Güncel Sendika Haberleri

14 Kasım, 2016

BİLİME ÖZGÜRLÜK ÜNİVERSİTELERE ÖZERKLİK

2002 yılında ilk defa iktidara geldiğinde 12 Eylül askeri darbesinin ürünü, YÖK’ü kaldıracağını ve üniversiteleri özerkleştireceğini söyleyen AKP’nin 14 yıllık iktidarı döneminde aksine, üniversiteler bilimsel özgürlüklerini ve kurumsal özerkliklerini tamamen kaybetmiştir.

OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lerle ilerici, devrimci, aydın, bilim insanlarımızın iş güvencelerine son verilerek üniversitelerden uzaklaştırılmıştır.

676 sayılı KHK ile demokratikliği zaten tartışmalı olan rektörlük seçimleri tamamen kaldırılmış ve üniversiteler doğrudan saraya bağlanmıştır. YÖK’ü kaldıracağız derken, rektörlük seçimlerini kaldırma kararıyla demokrasinin, bilimsel özgürlüğün ve özerkliğin esamesi bile kalmamıştır.

Daha önceleri rektörlük seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlara saygı gösterilmeden istediğini atayan Cumhurbaşkanlığı makamı artık istediği kişiyi istediği üniversiteye rektör olarak atamaktadır. 

Bunun örneği ise en son Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanmıştır. Seçimlerde yüzde 86 oy alan Rektör Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu yerine, aday dahi olmayan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmed Özkan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi rektörü olarak atanmıştır.

Ne yazık ki, artık ülkemizde bir yerlere gelebilmek için mutlaka iktidarın ya da egemen güçlerin yanaşması olmak gerekmektedir.  Bu atama, “üniversite yönetimlerinde AKP'li olmayanlar yer alamaz” anlayışının göstergesidir. Cumhurbaşkanı açısından atamalarda belirleyici unsur, rektör adaylarının teşkilatlarına akrabalık derecesi ve AKP'nin yükseköğretim politikalarına pürüz çıkarmadan, destek sağlayabilmesi olmuştur.

Eğitim-İş olarak üniversitelerde yapılan rektörlük seçimlerinin bir demokrasicilik oyunu olduğunu biliyorduk ancak hiç değilse üniversitelerdeki akademik personelin iradesini ortaya koyması bakımından önemliydi.

Siyasal iktidarın, bilim kurumlarında kendisine bağlı siyasal bir yapı oluşturma çabasıyla 14 yıldır bilim yuvası olmaktan gittikçe uzaklaşan ve tamamen sessizleşen üniversitelere Cumhurbaşkanı’nın istediği kişiyi rektör olarak ataması, rektörlerin birer saray memuruna, üniversitelerin ise külliyeye dönüşünü hızlandıracaktır.

Bugün, üniversitelerimiz doğrudan siyasal iktidar ya da YÖK aracılığıyla antidemokratik uygulamalar altında eziliyor. Üniversitelerimizin yaşaması ve toplumsal işlevlerini yerine getirebilmeleri için özgür düşünce ve özerklik şarttır. Üniversitelerin özerk-demokratik bir yapıya kavuşması için 12 Eylül’ün artığı olan YÖK kaldırılmalı, üniversiteler hakkındaki kararlar üniversite bileşenleri tarafından verilmelidir. Üniversite bileşenleri, üniversiteler hakkında söz, yetki ve karar sahibi kılınmalıdır.

Eğitim-İş, YÖK'ün kaldırılması ve üniversitelerin kamusal ve demokratik bir anlayış temelinde yeniden yapılandırılması için, bilim insanları, eğitim emekçileri ve öğrencilerin sürdürdüğü mücadelenin, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yanında ve onlarla dayanışma içinde olacaktır.

         MERKEZ YÖNETİM KURULU