Güncel Sendika Haberleri

21 Eylül, 2010

ÇOCUKLAR ÜZERİNDEN ŞİDDETİ TIRMANDIRMA ARAYIŞINI KINIYORUZ

 

Yeni eğitim-öğretim yılına ciddi sorunlarla giriyor olmanın sıkıntıları yetmiyormuş gibi, bir grup ayrılıkçının, öğrencileri kirli siyasi amaçlarına alet etme girişiminin dehşetini yaşıyoruz. Diyarbakır’da bazı gruplar, “anadilde eğitim hakkı”na özgürlük taleplerinin karşılık bulmadığı bahanesiyle, Kürt kökenli yurttaşlarımıza çocuklarını beş gün okula göndermeme çağrısı yaptı. Aile baskısına dayalı boykot çağrısı, ırk siyaseti yapan ayrılıkçı siyasi parti BDP tarafından sahiplenilerek yaygınlaştırılmaya çalışılırken, Eğitim Sen Genel Merkezi ve bu sendikanın Güneydoğu Anadolu örgütleri boykotu destekleyen açıklamalar yaptılar.

Hemen ifade edelim ki, ayrılıkçı Kürt ırkçılığına dayalı faşist anlayışın boykot çağrısını şiddetle kınıyoruz. Çocukların masumiyetini kullanarak şiddeti tırmandırma eğilimini, onların eğitim hakkına tecavüz ederek siyaset yapma arayışını utanç verici buluyoruz. Yaşananlar, ırkçılığın neden olduğu körleşmeden kaynaklanmaktadır. Bugüne kadar daha çok dinci militarizmin tenezzül ettiği çocukların masumiyetini sömürme basiretsizliğinin tipik örneklerinden bir tanesi ile karşı karşıyayız.  

Demokratik değerlerin nispeten daha sağlıklı şekilde yaşama geçirildiği Batılı ülkelerde dahi anadilde eğitim, “bilimsel bir ideal olduğu” kabulüne rağmen yaşama geçirilememiştir. Aynı şekilde, hiçbir uluslar arası sözleşmede bu konuyla ilgili olarak zorlayıcı hüküm öngörülmemiş, konu toplumsal huzura olumsuz etki etme potansiyeli taşıması nedeniyle devletlerin takdirine bırakılmıştır. Son derece yerinde olarak Kürtçe öğrenme özgürlüğünün önündeki yasal engellerin kaldırıldığı günümüzde, biz, arkasında ayrılıkçı arayışların olduğunu düşündüğümüz resmi eğitim dilinin değiştirilmesine yönelik bu tür bir talebin yaşama geçirilebilmesini olanaklı görmüyoruz. Bu talepleri iyi niyetli bulmuyoruz. Toplumsal huzurumuz güvence altına alınsa ve de kadro ve teknik altyapı sorunu çözülse dahi genel kabul görmüş bir eğitim dilinin tespitindeki güçlükleri aşabilmek mümkün müdür? Aksi iddia edilemeyecek bu gerçeklere rağmen çocuk istismarı yoluyla yapılan dayatmanın mantıklı tek açıklaması olabilir: Şiddeti tırmandırma arayışı.

Üzülerek görüyoruz ki, toplumsal barış ve huzurumuz dört bir yandan dinamitleniyor, kitleler dozu her geçen gün daha da arttırılan şiddet sarmalına sürükleniyor. 12 Eylül faşist darbesi sonrasında, bugünü yaratabilmek için gladyo tetikçilerine Kürt kanı döktüren, Güneydoğu Anadolu’da her ocağa dayanılması olanaksız acı tohumları eken emperyalizm, bugün kana boğduğu bu unsurlar için sözde demokrasi mücadelesi veriyor.  

Boykot çağrısı bu sürecin çok daha tedirgin edici bir aşamaya taşınmaya çalışıldığını gösteriyor. Eğitim-İş Sendikası olarak, barış ve demokrasi kavramını dillerinden düşürmeyen şiddet yanlısı BDP ve destekçilerini sorumlu tutum takınmaya davet ediyoruz: Toplumu tedirgin ederek ülkeyi kamplara ayırıyorsunuz. Bunu yaparken eğitimi siyasete alet etmekten çekinmiyor, “demokratik talep”(!) adı altında,  eğitim hakkına saldırıyor, öğrenci ve velilerin psikolojisini bozuyorsunuz. Bilerek ya da bilmeyerek ülkeyi yaşanmaz bir hale getiriyorsunuz.

Eğitim Sen ve KESK yönetiminin kendilerini Kürt ırkçılığı yapan bölge partisi olan BDP’nin siyasi mücadelesine daha yakın bulmalarına, ülkenin kaderinin belirlendiği en kritik siyasi virajlarında bu partinin tercihlerinden yana tavır koymalarına sözümüz yok. Biz o konuyla ilgili sözümüzü son kez 2005 yılında söyledik. Referandum sürecinde üyelerinin ezici çoğunluğunun son derece yurtsever bir tutum takınarak hayır oyu vereceğini bile bile, hayır oyu veren yurtseverleri Ergenekoncu olmakla, darbeci olmakla itham edecek kadar militarizme teslim olmuş görünen bu yapılara yön verenler hakkındaki değerlendirmeleri mensuplarına bırakıyoruz. Bu yapılardan, henüz beş yıllık geçmişe sahip olan ve bu sürede zorunlu bir-kaç istisna dışında, diğer sendikal örgütlenmeleri hiçbir zaman hedef almayan, diğer sendikaları eleştirerek büyüme kolaycılığına tenezzül etmeyen Sendikamızı bu açıklamayı yapmaya mecbur bırakan kaygı verici tabloyu anlamaya çalışmalarını umut ediyoruz.

Genel Merkez Yönetim Kurulu