Güncel Sendika Haberleri

12 Ağustos, 2010

"EŞİNİ DE, ÇOCUĞUNU DA AL GİT!"

 

Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, sözleşmeli öğretmenlerin yer değiştirme işlemleriyle ilgili olarak dün bir basın açıklaması yaparak sözleşmeli öğretmenlere, imzaladıkları sözleşmeleri hatırlatarak, gözdağı vermeye çalışmıştır. Burada amaç sözleşmelerden doğan hukuksal yükümlülükleri hatırlatmakmış gibi görünse de, hem sözleşmelilerin seslerini kısmak, hem de sözleşmeli öğretmenler üzerinden, onlara her eylemlerinde destek olan sendikaları köşeye sıkıştırmaktır. Sadece ailelerine kavuşma özlemiyle seslerini duyurmaya çalışan sözleşmeli öğretmenlere verilmek istenen bu gözdağı, Milli Eğitim’in sömürü sisteminin tehditle hizaya getirme refleksinden başka bir şey değildir. 

Gelinen noktada eğitimcisini, kendi ideolojisine ters düşmekle, başka siyasi güç odaklarına yakınlaşmakla suçlayan bakanlık, yaptığı yanlışlıklardan kendisini aklayamadığı yerde öğretmenini karalamayı, fişlemeyi, disiplin soruşturmalarına sürüklemeyi alışkanlık haline getirmiştir.

Hiçbir zaman verdiği kadro sözlerini tutmayan, sözleşmeli olarak çalıştırıp kurulu bir düzene ve ailelerine muhtaç bırakan; bununla da yetinmeyip kendi eğitimcisini, haklarını araması için bakanlık kapılarında feryat etmeye mecbur bırakan Sayın Bakan, şimdi de öğretmenine ‘eşini de, çocuğunu da al git!’ demektedir. 

Sayın Çubukçu ‘büyük bir istekle sözleşmeleri doldurup imzaladıklarını’ öne sürdüğü öğretmenlerini, kendilerine kadro verilmediği için o imzaya mecbur bırakıldıklarını kabul edip çözüm üretmek yerine, oturduğu koltuğun keyfini sürmektedir. Bugün çocukları kucaklarında bakanlık kapısında direnen öğretmenler; yarın aynı kapıların önlerinde kendi çocuklarını görmemek için bu mücadeleye baş koymuşlardır. 

AKP Hükümeti, en son hazırladığı Anayasa taslağının cilası olarak kadınlara ve çocuklara pozitif ayrımcılığı kullanırken, diğer tarafta Anayasa’nın 41. maddesinde yer alan ‘Ailenin korunması, aile birliğinin bütünlüğünün sağlanması ile ilgili görev ve sorumluluklarını da unutmaktadır. Bu durum AKP iktidarının ne kadar sorumsuz ve samimiyetsiz olduğunun apaçık bir göstergesidir. Bu uygulamaları ve yaklaşımlarıyla çalışanları ve halkımızı aldatmaktadır. 

Sözleşmeli öğretmenlerimizin bu hak arayışlarında yanlarında dimdik duran sendikalara yasadışı örgüt muamelesi yapan devlet, demokratik, temel hak ve özgürlükleri gözeten, eşitlikçi bir anlayışa ne kadar uzak olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. 

Öğretmenleri sınıflara ayırarak onları iliklerine kadar sömürmeye çalışan, hamallık yaparken can vermelerine neden olan AKP’nin demokrasi anlayışını ortaya koyan, maskesini düşüren ibret verici skandala kesinlikle sessiz kalmayacağız. Demokratik hakka açık biçimde tecavüz, saldırı teşkil eden açıklamayla ilgili hukuki girişimleri yapacağız.  

Ancak burada şu hususun altını özellikle çizmek istiyoruz. Eğitim-İş’in bu konudaki hukuk mücadelesinin asıl muhatabı, Bakan’ın suç teşkil eden tehdidinin gereğini yapmaya çalışan kamu görevlileri olacaktır. Buna göre içeriği suç teşkil eden kanunsuz emrin gereğini yerine getirerek, eylemlere katılan sözleşmeli öğretmenlere zarar verme suçuna iştirak eden soruşturmacı, amir vs tüm kamu görevlileri hakkında sistematik yasal girişim yapılacaktır.

Genel Merkez Yönetim Kurulu