IV. Dönem I. Başkanlar Kurulumuz, 25-26 Ekim tarihlerinde, Şube ve İl Temsilcilik Başkanlarımızın geniş katılımıyla Ankara’da gerçekleştirildi.
İlk gün, Atatürk’e ve onun var ettiği Cumhuriyetin değerlerine karşı son zamanlarda giderek artan saldırıları protesto etmek ve sendikanın 9. Kuruluş Yıldönümü nedeniyle Anıtkabir’i ziyareti gerçekleştirildi.
Ülke gündemi, sendikal süreç, örgütlenme çalışmaları, eğitim-öğretim sistemine ilişkin sorunlar tartışıldığı kurulda, aşağıda yer alan sonuç bildirgesi hazırlandı.
EĞİTİM-İŞ 4.DÖNEM 1.BAŞKANLAR KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ
(25-26 Ekim 2014)
Ülkemiz zor günler geçirmektedir. Bölücü terör örgütü 25 Ekim’de Hakkâri’de yapmış olduğu saldırı sonucu 3 askerimizi şehit etmiştir. Bölücü emellerini hayata geçirmek için Mehmetçikleri bir kez daha şehit eden kanlı terör örgütünü lanetliyor, tüm ulusumuza başsağlığı diliyoruz.
Ortadoğu’da etnik ve mezhepsel ayrıştırma
Emperyalizm Ortadoğu enerji bölgelerinde yaşama geçirmeye çalıştığı sömürge projesi olan BOP için Ortadoğu halklarını etnik köken ve mezheplerine bölerek kanlı bir savaşın içine sokmuştur. Mısır, Tunus, Cezayir, Libya gibi yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından zengin ülkelerde başlatılan parçalama ve rejim değiştirme politikaları genişletilerek komşumuz Suriye’ye taşınmıştır. Ulus devlet yapısı gösteren bu ülkelerde yerli işbirlikçiler ve taşeron terör örgütleri aracılığıyla etnik ve inançsal ayrımlar yaratılmış, sonrasında ise bu ayrışma kanlı iç çatışmalara dönüştürülmüştür. Bu kanlı savaşlar esnasında vatanlarından koparılan insanlar dış ülkelere göç ettirilmiş, bu ülkelerde ucuz iş gücü haline getirilerek kapitalist sistemin hizmetine sunulmuştur.
Çözüm süreci çözülme sürecine dönüşüyor
Terör örgütü, AKP iktidarı eliyle barış süreci adı altında doğrudan muhatap haline getirilmiştir. Dönemin cumhurbaşkanı tarafından “güzel şeyler olacak” diye ifade edilen bu çözüm süreci, bir çözülme sürecine dönüşerek, terör örgütünün lideri muhatap alınarak baş müzakereci rolüne getirilmiştir.
Tüm bu yaşananlar sonrasında Suriye’nin kuzeyindeki çatışmalar bahane edilerek yapılan kalkışma çağrısı sonrasında onlarca insanımızın ölümüne neden olunmuş, Atatürk büstleri, Türk bayrağı, okullar, hastaneler de saldırıya uğramıştır. Bu durum ülkede birlikte barış içinde yaşama iklimine ciddi bir darbe vurmuş, kuşkuların oluşmasına neden olmuştur. Her türlü ayrımcılığa karşı bilimsel, demokratik eğitimi yapmakla görevli olan öğretmenler ve tüm eğitim emekçileri bu durumdan kaygılıdır.
