Eğitim-İş’in destek veren kurumlar arasında yer aldığı "İnsan Hakları Perspektifinden 6 Şubat Depremleri; Tıkanmayı Aşmak İçin Bir Konferansı", 25 Mayıs 2024 tarihinde, TBB Litai Konukevi’nde gerçekleştirildi.
Konferansta Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin barınma, eğitim, sağlık alanlarında yarattığı sorunlar ve çözüm önerileri, alanında uzman isimlerin katılımıyla ele alındı.
Konferansın “Eğitim Hakkı ve (Ruhsal) Sağlık Üzerine” başlıklı oturumunda konuşan Genel Başkanımız Kadem Özbay, şunları söyledi:
“6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde, resmi rakamlarda 50 bin olarak ifade edilen ancak bunun çok üzerinde yurttaşımız hayatını kaybetmiş, yüz binlerce aile evsiz kalmış, Türkiye’nin yüreğinde kapanması mümkün olmayan bir yara açılmıştır.
Yaşanan her depremden sonra ders çıkarmamız gerektiği söylenmiş hatta başkanlık sistemiyle daha hızlı kararlar verebilen bir ülke olduğumuz vurgulanmıştı. Bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yıllar önce söylediği şu sözleri hepimiz hatırlarız.
“Deprem değil bina öldürür, depremle yaşamayı öğrenmemiz ve buna göre tedbirler almamız gerekiyor.” Ve güya tedbirler alınmıştı, hatta başka ülkelere bile aynı gün içerisinde yardım yetiştirecek güçte olduğumuz söylenmişti. Ne yazık ki tüm bu söylemlerin tersine, depremin hemen sonrasında hayati önem taşıyan ilk müdahaleler yapılamamış, yardımlar 3-4 gün boyunca yerine ulaşamamıştır. İnsanı değil rantı önceleyen, deprem öncesi ve sonrasındaki sorumluluklarını yerine getirmeyen siyasi iktidar, afetin felakete dönüşmesinin birinci derecede sorumlusu olmuştur.
Depremin açtığı yaraları sarmak konusunda hevesli ya da becerikli olmayan yöneticiler nedeniyle depremin üzerinden 1 buçuk yıl geçmiş olmasına rağmen bu illerimizde hayat hala normale dönememiş, temel insani ihtiyaçlar hala tam olarak karşılanmamış, toplumsal hayat ve gelecek açısından en önemli unsurlardan biri olan eğitim, bir düzene kavuşamamıştır. Gelecekleriyle ilgili devam eden belirsizlikler nedeniyle insanların travmaları artmış durumdadır.
Depremden etkilenen yaklaşık 4.100.000 öğrenci ve ailelerinde travma ve stres bozukluğu görülmektedir. Bu çocuklarımızın travmalarına ilişkin yapılan rehberlik hizmetleri faaliyetlerinin yetersiz olduğu, öğrenme kayıplarını gidermek için de çabalanmadığı açıktır.
Bugüne kadar yıkılan okul sayısının yarısı kadar okul inşaatına bile başlanmamış, çocuklar, eğitim emekçileri yarı şantiye sayılabilecek binalarda ders işlemek zorunda bırakılmıştır.
Eğitim-İş olarak, 6 Şubat’taki ilk depremden bu yana gerek üyelerimiz , gerek buraya gönüllü gelen öğretmenlerimiz ve oluşturduğumuz gözlem heyetleri bölgeye gitmiş ve bölgedeki halkla ve sorunlarla bağımızı hep kuvvetli tutmamızı, sağlıklı bilgi almamızı sağlamıştır. Rapor, belge ve fotoğraflara dayanan 3 deprem raporu yayımlayıp bunu da kamuoyuyla paylaşıp, yetkililere seslendik. Ancak bu illerimizde eğitimin hala ağır hasarlı olduğunu görüyoruz. Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 21’i, öğretmenlerin ise yüzde 19’u bu illerimizdeyken, dolayısıyla eğitim sistemimizin 5’te 1’i ağır hasar almışken, bu gerçeğin ağırlığıyla davranan bir Bakanlıktan bahsedemiyoruz.
* Afet sonrası kriz yönetimi ve iyileştirme, doğru tespit ve öncelik belirlenmesiyle mümkündür. Oysa bu illerimizde en başından beri hasar tespit çalışmaları bile ya doğru yapılmamış ya da doğru açıklanmamıştır. Sendikamız tarafından tespit edilen Adana’da 5, Hatay’da 170, Kahramanmaraş’ta 95, Osmaniye’de 31, Kilis’te 32, Adıyaman’da 205, Şanlıurfa’da 100, Diyarbakır’da 6, Malatya’da 70, Gaziantep’te 61 okul yıkılmış veya ağır hasar alarak kullanılamaz hale gelmiştir. Tespit ettiğimiz 775 kurumun; Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yayınlanan raporda 576 olarak belirtildiği görülmektedir. Aradaki yaklaşık 200 resmi binanın hangi amaçla rapora dâhil edilmediği bilinmemektedir.
