Güncel Sendika Haberleri

17 Kasım, 2022

EĞİTİM EMEKÇİSİNİN HAKLI TALEPLERİNE KİMSE TEPEDEN BAKAMAZ!

Eğitim emekçileri; milli eğitim sisteminin getirildiği niteliksiz hale, insanlık onuruna yakışmayan ücretlerle çalışmaya, uzmanlıklarını ve sorunlarını görmezden gelen Öğretmenlik Meslek Kanunu’na (ÖMK) karşı teyakkuz halindeyken, bugüne dek görmeyen, duymayan, anlamayan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in özellikle son günlerde büründüğü nobran tavır, kamuoyu önünde bir cevap vermeye lüzum yaratmıştır.
Gelinen noktada Bakan Özer’in tavrının empatiden, hakkaniyetten ve devlet adamlığı ilkesinden ne kadar uzak olduğunu daha net göstermek için, kısa bir hafıza turu şarttır; Eğitim emekçileri en basit haliyle ne diyor:
-    “Geçinemiyoruz” diyor.
-    “Her meslektaşımız için insanca çalışma koşulları ve Anayasal bir hak olan güvenceli istihdamı istiyoruz” diyor.
-    “Öğretmenlerin keyfi kriterlere ve ezbere dayalı bir sınava değil, sorunlarının çözülmesine ihtiyacı var. Bu ülkenin sadece bir tane Başöğretmeni var, o da Mustafa Kemal Atatürk’tür. Öğretmenlik Meslek Kanunu eğitimin paydaşlarının da görüşü alınarak yeniden hazırlanmalı” diyor.
-    “Başöğretmen’in bize emaneti olan öğrencilerimize laik, bilimsel, kamusal ve adil bir eğitim vermek istiyoruz” diyor.
Tüm bu itirazlara en azından kulak vermesi gereken Milli Eğitim Bakanı ne yapıyor:
-    ÖMK’ya karşı haklı bir itirazı örgütleyen eğitim sendikalarına “troll” diyor ve bizleri “algı operasyonu” yapmakla suçluyor.
-    15 eğitim sendikasının kendinden ÖMK için görüşme talebini görmezden geliyor. (Eğitim-İş, Eğitim-Sen, Teç-Sen, Hürriyetçi Eğitim-Sen, Anadolu Eğitim-Sen, Özgür Eğitim-Sen, TÖB-Sen, Eğitim Söz-Sen, Eğitim Hak-Sen, Eşit Haklar Sendikası, Eğitimde Birlik-Sen, İdeal Eğitim-Sen, Engelsiz Eğitim-Sen, Demokrat Eğitimciler Sendikası, Özel Okul Öğretmenleri Sendikası.)
-    Kendisine elinde bir buket çiçekle gelip sorununu anlatmaya çalışan atanmayan öğretmenin yüzüne bakmadan kulağını kaşıyor ve arkasını dönüp gidiyor.
O zaman şimdi kendisine kamuoyu önünde bir cevap verelim:
-    Sayın Bakan, trol kelimesi Türkçe olmamakla beraber “kimliğini gizleyerek meseleleri ciddiyetten uzak biçimde ele alan” insanlar için kullanılır. Bizim kim olduğumuz yaptıklarımızdan, ciddiyetimiz ise mücadelemizden bellidir. Eğitim politikalarını belirlemeyi bırakın, yenilikleri açıklamayı bile Saray’a kaptıran; dolayısıyla adeta bir anonim hesaba dönüşen Bakanlığınızın, biz eğitim emekçileriyle laf dalaşı yapmak yerine meseleyi trollük yapmadan ele almasının vakti gelmiştir, hatta geçmektedir.
-    “Algı operasyonu” gerçekleri söylemek, duyurmakla yapılmaz. Algı operasyonu, öğretmenlerin bir kısmının geçim derdiyle boğuştuğu için ölümü görüp sıtmaya razı olma haliyle başvurduğu meslek sınavları için, “Bak sınava başvuranlar da var” demektir.
-    Eğitimde faaliyet gösteren 15 sendikanın görüşme talebini reddetmeniz, bizleri değil sizleri küçültecektir. Biz Eğitim-İş olarak nasıl yeri geldiğinde Anayasal hakkımızı kullanarak Bakanlığın önünde sesimizi duyurduysak, yine mücadelemizle kendimize bir yol açarız!
-    Sizin öğretmen görünce kulağınızı kaşımanıza gerek yok; çünkü eğitim emekçisinin sesini zaten duymuyorsunuz. Sizin öğretmen görünce gözünüzü kaçırmanıza gerek yok, çünkü eğitim emekçisinin halini zaten görmüyorsunuz. Sizin öğretmen görünce arkanızı dönüp gitmenize gerek yok çünkü öğretmenlere ne kadar üstten baktığınızı bilmeyen kalmadı!
Ama emin olun; bizi görecek ve duyacaksınız! Bu mücadeleyi sizin görmezden gelemeyeceğiniz kadar, kaşımayı pek sevdiğiniz kulağınızın üstüne yatamayacağınız kadar büyüttük ve daha da büyüteceğiz!
Mesleğimize hakaret niteliğindeki ÖMK’ya karşı verdiğimiz mücadeleyi hukuki düzlemde de sürdüreceğimizin altını çiziyoruz. Hatırlanacağı üzere Anayasa Mahkemesi, ÖMK’nın iptaline ilişkin gördüğü davada MEB’in yapmadığını yaparak üye sayısı olarak en büyük 3 eğitim sendikasını dinleyeceğini söylemiş, ancak davanın seyrine ilişkin bir tarih vermemişti. Eğitim-İş olarak biz, sayıca en büyük iki sendikanın zaten Bakan Özer’in de itiraf ettiği üzere ÖMK’nın yaratıcılarından sayılabileceğini, dolayısıyla davada itiraz cephesini anlayabilmek için mahkemenin ÖMK’ya karşı çıkan tüm sendikaları dinlemesi gerektiğini söylemiştik. Buna dair de 15 sendika olarak kanunun neden olacağı sorunları içeren dilekçeyi dün Anayasa Mahkemesi’ne sunduk. 
Ancak bu vesileyle bir kez daha altını çiziyoruz: 19 Kasım’da yapılması beklenen uzmanlık sınavı, hem başvuranlar hem de başvurmayanlar için yeni mağduriyetler yaratacaktır. Anayasa Mahkemesi, iptal değilse de yürütmeyi durdurma kararı vermeli ve nihai kararını verene kadar yeni mağduriyetler oluşmasına engel olmalıdır. Çünkü Geç gelen adalet, adalet olmayacaktır.

MERKEZ YÖNETİM KURULU