Eğitim-İş, AKP iktidarının ülkenin geleceğini karartacak eğitimde yıkım yasasına karşı tüm Türkiye genelinde bir günlük grev kararını uyguladı.
Ülke genelinden üyelerin de katılımıyla Ankara’da Sakarya Caddesi’nde toplanan Eğitim-İş’liler, torba yasanın görüşüldüğü TBMM önüne yürümek istedi. “Hırsız var”, “Her yer rüşvet, her yer yolsuzluk”, “Emekçiye değil, hırsıza barikat”, “Hırsız Recep Tayyip Erdoğan” sloganları atarak yürüyüşe geçen Eğitim-İş’liler bir süre sonra polisin kurduğu barikat ile karşılaştı. Polis barikata yüklenen kalabalığı kalkanlarla geri püskürtüp, biber gazı ile müdahalede bulundu. Müdahaleye rağmen dağılmayan grup, barikatı aşamayınca oturma eylemi başlattı.
Yaklaşık 2 saat süren direnişin ardından polis barikatını aşan Eğitim İş üyesi öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığı’na doğru yürüyüşe geçti.
Milli Eğitim Bakanlığı önüne ulaşan grup burada polisin müdahalesini 2 dakikalık oturma eylemi yaparak protesto etti.
Genel Başkanımız Veli Demir, bakanlık önünde yaptığı açıklamada, sürekli yolsuzluklarla gündeme gelen AKP iktidarının artık meşruiyetini kaybettiğini söyledi ve Hükümeti istifaya davet etti. Eğitim-İş’in bugün tüm Türkiye genelinde iş bıraktığını vurgulayan Demir, “Bizim çağrımıza uyarak iş bırakan Eğitim-Sen ve Türk Eğitim-Sen’e de teşekkür ediyoruz. Böylece alanlarda ortaklığı sağladık” dedi.
Ankara’da ve tüm illerde okunan basın açıklaması şöyle:
“Bugün başta öğretmen yetiştirme problemleri olmak üzere, personel istihdam sorunları, derslik açıkları, fiziki ortam yetersizlikleri, kalabalık sınıflar, öğretmensiz okullar, bilimsellikten, sanattan, spordan uzak programlar ve birçok plansız uygulamalar sonucunda eğitim sistemimiz çökertilmiştir. AKP’nin 12 yıllık iktidarı süresince, orta ve yüksek öğretime geçişte eleyici, ezbere dayalı, elit bir geçiş sistemi desteklenmiş, dershanecilik teşvik edilmiş ve çözüm olarak ortaya atılmıştır.
Ekonomik alanda olduğu gibi önce boz sonra özelleştir anlayışı şimdi de en temel insan hakkı olan eğitimde gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Eğitim tarihinin en büyük tasfiyesine yol açacak, özelleştirmeci ve yerelleştirmeci yasa tasarısının bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülerek yasalaşması beklenmektedir.
Kamusal Eğitim Alanı Daralacak, Kamu Kaynakları Özel Okullara Aktarılacak
652 sayılı KHK ile bir yandan eğitimden Atatürk ve ulusal değerleri çıkaran AKP iktidarı diğer yandan da eğitimi özelleştirmenin alt yapısını hazırlamıştır. Ardından 4+4+4 eğitim sistemi ile Cumhuriyet’in kuruluş temellerinden biri olan ‘’Öğretim Birliği’’ ortadan kaldırılmıştır. Şimdi de bu yasa tasarısı ile eğitimi, uluslar arası sermayeye altın tepsi içinde sunarak peşkeş çekmektedir.
Tasarının yasalaşması durumunda, kamusal eğitim alanı daha da daralacak, eğitim kamusal bir hizmet olmaktan çıkacaktır. Devlet okullarında eğitimin niteliğini bilinçli olarak düşüren Hükümetin dershaneleri kapatma planının ardındaki amaç, özel öğretimi özendirmek ve özel okulları doğrudan kamu kaynaklarıyla destekleyerek eğitimi piyasa koşullarına sunmaktır.
Getirilmek istenen düzenleme ile 1 Eylül 2015 tarihine kadar özel okula dönüşme taahhüdünde bulunan dershanelere Hazine taşınmazları üzerinde eğitim tesisi yapmaları için kamu arazilerini 25 yıllığına bedelsiz kullanma hakkı verilecek. Ayrıca hazine arazisi üzerindeki Milli Eğitim Bakanlığına ait okullar, okulların ek binaları vb on yıla kadar kiraya verilebilecek.
