Güncel Sendika Haberleri

06 Nisan, 2020

İKTİDARIN AF TASARISI ADALETSİZLİĞİN SALGIN HALİDİR!

Tüm dünya ülkeleri gibi Korona virüs belasıyla boğuşan ülkemiz, salgına karşı sağlık politikaları belirlemek ve sosyal yaşamı bu olağanüstü duruma göre şekillendirmekten uzak bir yönetimin elindedir.

Halkımız canıyla boğuşurken, devlet desteği olmadığı için "evde kal" çağrısının "aç kal" demekten farkı olmayan milyonlar, pandemi koşullarına rağmen işe gitmek zorunda kalırken, iktidar bir yandan krizi fırsata çevirmektedir.

Bu toz duman tablo içinde halkımız canını düşünmekten itiraz edemez haldeyken hız kazandırılan rant ihaleleri, tabiat harikalarının imara açılması, kayyım uygulamaları, haksız davalar açılması gibi hamlelere; bir de "af tasarısı" eklenmiştir.

AKP'nin, konuyu gündeme getiren küçük ortağı MHP'ye önce ikna olmadığı, sonra son seçim öncesinde yeşil ışık yaktığı, İstanbul'u kaybedince de bir daha anmadığı "af", Korona keşmekeşinde tekrar tozlu raflardan çıkmıştır.

AKP ve MHP'nin mutabık kaldığı ve TBMM Adalet Komisyonu'ndan muhalefet partilerinin itirazlarına rağmen gelen taslağın, medyaya yansıyan kısımları bile kamuoyunu endişelendirmiştir.

Kamuoyundan gelecek tepkileri azaltmak için sonradan adına af değil "infaz tasarısı" dense de, bu hamle toplumda sosyolojik ve fiziki olarak büyük yaralar açacaktır. 

Ülkeyi neredeyse 20 yıldır sanki başka bir parti yönetiyormuşçasına, "Hapishanelerde insanların üst üste yattığı, yeterli yer olmadığı ve bu koşulların pandemi için büyük risk oluşturduğu" gerekçesiyle hazırlanan taslak, sırf muhalif oldukları için hapsedilen aydınları, gazetecileri, siyasetçileri kapsamayıp;

- Uyuşturucu suçluları

- Tecavüzcüler

- Çocuk istismarcıları

- Mafyalar ve suç teşkilatları

- Kadına ve çocuğa şiddet suçluları

- Dolandırıcılar ve hırsızlar

- Cana kıydıkları halde kasten adam öldürmekle hüküm giymemiş olanlar

için ya tahliye ya da büyük oranda ceza indirimi öngörmektedir.

Siyasileştirilen ve evrensel hukuk ilkelerinden uzaklaştırılan yargı sisteminin her türlü muhalif çıkışı, hakikati yazma inadına sahip kalemi "devlete karşı suç işlemek” ya da "örgüt üyesi olmamakla beraber örgüt yararına faaliyet göstermek" gibi muğlak kalıplarla suçladığı bu koşullarda, bu sistemin mağdur ettiği aydınların içeride, tecavüzcülerin ve uyuşturucu satıcılarının dışarıda olması asla kabul edilemez bir anlayıştır. Sadece Mart ayında 9 gazetecinin tutuklanmış olması, tablonun vahametini göstermektedir.

Korona bahanesiyle gündeme getirilen söz konusu taslak, toplum vicdanıyla, evrensel hukuk ilkesiyle, devlette olması gereken eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı gibi, pandemi konusunda da faydadan çok zarar verme riski taşımaktadır.

Salgın dönemlerinde suç oranlarının arttığı sosyolojik, bu kadar yıl hapiste kalmış insanların özgürlüğe kavuşunca "evde kal" uyarısını dikkate almayacağı da psikolojik gerçeklerdir. Dolayısıyla söz konusu tasarı, bu haliyle salgına karşı bir önlem değil, salgını fırsata dönüştürme hamlesidir.

Hapishaneler boşaltılacaksa, bunu getiren tasarı başta eli kalemden başka bir şey tutmamış aydınları kapsamalı, kadınlara ve çocuklara karşı suç işleyenleri ise dışlamalıdır.

Böyle bir af tasarısı, toplum vicdanını yaralamaması açısından adil olmalıdır. Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz, Montaigne'nin dediği gibi: "Adaletin olmadığı yerde ahlak da yoktur!"  

MERKEZ YÖNETİM KURULU