* Sendikamızın araştırmalarına göre deprem nedeniyle en az 931 eğitim emekçisi hayatını kaybetmiştir. Depremin hemen sonrasında yaraları sarmak için gönüllü olarak buraya akın eden eğitimcilerin en temel ihtiyaçları düşünülmediği gibi, bu illerimizde evleri kullanılamaz hale gelen eğitim emekçilerimiz için de barınma sorunu düşünülmemiş, bu illere yeni atanan eğitim emekçilerine çözüm sunulmamıştır. Kiralar, deprem öncesine kıyasla yer yer 4 kata kadar artış göstermiş, zaten yoksulluk sınırında maaş alan eğitimcilerin bu kiraları nasıl ödeyeceği düşünülmemiştir.
Yani depremin ardından tamamen değişen eğitim ve yaşam ortamları, hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin eğitim hayatını derinden etkilemektedir. Öğrencilerin öğrenme kaybını tespit etmek için gayret gösterilmediği gibi arayı kapatmaları için de bir eğitim seferberliği yaratılmamıştır. Ders materyalleri karşılanmamış, göstermelik telafi programları dışında ciddi öğrenme kayıplarını telafi edecek nitelikte hiçbir şey yapılmamıştır. Eğitimin sınav odaklı olduğu öğrencilerin ilgi beceri ve yeteneklerini yok sayan adaletsiz bir eğitim sistemi içerisinde deprem bölgesindeki öğrenciler açısından eşitsizlik daha da artmış, derinleşmiştir.
Sürekli devamsız olan öğrenci sayısı artarken, kendilerinin ve ailelerinin psikolojilerini iyileştirmeye yaşamlarına düzene sokmaya çalışan öğretmenler, öğrencilerinin ihtiyaçlarına yanıt veremediklerini ve çaresizlik hissettiklerini belirtmektedir. Öğretmenler ve öğrencilerin uzun vadeli psikososyal destek ihtiyacı mutlaka karşılanmalıdır.
Bölgede ulaşım ve barınma koşullarının hızla iyileştirilmesi ve kalıcı hâle getirilmesi, yeni okulların yapılarak ikili eğitim oranının azaltılması nitelikli eğitim için önem taşımaktadır.
Eğitime erişimin ve devamın sağlıklı bir şekilde izlenmesi, okul terklerini önleyebilmek için çok gereklidir.
Yaşamın birçok alanında olduğu gibi, eğitimi de adeta enkaz altında bırakan siyasi iktidarı uyarıyoruz;
“Eğitimde feda edilecek fert yoktur” diyen bir Başöğretmen’in kurduğu ülkede, öğrencilerimizin eğitim hakkını görmezden gelmeye kimsenin hakkı yok! Savaşlarda bile hedef alınmayan, dünyanın en güvenilir binaları olması gereken okulları, eğitim emekçisinin ve öğrencilerin canından endişe edeceği yapılar haline getirmeye kimsenin hakkı yok!. Kötü yönetim ve denetimsizlik yüzünden felakete dönüşmüş bir afete kader demeye, o afetin eğitimde açtığı yaraları iyileştirmeyi ertelemeye kimsenin hakkı yok!
“Ders, siz onu alana kadar devam eder.” 6 Şubat’tan ders çıkarmak, fay hattı üzerine kurulu bir ülke olduğumuz gerçeğine göre yaşamak, yöneticileri bu gerçeğe uygun şekilde politikalar üretmeye mecbur bırakmak zorundayız!
Bir daha doğal afetlerin sorumsuzluklar sebebiyle faciaya dönüşmemesi için geç kalınmış olsa da daha fazla geç kalmamak adına 6 Şubat’ı milat kabul etmek zorundayız!”
Konferansın düzenleyicileri arasında Eğitim-İş’in yanı sıra; Birleşik Kamu İş Konfederasyonu, Türkiye Barolar Birliği, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, Genel Sağlık-İş, Sosyal Haklar Derneği, Travma ve Afet Ruh Sağlığı Çalışmaları Derneği’nin yanı sıra destek veren kurumlar arasında Çankaya Belediyesi, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türk Tabipler Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve Mülkiyeliler Birliği yer aldı.