Güncel Sendika Haberleri

04 Haziran, 2024

AYM’NİN ÜNİVERSİTELERLE İLGİLİ KARARINA UYULMAK ZORUNDADIR!

Sendika olarak üniversitelerin özerkliğini savunmak için yıllardır mücadele ettiğimiz bir Saray uygulamasının hukuksuzluğu, bu kez en üst yargı kurumunca hükme kavuşturulmuştur.
Anayasa Mahkemesi (AYM), üniversite rektörlerinin Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına ilişkin KHK ve yasa hükmünü iptal etmiş ve kararında bu uygulamanın hukuk ile çelişen yönlerine dikkat çekmiştir.
Gerekçede rektör atama konusundaki yetkinin sadece Cumhurbaşkanı’na verildiği ve rektör olarak atanmak için herhangi bir nitelik aranmadığı, bu durumda yöneticisi doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanan üniversitenin özerkliğinden söz edilemeyeceği belirtilmiştir. Yani bizim, Saray’dan inme şekilde üniversitelerin başına getirilen yönetimlerin sadece liyakat ilkesini değil üniversitelerin demokratik, bilimsel ve özerk olma özelliklerini de çiğnediğine dair yaptığımız vurgular, bu kez Anayasa konusunda söz söyleyebilecek en üst yargı organı tarafından adeta tekrar edilmiştir.
12 ay sonra yürürlüğe girecek olan kararda ayrıca “Devlet üniversitelerine rektör atanma şartlarında değişiklik öngören kural, Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Dördüncü Bölümü’nde yer alan kamu hizmetlerine girme hakkına ilişkin düzenleme içerdiğinden Anayasa’nın mülga 91. maddesi uyarınca KHK ile düzenlenemeyecek yasak alanda kalmaktadır” ifadeleri kullanılmış, uygulamanın Anayasa’ya aykırılığının altı çizilmiştir.
Malumun ilanı olan bu karar, yıllardır üniversitelerin nasıl hukuksuzca şekillendirildiğinin de resmi tespiti olmuştur.
•⁠  ⁠Devlet üniversitelerine yıllarca, üniversite bileşenlerinin istemediği, akademik saygınlığı ve yeterli üretimi olmayan isimler rektör olarak atanmıştır. Öyle ki Türkiye’de şu an görev başında olan rektörlerin birçoğunun uluslararası akademide kabul gören, atıf alan bilimsel tek bir makaleleri bile bulunmamaktadır. Bu yönetimler çağdaş eğitimcileri mobbing ve keyfi soruşturmalarla akademiden uzaklaştırmış, sorgulayan öğrencileri bastırmıştır.
•⁠  ⁠Öğrencilerin her türlü farklı dünya görüşüyle tanışıp kendi doğrularını oluşturması gereken üniversiteler, bu yandaş yönetimler eliyle “tek makbul zihniyet”e mecbur bırakılmaya çalışılmıştır. Söyleşi, anma, eğlence gibi etkinlikler bile çağdışı gerekçelerle yasaklanırken iktidarın sırtını sıvazladığı STK olarak ifade ettikleri gerici yapılar, üniversitelerde cirit atar hale getirilmiştir.
•⁠  ⁠Eğitimde niteliğin düşürülmesi ve çağdaş eğitimcilerin tırpanlanması sonucunda hem öğrencilerin nitelikli eğitim hakkı elinden alınmış hem de Türkiye yıllardır dünyanın en iyi üniversiteleri listesine neredeyse hiçbir üniversitesini sokamayan bir ülke haline getirilmiştir.
•⁠  ⁠Bir yandan devlet üniversitelerinin yönetimleri, bünyelerinde hangi bölümlerin olacağı, kampüslerinin nereye taşınacağı tepeden inme şekilde belirlenirken, öte yandan vakıf üniversiteleri bir mantar gibi türetilmiştir. Eşe dosta akademik unvan dağıtma kurumu gibi çalışan, çoğunun bir kampüsü bile bulunmayan bu apartman üniversitelerinden mezun olanların iktidar tarafından istihdamda öncelenmesi, gençlerimiz için köklü devlet üniversitelerimizin saygınlığını azaltmıştır.
Yukarıda bahsettiğimiz ve ne yazık ki uzayıp gidebilecek olan bu liste, işte Saray’ın yıllardır sürdürdüğü bu gelecek düşmanı uygulamanın ülkeye faturasıdır.
Bu faturanın daha da kabarmaması, ülkenin parlak bir gelecekten biraz daha uzaklaşmamasının tek yolu ise Eğitim-İş’in kurulduğu günden bu yana savunduğu şekilde; üniversitelerin laik ve bilimsel eğitim veren, demokratik şekilde yönetilen özerk kurumlar haline getirilmesidir. 
Eğitim-İş olarak çağrı yapıyoruz:
Hukukun üstünlüğünü tanıyın! AYM’nin bu haklı kararının gereğini yapın! Anayasa’yı ve AYM’yi çiğneyerek ortadaki hukuksuzluğu pekiştirmeyin! 
Her şeyden önemlisi bu ülkenin geleceği kimsenin siyaset laboratuvarı değildir; ellerinizi gençlerimizden, eğitimcilerimizden, üniversitelerimizden çekin!

MERKEZ YÖNETİM KURULU