Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş’in “Yoksulluk ve Fukaralık Politikalarına Dur!” sloganı ile başlattığı ve beşincisini Hatay’da gerçekleştirdiği eyleme katıldık.
Genel Başkanımız Kadem Özbay, Genel Örgütlenme Sekreterimiz Şenol Eyüboğlu, Hatay 1 ve 2 No’lu Şubelerimiz, Adana 1 ve 2 No’lu Şubelerimiz, Gaziantep, Kahramanmaraş, Mersin, Tarsus, Osmaniye Şubelerimiz ile Kilis İl Temsilciliğimizin katılım sağladığı eylem, Defne Sümerler Necmi Asfuroğlu Lisesi önünde toplanılmasıyla başladı. Katılımcılar sloganlar atarak miting alanına kortej eşliğinde giriş yaptı.
Hatay Şubemizin düzenlediği konserin ardından miting Hatay 1’nolu Şube Başkanımız Mustafa Günal'ın konuşmasıyla başladı.
Günal, ülkede yaşanan yüksek enflasyon ve üst üste gelen zamlarla halkın git gide yoksullaştığını söyledi ve şöyle konuştu:
“En temel ihtiyaçlarımız olan elektrik, doğalgaz ve su faturalarını ödeyemez duruma geldik. Üretim maliyetlerinin artması tüketiciyi de etkilemiştir. Kamu emekçileri ve emekliler hayatta kalma mücadelesi içerisine girmiştir. Yoksulluk ve Fukaralık Politikalarına Dur demek için alanlardayız. Yüksek enflasyon ve yüksek zamlar için alanlardayız. Artık geçinemiyoruz demek için alanlardayız. Özlük haklarımız için alanlardayız, Toplu sözleşme masalarında bizi satanları durdurmak için alanlardayız. Liyakatsiz ve yandaş atamalara karşı ataması yapılmayan ve ölüme sürüklenen öğretmenler için alanlardayız. Eğitimin piyasalaştırılmasına karşı çıkmak için alanlardayız. TÜİK’in sahte enflasyon oranlarını anlatmak için alanlardayız. Enerji ve akaryakıt zamlarına dur demek için alanlardayız. Sadece kamu emekçileri için değil evine ekmek götüremeyen asgari ücretliler için alanlardayız. İş yerlerini döndüremeyen esnaflarımız için alanlardayız. İşçilerimiz için çiftçilerimiz için emekçilerimiz için alanlardayız. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak; bugün Hatay’dan yaptığımız eylemlerimize İnsan onuruna yaraşır bir yaşam sürene kadar, hakkımızı alana kadar halkımızla birlikte durmadan alanlarda olmaya devam edeceğiz.”
“GÜN BU ÜLKENİN ÇOCUKLARINA, İNSANINA YAŞANILABİLİR BİR ÜLKE BIRAKMA GÜNÜDÜR”
Genel Başkanımız Kadem Özbay konuşmasına “Emeğine, alın terine, insanına, halkına, doğasına, toprağına sahip çıkanlara, haksızlıklar karşısında susmayanlara, baskılara boyun eğmeyenlere, bu karanlığı aydınlatacağız diye her türlü bedeli göze alanlara; medeniyetin, uygarlığın, barışın kenti Hatay’dan, umudu ve mücadeleyi büyüten sınıf kardeşlerimize, emekçilerimize selam olsun!” diyerek başladı ve şunları söyledi:
Haklıyız, emekçiyiz. Bu ülkenin her bir parçasında mücadelemizi yüreğinde hissedenlerle; bu ülkenin zenginliklerini, dağını, taşını, toprağını ranta çevirenlere, kendi çocuklarına, yandaşlara, beşli çeteye peşkeş çekenlere, ülkenin insanını yoksullaştırdıkça, ‘200 liracık’ diyerek dalga geçercesine konuşanlara meydan okumak için buradayız, meydan okuyacağız.
Biliyoruz ki bu ülkenin toprağı zengin, bu ülkenin insanı zengin, bu ülkenin ileriye gitmesine engel olan zihniyet, aslında bugün ülkede bizi yoksulluğa, gericiliğe mahkum bırakanlardır. Kendileri refah ve huzur içerisinde ama bu ülkenin insanına gelince tasarruf diyenlerdir. Eğitim-İş örgütü yalnızca bir emek mücadelesi vermediğini, yalnızca alın teri mücadelesi vermediğini, emeğin, alın terinin kutsallığına inandığı kadar aydınlanmaya, bu ülkedeki kız çocuklarının eğitim hakkına, bu ülkedeki her bir çocuğun, ailesi yoksul bırakılmış, kimsesiz kalmış her bir çocuğun eğitim hakkına, aydınlanmasına sahip çıkmak için alanlardayız.
Bugün eğitim emekçileri de emeğiyle, alın teriyle yoksul bırakılmış emekçi sınıfının bir parçası. Bir ülkenin geleceğinin mimarı olan eğitim emekçilerinin tamamı yoksulluk sınırının altında bir ücrete mahkum bırakılmış durumda. Bu aslında ülkeyi yönetenlerin eğitime ne kadar yoksul baktığını, eğitimden, ilericilikten akıldan, insanlıktan ne kadar yoksun olduklarının net kanıtıdır.