Eğitimde Yerelleşmenin Önü Açılacak
Bugün Meclis’te görüşülecek yasa tasarısı ile sayıları 100 bini bulan yönetici kadroları görevden alınacak, 4 yıl kısıtlaması ve valilere hiçbir kriter gözetmeksizin sadece yandaş yönetici atama yetkisi verilerek iktidarlarla gelen ve giden kadrolar oluşturulacak, işletmeye dönüştürülen eğitim kurumları çökertilerek CEO’ların atanmasının alt yapısı oluşturulacak.
Düzenleme ile öğretmenlerin iş güvencesi de yok edilecektir. Tasarıda, aday öğretmenlerin en az bir yıl fiilen çalışması ve performans değerlendirmesine göre başarılı olma şartlarını sağlamak kaydıyla, yapılacak yazılı ve sözlü sınava girmeye hak kazanacağı belirtilmiştir. Bu düzenleme ile aday öğretmenlerin asil kadrolara geçişi zorlaştırılmaktadır. Yani siyasi iktidar istemediği öğretmenin stajyerliğini kaldırmayarak cumhuriyetin değil iktidarın öğretmenini yaratacaktır.
MEB’de Tek Adamlık Anlayışı Yerleşecek
Öte yandan yasa tasarısında, Cumhuriyetimizin en önemli kurumlarından biri olan Talim Terbiye Kurulu’nun görev yetkileri, “Bakanlıkta iki başlılık yarattığı” gerekçesiyle Milli Eğitim mevzuatı konusunda “karar vermekten” “görüş bildirmeye” çevrilmektedir. Düzenleme ile “Bilimsel danışma ve karar organı" olan kurul, yalnızca "bilimsel danışma ve inceleme organı" haline getirilecektir. 652 sayılı KHK ile Bakanlığı bir işletmeye dönüştüren siyasi iktidarın, tasarının gerekçesinde TTK’nın “karar organı olarak öngörülmesi bakanlık organizasyonundan ziyade şirket organizasyonu yapısına uygundur” ifadesine yer vermesi akıl dışıdır. Eğitim tarihimizle özdeş Talim ve Terbiye Kurulu’nun içini boşaltan Hükümet, şimdi de Kurulun yetkilerini budayarak MEB’de tek adamlık anlayışını yerleştirmek istemektedir.
Ulusumuzun geleceğini belirleyen eğitim gibi önemli bir konuda, böyle bir oldu bittiyi kabul etmemiz mümkün değildir. Eğitim planlanmasının toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bir konu olması nedeniyle; tüm sendikaların, tüm demokratik kitle örgütlerinin, kısacası tüm Türkiye’nin bu soruna sahip çıkması gerekmektedir. Buradan tüm milletvekillerini, tasarının Meclis’ten geçmemesi noktasında duyarlı olmaya, bir kişinin ya da bir partinin değil milletin vekili olduklarını ispatlamaya davet ediyoruz.
Rüşvet ve yolsuzlukla anılan AKP iktidarı, bir yandan peşpeşe çıkardığı yasalarla yolsuzlukların üstünü kapatmaya çalışırken bu yasa tasarısı ile de uluslar arası sermayeye göz kırpmaya devam ederek iktidarını sürdürme çabası içerisindedir.
Milyonlarca yurttaşımızın akşam evine ekmek götürme, çocuğunu okutma kaygısını taşıdığı bir süreçte trilyonlarca parayı ayakkabı kutularında saklayan, bavullarda taşıyarak sıfırlamaya çalışan siyasal iktidarın ve başbakanın bırakın yasa çıkarmaya bir gün bile iktidarda kalmaya hakkı yoktur. Artık hükümetin meşruiyeti de kalmamıştır. Bu nedenle uzun mücadeleler sonucu kazanılan eğitim hakkının yerelleştirilerek özelleştirilmesine karşı, parasız, bilimsel ve kamusal eğitim mücadelesini vermeye devam edeceğiz. Ayrıca yolsuzluk ve rüşvete bulaşmış bu iktidara karşı da Eğitim-İş olarak demokratik zeminde mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.