Bugün, daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi talebiyle birleşerek üzerimize çöken karanlığı delerek eşit ve özgür bir ülkenin yolunu açabilecek güçte olduğumuzu gösteren Gezi Direnişinin yıldönümü. Tüm gezi şehitlerini, direnişin 9. yıldönümünde bir kez daha saygıyla anıyoruz.
İktidarda olduğu süre boyunca Türkiye’yi emperyalist politikalar doğrultusunda adım adım değiştirme ve dönüştürme politikası uygulayan AKP’nin baskıcı, yasakçı ve antidemokratik uygulamalarına karşı halkımızın birikmiş öfkesi, Taksim Gezi Parkı direnişiyle birlikte Türkiye’nin dört bir yanında sokaklara taştı.
Yaratılmak istenen tek adam rejimine ve dizayn edilmek istenen korku imparatorluğuna karşı demokrasiyi, özgürlükleri ve barışı savunan halkımızın barışçıl bir ruhla ortaya koyduğu eylemler, verilen talimatlarla güvenlik güçlerince hukuk ve insanlık dışı uygulamalarla engellenmek istendi, silah dahil her türlü faşizan baskı uygulandı.
Gezi eylemleri sırasında birçoğu ağır olmak üzere yüzlerce vatandaşımız yaralandı, yine binlerce vatandaşımız gözaltına alındı, eylemlere katıldığı gerekçesiyle yüzlerce kişi hakkında davalar açıldı. Mağdur olanlara dönük işlemeyen yargı sistemi, barışçıl taleplerle eyleme katılanlar için işlemeye başladı.
Demokrasi ve özgürlük mücadelesinin en müstesna yerine altın harflerle yazılan şanlı Gezi Direnişi, tarihte yer eden tüm halk isyanları gibi, muktedirlerin hâlâ hedefindedir. Yıllardır iktidar ve yandaşlarınca sürdürülen manipülatif söylemler, iftira niteliğinde suçlamalar bir iddianamede bir araya getirilmiş, Gezi Direnişi yargı konusu edilmiştir.
Gezi Davasının karar duruşmasında verilen ağır ve haksız cezalar ise Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara bir leke olarak geçmiştir.
Oysa asıl yargılanması gerekenler Gezi sürecinde Berkin Elvan, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz ve diğerlerinin ölümüne, yüzlerce insanımızın yaralanmasına neden olan insanlık dışı saldırıları gerçekleştirenler, bunun emirlerini verenler, koruyanlar ve yargı sürecini bilinçli olarak uzatanlardır.
Gezi Direnişi, bu ülkenin aydınlık yüzüdür. Baskı politikalarına karşı "artık yeter" diyen milyonların suladığı bir ağaçtır. Onu sıradanlaştırmaya çalışmak, tarihte şimdiden yerini almış koca gövdesini küçültmeyecektir. Gezi'yi kriminalize etmek, demokrasi isteyen milyonlarca yurttaşı "vatan haini" ilan etmek demektir ki bu tiyatro, kimse için asla mutlu sonla bitmez.
Bugün baskıya, korku imparatorluğuna teslim olmayan, boyun eğmeyen, diz çökmeyen halkın iradesiyle ortaya çıkan direnişimizi yükseltme zamanıdır… Bugün bizim sorumluluğumuz halkın direnişle açtığı bu yolda yürümektir.
Eğitim-İş olarak Türkiye’de bağımsızlık, demokrasi ve emek için yürüttüğümüz mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Bütün yasaklara, baskı ve engellemelere rağmen emek ve demokrasi mücadelemizi güçlenerek sürdüreceğiz!
MERKEZ YÖNETİM KURULU