Kamuoyunda MEB'in liyakatin hüküm sürdüğü bir bakanlık olması talebi her zamankinden güçlüyken, ne yazık ki MEB'de kapalı kapılar ardında tam tersi yönde çalışmalar yürütülmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği'ne dair yeni düzenleme yapılacağı sendikamızın da bilgisi dahilindedir. Eğitimin her kademesinde mülakat denen ucube sisteme karşı mücadele vermiş Eğitim-İş olarak MEB'in eğitim kurumu yönetici görevlendirmeleri ile ilgili yeni düzenlemede/taslakta sözlü sınav uygulamasına başvurmamasını olumlu bulduğumuzu belirtmiştik.
Ancak görünen o ki, yandaş sendika ve yandaş STK’lardan gelen basınçla bu konuda geri adım atılmak istenmektedir.
AKP ekseninde olmasının ödülünü bugüne kadar okul yöneticilerinin yüzde 80'inden fazlasının, üyeleri arasından seçilmesiyle alan Eğitim Bir-Sen ile eğitime daha da girmek isteyen dernek görümlü birkaç tarikatın, mülakatın getirilmesi talebini MEB'e ilettiği, bizzat Eğitim-Bir-Sen ile organik bağı bulunan bir internet sitesinde ilan edilmiştir.
Görünen o ki ağzından "kul hakkı" kavramını düşürmeyenler, hak etmedikleri koltukları sırf yandaş oldukları için kapmak istemektedir. Niyetleri, yazılı sınavlarda yüksek puan alan pırıl pırıl insanların hakkını gasp etmek, işgal edecekleri koltuklar vesilesiyle kendilerine daha fazla güç devşirmektir.
Yani anlaşılacağı üzere eğitimin ve eğitimcinin hiçbir sorunuyla ilgilenmeyip, bu alanı bürokratik bir koltuk kapmaca oyunu olarak gören gerici zihniyet, artık açık açık torpil isteyecek kadar pervasızlaşmış, rezilleşmiştir.
Bir kez daha altını çiziyoruz:
Sözlü sınav kayırmadır, torpil mekanizmasıdır, yandaşı yüceltme/aydını ayıklama sistemidir, hırsızlıktır! Adına sözlü sınav denen ucube uygulamada kimin, neden ve ne hakla sorduğu belli olmayan soruların sonucunda kaç insanın kariyerinin karartıldığı hala hafızalardadır. Yakın geçmiş sağlamasıdır ki: mülakat, liyakatın katilidir.
Eğitim-iş olarak çağrı yapıyoruz:
MEB'in yapması gereken bu hadsiz talebi sert bir dille geri çevirmek ve hatta mülakat sistemiyle geçmişte açılan yaraları sarmaya çalışmaktır. İşe 2014'te haksızlığa uğrayanların haklarını teslim etmekten ve mülakatla göreve getirilenleri, görevden almakla başlanmalı, liyakatin temel olduğu bir görevlendirme sistemi kurulmalıdır.
Boğaziçi Üniversitesi’nde de torpille rektör atamanın gündemde olduğu bu dönemde yine ve yeniden torpile dayalı düzenleme yapmak eğitime darbe vurmaktır.
Bu torpil mekanizmasının getirilmesine müsade etmeyiz. Daha önce hem yargıda hem meydanlarda mücadelemizi verdik, yine veririz!
Liyakatten yoksun bir şekilde atanmış yöneticilerin eğitimde yarattığı tahribat, sadece basında çıkan saçma demeçleriyle bile anlaşılmaktadır. Eğitim bu ülkenin geleceğidir ve bu geleceğin, sözde sendika ve tarikatlar beslensin diye karartılmasına sessiz kalmayız!