Demokrasi eğitimi vermeye devam edeceğiz
İçeride ve dışarıda yaşanan bu çatışmalı süreçte sıkışan siyasal iktidar, ülkemizin bütünlüğünden ve bağımsızlığından yana olan yurtsever güçleri engellemek için gittikçe daha baskıcı bir yönetim anlayışını sergilemeye başlamıştır. Bireysel hak ve özgürlükleri iyice daraltan ve ortadan kaldırmaya çalışan siyasal iktidar, yaptığı yasal düzenlemeler ile dinlemeleri ve internet erişimini kısıtlamayı kolaylaştırmıştır. İktidar, ev baskınları ile gözaltı işlemlerini somut delil ön şartından çıkartarak, “makul şüphe” gibi soyut bir ölçüte dayandırmaya çalışmakta, yargı bağımsızlığını da ortadan kaldıran çözümlere yönelmekte ve bu arada cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğunu ortaya çıkaran 17-25 Aralık operasyonlarının üstünü örtebileceğini ummaktadır. Eğitimciler, kendilerine Milli Eğitim Temel Yasasında kendilerine verilen “demokrasi eğitimi” görevini her türlü koşulda yapmaya devam edecektir.
Ümmet eğitimi değil, demokratik yurttaşlık eğitimi
Dindar ve kindar nesiller yetiştirme hedefiyle yola çıkan AKP iktidarı, göreve geldiği ilk günden itibaren Cumhuriyet’in eğitim kazanımlarını birer birer ortadan kaldırmış, 4+4+4 sistemi ile eğitimin laik, bilimsel ve kamusal özelliklerini yok etmiştir. Mesleki eğitim kandırmacası ile zorunlu eğitimin ikinci kademesi imam hatip ortaokulları haline getirilme, genel liselerin de imam hatip liselerine dönüştürülme çabaları artmıştır.
Öğretmenlere yasayla verilen bilimsel eğitim yapma görevi hiçe sayılarak, en yetkili ağızlardan, din dersleri, fizik, kimya, biyoloji gibi temel derslerle eş tutularak zorunlu olması gerektiği ifade edilebilmiştir.
Eğitim bölmez, birleştirir
Kamuda türban serbestisi adı altında başlayan süreç ilkokul öğrencilerinin örtünmesine kadar vardırılmıştır. Cumhuriyetin eğitim kazanımlarına yönelik saldırı kendisini en son, karma eğitimin ortadan kaldırılması çalışmalarıyla göstermektedir. AKP iktidarı eliyle hormonlu olarak büyütülen yandaş sendika, eğitim çalışanlarının hak ve çıkarlarını korumak yerine, hükümetin gerici ve emek düşmanı politikalarını öneren bir kurum olma yolunu tercih etmektedir.
Esas olan örgütsel bağımsızlıktır
İşbaşına geldiği günden itibaren emek düşmanı politikaları ile emekçilerin haklarını birer birer yok eden AKP iktidarı, çalışanların emek temelli taleplerini gündeme getirmelerini engellemek için yandaş bir sendika oluşturmuş, okul ve kurum yöneticileri eliyle çalışanlar yandaş sendikaya üye olma konusunda baskı altına alınmıştır.
Sendikalar emek örgütleridir. Tüm sendika yöneticilerinin asla unutmamaları gereken temel ilke budur.
Eğitim yönetimi çürüyor
Devletin kılcal damarları olan ve her mahallede bulunan kamu binaları olarak çalışan okul ve kurumlarımızın yöneticilerinin görevlerine, göstermelik bir değerlendirme sonucunda son verilmiştir. Yaklaşık 8000 okul müdürü ve on binlerce müdür yardımcısı iktidara biat etmeyeceği öngörüsüyle görevden alınmıştır. Bununla da yetinilmemiş, aday öğretmenlerin asaletlerinin onaylanması girecekleri sözlü sınavdan başarılı olmaları koşuluna bağlanmıştır.
Hükümetin eğitimdeki gerici, özelleştirmeci, yerelleştirmeci politikalarına hizmet edeceğine inandığı kadroları göreve getirmek için göstermelik sözlü sınavlar yapılmaktadır. Liyakatin dikkate alınmadığı, tek ölçütün yandaşlık olduğu bu sınav sonucunda göreve getirilecek bu kadrolarla nitelikli eğitim ortadan kaldırılması hedeflenmektedir. Yandaş ve beceriksiz kadrolar eliyle eğitim kurumlarımız bir yönetme krizine sokulacak, eğitimin niteliği düşürülen okullarımızın özelleştirilmesinde halkın ikna süreci tamamlanacaktır.