Her gün bir okulda gerici bir idarecinin uygulamasıyla karşı karşıya kalıyoruz, ama her yerde Eğitim-İş’liler kale gibi direniyor. Bir okul müdürünün yaptığı ya da bir idarecinin, bir bürokratın yaptığı münferit olaylar değil bunların hiçbiri. Bunların sorumlusunu da faillerini de çok iyi tanıyoruz. Bu gericiliği besleyen tarikat ve cemaatleri eğitim kurumlarına sokan AKP iktidarıdır, onların yandaşlarıdır, asıl fail de onlardır ve bizim mücadelemiz bu gericiliğin mimarı olanlarladır, yandaşlarıyladır. Bu ülkede eğer ki bir çocuk cemaat ve tarikat yurtlarında kalmaya mecbur bırakılıyorsa, eğer ki bugün okullarda kantinde satılan bir simidi üç gün yemek zorunda kalıyorsa her bir çocuk, bugün bunun hesabını sormak da her Eğitim-İş’linin, her Birleşik Kamu-İş’linin boynunun borcudur.
Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş’le sınıf yoldaşlarımızla birlikte bu ülkenin aydınlanmasına, bu ülkenin emekçilerine sahip çıkmaya her koşulda, bedeli ne olursa olsun laik, bilimsel, kamusal eğitimi savunmaya, herkes bir gün sussa ‘asla susmayacağız’ demeye devam edeceğiz. Gün umutsuzluğa kapılma günü değil, gün susma günü değil, gün kenara çekilme günü değil, gün bu ülkenin çocuklarına, bu ülkenin insanına özgür, çağdaş, yaşanılabilir bir ülke bırakma günüdür.”
Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Balık ise Türkiye’de gerçek işsizlik oranının yüzde 35’in üzerinde olduğunu, gerçek enflasyon oranının ise yüzde 118,8 olduğunu vurguladı ve şöyle konuştu:
“TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı son 19 yılın en yüksek enflasyonu olmasına rağmen rakamlarla oynayarak Halkın Enflasyonunun yanına bile yanaşamamaktadır.
Kamu-Ar’ın her ay yayınladığı Halkın Enflasyon oranı yüzde 118,8 iken TÜİK’in açıkladığı yüzde 54,44 enflasyon oranı gerçeği yansıtmamaktadır.
Gıdada yüzde 8 KDV oranının yüzde 1’e indirilmesiyle her 100 TL alışverişte, 7 TL indirim sağlayacak olması yurttaşların bütçesine hiçbir katkı sağlamadı.
Hayat pahalılığının en önemli sebebi olan enerji ve akaryakıt fiyatlarındaki yüzde 18 KDV ve akaryakıttaki yüzde 18 KDV ÖTV kaldırılmadan vergi oranlarında indirim yapmanın hiçbir anlamı olmayacaktır.
Elektrik zammı 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren geçerli olan kademeli tarife sistemine geçilmesi ile elektriğe, mesken, sanayi ve ticarethane abone grupları için vergi ve fonlar dâhil ortalama yüzde 52 ile yüzde 130 arasında değişen oranlarda zam geldi.
210 kilovatsaate kadar olan tüketim miktarları için nihai fiyat kilovatsaat başına 1 lira 37 kuruş, aylık tüketimi 210 kilovatsaat üzeri olan mesken aboneleri için ise kilovatsaat başına 2 lira 6 kuruştan fiyatlandırılıyor.
Bir ailenin en düşük yaşamsal faaliyetlerini yürütmesi için kullanması zorunlu olan ev gereçlerini en asgari düzeyde hesapladığımızda geçen sene Eylül ayına göre neredeyse 3 kat fazla fatura ödemektedir.
Bunun dışında ekonomik faaliyetlerin yürütülebilmesi için en önemli girdi maddesi elektrik olduğu bilinen bir gerçektir. Zamların üzerinden daha 3 ay bile geçmeden birçok esnaf faturalardan dolayı kepenk kapatma noktasına gelmiştir. Artık çaresizlikten başka bir seçeneği kalmayan esnaflar, müşterilerden dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri görülmemiş soba ücretleri almak zorunda bırakılmıştır.
Yani yaklaşık 46 milyon abonenin elektriğinin yüzde seksen üçünü iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda özel şirket üretirken, faturalarda dağıtım bedeli adı altında yurttaşların cebinden zorla alınan paralar şanslı azınlıklara sunulmaktadır. Bu az sayıdaki ayrıcalıklı özel şirketlere baktığımızda neredeyse kamulaştırılan sektörlerde ellerini atmadıkları yer kalmayan Kolin İnşaat, Limak Holding, Cengiz Holding gibi “Beşli Çete’nin” hâkimiyeti açık bir şekilde görülmektedir.
Devletten 31 kuruşa alınan elektriğin kW’ı dağıtım şirketleri tarafından yurttaşlara 137 kuruştan satılmaktadır. Bu kadar yüksek karlar elde eden elektrik üretim ve dağıtım şirketleri ise Isparta’da ve birçok şehirde yenileme çalışması yapma gereği bile duymadığından yurttaşları günlerce soğuğa ve karanlığa mahkûm etmiştir. Isparta’da soğuktan donarak bir yurttaşımız hayatını kaybetmiştir bu yurttaşımızın vebali bu çetelerin üzerindedir.
AKP, iktidara geldiği günden itibaren en büyük hayali olan kamu kaynaklarını yandaşlarına peşkeş çekmesinin sonuçlarını görmekteyiz. Artık yaşamsal faaliyetlerimizi bile karşılama gücümüz kalmamıştır. Bu sebeple AKP hükümetinin kendi yandaşlarına sağladığı imtiyazlardan bir an önce vazgeçmelidir.”
Balık, AKP’nin zulmü son bulana kadar meydanlarda olacaklarını ifade ederek; bir sonraki eylemin 2 Nisan 2022’de Trabzon’da gerçekleştirileceğini ifade etti.