5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü. Dünyanın birçok ülkesinde kutlandı. Türkiye'de de Eğitim-İş üyesi öğretmenler bugünü kutlamak istedi. İstanbul'da Tünel Meydanı'nda toplandılar. Tünel'den Galatasaray Lisesi önüne yürümek istediler. Polisler öğretmenlere barikat kurdu. Polisle öğretmenler arasında sürekli görüşmeler yapıldı. Öğretmenler polise, "Siz bizim çocuklarımızsınız, sizleri biz eğittik. Bu yaptığınız ayıptır" dedi. Nafile...
Öğretmenler "sessiz yürüyelim" dediler, olmadı. "Flamalarımızı kapatalım" dediler, olmadı. Öğretmenler "haydi biz size 5 adım yaklaşıyoruz" diyerek yürüdüler. "Şimdi siz bir adım atın" dediler. Sonuç değişmedi.
3 saat boyunca böyle sürdü. Öğretmenler kimi zaman slogan attı, kimi zaman marş söyledi... Bazen oturdular, bazen kalktılar. Hatta polise, "biz oturuyoruz, size ayakta bekleme cezası veriyoruz" diyerek dakikalarca oturdular. Polis Nuh dedi Peygamber demedi.
Bütün bu tartışmanın sebebi bir pankarttı. "O pankartla yürüyemezsiniz" dendi öğretmenlere. Onlar da "herşeye 'evet' ama o pankartı kapatmayız" dediler.
En sonunda öğretmenler ayağa kalktı, hazır ola geçti. Pankarttaki yazıyı yüksek sesle okudular.
O pankartta şöyle yazıyordu:
"Türk’üm, doğruyum, çalışkanım.
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk!
Açtığın yolda gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türk’üm diyene!"