Nitelikli eğitim için öğretmene yatırım
Eğitimin teknolojik altyapısının güçlendirilmesi iddiası ile yaşama geçirilmeye çalışılan FATİH PROJESİ adeta çökmüş, Fırsatları Arttırma projesi olarak lanse edilen bu proje yandaşlara rant fırsatı sağlama amacından öteye gidememiştir. Eğitimde esas olan öğretmendir. John Dewey’ün ifade ettiği gibi “öğretmen neyse okul da odur.” Eğitim kalitesinin artırılması isteniyorsa rant ve yandaşlara kaynak aktarımı değil öncelikle öğretmene yatırım yapılmalıdır.
Kazanımlar bedel ödenerek elde edilir
Eğitim-İş tarafından 2013 Mayısında öğretmenlerin nöbet hizmetinin ücretlendirilmesi, ders normuna sayılması ve yasal zemine oturtulması talebiyle başlatılan nöbet eylemi, öğretmenler tarafından takdirle karşılanmıştır. Haklı taleplerle ve sendika kararıyla yapılan nöbet eylemimizde, bazı üyelerimiz hakkında yasal işlemler yapılmıştır. Bedeli Eğitim-İş’in yürekli üyelerince ödenen bu eylemin kazanımları, eylem sürecinde haklı talepleri gündemine dahi almayan yandaş sendika tarafından sahiplenmeye çalışılmakta, nöbet hizmetine 4 saat ek ders ücreti talebiyle de sulandırılmaktadır.
Karma eğitimi sonlandırma çabaları
Çalışanların haklı taleplerini gündeme getirmek yerine hükümetin sözcüsü gibi davranan ve eğitim çalışanlarının ekonomik kazanımlarını engellemeyi sendikal bir görev kabul eden yandaş sendika, öğrencilere türban düzenlemesinde aldığı rolün bir benzerini son günlerde karma eğitimin sonlandırılması talebiyle üstlenmektedir.
Rotasyonda amaç öğretmeni emekliliğe zorlamaktır
Hükümetin okullarda kadrolaşmasının bir başka hamlesi olarak da rotasyon uygulaması gündeme getirilmiştir. Bu uygulamanın gündeme getirilmesindeki asıl amaç tercihleri dışında yapılacak atamalarla, çalışma düzeni ve aile bütünlüğü bozulan yüz binlerce öğretmenimizin emekliliğe zorlanmasıdır. Bazı eğitim çalışanları tarafından olumlu görülen rotasyon uygulaması, puan üstünlüğü esasına göre yapılacağından, görev yapılan eğitim bölgesinden farklı bir eğitim bölgesine yer değiştirmesine olanak sağlamayacağı için öğretmenlerimize bir katkı sunmayacaktır.
Emek eksenli mücadelemizi sürdüreceğiz
Kamu sendikacılığının çıkmaza düştüğü, çalışanların haklarının birer birer elinden alındığı, kamu çalışanlarının toplu sözleşme masalarında satıldığı bu süreçte, baskıcı, otoriter ve emek düşmanı iktidarın karşısında haklarımızı korumak ve yükseltmenin tek yolu, ülkemizdeki tüm emek çevreleriyle, emek ve sınıf eksenli bir mücadele yürütmekten geçmektedir.
Emeğimize yapılan bu saldırıların karşısında kurulduğu günden bu güne laik, bilimsel, parasız ve kamusal eğitimden yana duruşunu hiç değiştirmeyen; Cumhuriyet kazanımlarını savunmayı ilke edinen Eğitim-İş, yıkılmaz bir kale gibi mücadelesini sürdürmektedir. Felsefesini Mustafa Kemal ve cumhuriyetin kuruluş ilkelerinden, gücünü ise üyelerinden alan Eğitim-İş, ortaya koymuş olduğu mücadelesi ile tüm eğitim emekçilerinin umudu olmaya devam etmektedir.
BAŞKANLAR KURULU