UTANÇ VERİCİ ANLAYIŞLA YARGI HUZURUNDA HESAPLAŞACAĞIZ…
“Milli Eğitim Bakanlığı Özel Kurslar Yönetmeliği” 06.02.2010 tarih ve 27485 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. İhtiyaca yanıt vermemesi halinde, bir hukuki düzenlemeyi yürürlükten kaldırıp yerine amaca uygun olan yenisinin yürürlüğe sokulmasında anlaşılmaz bir husus yok. Ancak somut düzenlemeye baktığımızda, yeni düzenlemenin eski düzenleme ile birebir örtüşmesi, -MEB’i sevk ve idare eden anlayışın sicili dikkate alındığında- sendikamızı kuşkulandırmıştır. Yaptığımız inceleme sonucunda, her zaman olduğu gibi kuşkularımızda haklı çıktık.
Yürürlükten kaldırılan yönetmelikte yer alan, “Kurucu veya Kurucu Temsilcisinin Yetki, Görev ve Sorumlulukları” başlıklı 8. maddesinde yer alan “..Kurucu veya kurucu temsilcisi, kursun bilimsel ve çağdaş bir eğitim ortamında yapılmasını sağlar…” ibaresinin yeni düzenleme ile “..Kurucu veya kurucu temsilcisi, kursun eğitim ortamının gerektiği şekilde sağlanması, gerekli maddi imkanların hazırlanması…” şeklinde; “Kılık-Kıyafet” başlıklı 32. maddesinde yer alan “Kurslarda; kurucu, kurucu temsilcisi, yönetici, öğretmen ve diğer personel hakkında; 22/7/1981 tarihli ve 8/3349 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan, Milli Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik hükümleri kurslarda öğrenim gören kursiyerler hakkında ise dengi yaygın eğitim kurumlarında uygulanan hükümleri uygulanır.” ibaresinin ise yeni yönetmeliğin 31. maddesi ile “Kurslardaki eğitim personeli, diğer personel ve kursiyerlerin kılık ve kıyafetlerinde ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.” şeklinde değiştirildiğini gördük.
Söz konusu değişikliklerle Bakanlık, özel eğitim kurslarının kurucu ve kurucu temsilcilerinin eğitim ortamının “bilimsel ve çağdaş ölçütlere uygunluğunun sağlanması yükümlülüğünü” ortadan kaldırmış; devamla yine kurucu ve kurucu temsilcilerinin kılık-kıyafeti konusundaki bağlayıcı ayrıntılı kuralları muğlak hale getirmiştir.
Düzenlemedeki sakatlık, herhangi bir ihmalin, dikkatsizliğin sonucu değildir. Düzenleme Atatürk’ün kurduğu çağdaş Cumhuriyet’in çağdaş ve bilimsel kazanımlarını törpüleme kastına dayanmaktadır. Söz konusu düzenlemelerle Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni, gerici özel eğitim kurumları yoluyla kuşatmaya çalışan anlayışa büyük bir taviz daha verilmeye çalışılmaktadır.
Düzenlemeyi yapan iradenin, BİLİMİ VE ÇAĞDAŞLIĞI dışlayan bu çağdışı düzenlemeyi yaparken; “sırtlarında kara cübbeleri, göbeklerine kadar sakalları olan kurucu ve kurucu sıfatlı tarikatçıların önünde çarşafa sarılı halde yan yana dizilmiş minik yürekleri” hayal ettiği açık.
2010 yılında, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinin şekillendiği eğitim kurumlarının, bu ölçüde sığ ve köhneleşmiş anlayış sahiplerinin elinde olması bizleri derinden yaralıyor.
Sayın Bakan; çağdaş cumhuriyetin kadını “çağdaş birey yapmak için” verdiği mücadele ile elde edilen kazanımları avukat olarak, siyasetçi olarak doyasıya tadan şanslı Türk kadınlarından birisiniz. Yanılgı içinde olmayınız; borcunuz AKP’ye değil, kadını erkeğini mutlu etmek için evlere kapatan yapıyı paramparça edip, sizi erkekle eşit haklara sahip özgür ve bağımsız bir insan haline getiren Büyük Devrimci Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarınadır. Sizi siz yapan iradeye birazcık minnetiniz, saygınız varsa bu utanç verici rezilliklere göz yummaz, suça ortak olmazsınız. Yoksa inanın, tarih sizi aydınlık sayfalarına almayacak.
Kurulduğumuz günden beri, eğitim kurumlarına dönük gerici kuşatmaya karşı tek başımıza verdiğimiz mücadeleyi yine tek başımıza yılmadan sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.
Karanlığın üzerine göz alıcı ışık demetleri dökmeye devam edeceğiz. Bu kapsamda, bilim ve çağdaşlık düşmanı gerici düzenlemenin iptali için Danıştay’a dava açtık. Açılan davayla ilgili gelişmeler konusunda gereken bilgilendirme yapılacaktır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Genel Merkez Yönetim Kurulu