin, KHK yoluyla yangından mal kaçırırcasına yapılması kabul edilemez.
Yapılan düzenlemeyle Bakanlık, adeta sözleşmeli kadroların kaderine terk edilmiş, merkez teşkilatının kurgulanmasında sağlıklı bir kamu hizmetinin vazgeçilmez unsurları olan kariyer ve liyakat ilkeleri yerle bir edilmiştir. Bakanlığın merkezi yapısı, üniter devlet modeline alternatif olarak dayatılan yerelleşme projesine uygun hale getirilmiştir. Ayrıca kamu emekçilerinin bir kısım özlük hakları gasp edilmiş, eğitim yöneticilerinin belirlenmesi sürecinde “sözlü sınav” gibi subjektif ölçütler uygulamaya sokulmuştur. Yine Talim Terbiye Kurulu ve müfettişlik kurumu fiilen tasfiye edilmiştir. KHK ile tarikatların eğitim sistemine daha güçlü biçimde nüfuz etmelerinin alt yapısı sağlanmış, eğitim sistemi bütünüyle özelleştirme sürecine sokulmuştur.
Tablo, Rejimin Kuşatılma Sürecinin Yok Etme Sürecine Evrildiğini Göstermektedir
652 sayılı KHK ile, 3797 sayılı kanunda yer alan ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın varoluş gerekçesini oluşturan birincil görevi ortadan kaldırılmıştır. Buna göre Bakanlığın artık; “Atatürk İnkılap ve İlkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, Türk Milletinin milli, ahlaki, manevi, tarihi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş vatandaş olarak yetiştirmek üzere, Bakanlığa bağlı her kademedeki öğretim kurumlarının öğretmen ve öğrencilerine ait bütün eğitim ve öğretim hizmetlerini planlamak, programlamak, yürütmek, takip ve denetim altında bulundurmak,” gibi bir görev ve sorumluluğu yoktur. Söz konusu düzenleme ile Atatürk ilke ve devrimleri, Anayasanın değişmez hükümlerine sadakat yükümlülüğü Türk milli eğitim sisteminden dışlanmış, tasfiye edilmiştir. Bu girişim, AKP’nin Atatürk ilke ve devrimleri üzerinde yükselen laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya çalıştığı kuşkusunu güçlendiren en büyük cürettir.
Ancak laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye etmeye cüret eden küresel güçler ve yerli işbirlikçileri, çok da uzak olmayan bir dönemde laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ruhunun gücünü demokratik yollarla yaşayarak tecrübe edeceklerdir. Sendika olarak bu konuda üzerimize düşen sorumluluğun gereğini her zaman olduğu gibi haklı ve meşru zeminde yerine getirmeye devam edeceğiz.
Veli DEMİR
Genel Başkan