Güncel Sendika Haberleri

26 Eylül, 2022

KASTAMONU ŞUBEMİZİN, İSMAİL MAHİR EFENDİ KÖY ENSTİTÜLERİ ÖDÜL TÖRENİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Kastamonu Şubemiz tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen İsmail Mahir Efendi Köy Enstitüleri Onur Ödülü töreni gerçekleştirildi. 
Şerife Bacı Öğretmenevi Konferans Salonu›nda gerçekleştirilen programa Genel Başkanımız Kadem Özbay, Kastamonu Şube Başkanımız Ahmet Tevfik Bal ve Yönetim Kurulu Üyeleri, CHP İl Başkanı Hikmet Erbilgin, Memleket Partisi İl Başkanı Mustafa Başesgioğlu, Zafer Partisi İl Başkanı Özcan Büyükşen, CHP Merkez İlçe Başkanı İlke Karabacak ve davetliler katıldı. 
Şube Başkanımız Ahmet Tevfik Bal yaptığı açılış konuşmasında, 2019 yılında Köy Enstitüleri adına İsmail Mahir Efendi Köy Enstitüleri Onur Ödülü oluşturmaya karar verdiklerini dile getirerek; “Hepinizin bildiği Tanzimat Dönemi’nde başlayan çağdaşlaşma hareketiyle birlikte 1868’de ilk öğretmen okulu açıldı. O günden bu yana öğretmen yetiştirme sisteminde birçok değişiklik oldu. Birçok aşamadan geçiliyor fakat Köy Enstitüleri Türk Eğitim tarihinde başlı başına bir dönem. Kısa sürmüş ama etkisi de derin olmuştur. Yıllar geçtikçe o enstitü temelinin önemi daha iyi anlaşılıyor. Bizler de Köy Enstitüleri’nin tarihçesini, amacını tartışmanın yanı sıra Türk eğitim sisteminin öğretmen yetiştirme sistemimizin o deneyimden yararlanması için çalışıyoruz. Köy Enstitülerini konu alan yapıtları okuduğumda İsmail Mahir Efendi adıyla karşılaşıyoruz ancak çok ayrıntılı bilgi verilmiyor. Sadece Köy Enstitülerinin fikir babası olarak geçiyor fakat bugün ödülünü takdim edeceğimiz Sayın Mehmet Saydur, Köy Enstitülerinin Düşün Babası İsmail Mahir Efendi adı altında bir eser ortaya çıkardı. Kastamonu’da yetişen Mahir Efendi’nin tanınması ve bu devre yönelik vefa borcumuzun ödenmesi amacıyla böyle bir ödül oluşturmayı kararlaştırdık” diye konuştu. 
“EĞİTİM SATIN ALINABİLİR BİR HİZMET HALİNE DÖNÜŞTÜ” 
Genel Başkanımız Kadem Özbay, konuşmasında Eğitim İş’in misyonundan bahsederek; “Bu toprakların aydınlanma geleneğinin geçmişine ve o ışığı bugünlere yansıtanlara sahip çıkma sorumluluğumuz bulunmakta. Cumhuriyet aydınlanma anlamında çok fazla seçenek sundu. 
Osmanlı döneminde de birçok aydın o dönemde yaşanan sorunları analiz ediyordu. İleriye gitmekle ilgili, toplumsal gelişmeyle ilgili ne yapılması gerektiğine yönelik kafa yoruyordu. Burada en önemli çözüm aracının eğitim olduğunu çok net bir şekilde tarif ediyordu. İsmail Mahir Efendi de özellikle eğitimin, toplumun tüm dinamikleriyle değerlendirilmesi gerektiğine ve toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren, üretimin de içinde barındırılması gerektiğini ve toplumsal gelişime öncelik verilmesi gerektiğini çok net bir şekilde tarif ediyor. Kız çocuklarının eğitim hakkını, okuma özgürlüğünü ifade ediyordu. Cumhuriyet aydınlanmasının köklerinde de bu vardı. ‘Emek ve aydınlanma mücadelesi’ diyoruz biz. Bu tarifi kullanırken neden bu söylemin altını çiziyoruz? Sendikaların misyonu vardır. O alanda çalışan kişilerin özlük haklarının mücadelesi yürütülür. Ama bizim Eğitim İş’e yüklediğimiz misyon bir aydınlanma mücadelesi. 
Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından birisi eğitim aracılığıyla bu ülkede her şey olabilirsin. Ama bugün eğitimin geldiği tabloda maalesef devlet okullarında eğitim satın alınabilir bir hizmet haline dönüştü. Devlet okullarında insanların eğitime ulaşmak için ekonomik olarak ciddi bir kaynak ayırmaları gerekiyor. Bugün mahalle mahalle, bölge bölge okullar arasında farkların uçurumların açıldığını görüyoruz. Bugün çocukların kantinlerde verdiği bir simit, bir ayran parasına Meclis’te kaburga yendiğini görüyoruz. Bu ülkenin aslı milleti, maalesef ki derin bir yolsuzlukla karşı karşıya” 
“CUMHURİYETİN AYDINLANMA FELSEFESİNİ DOĞRU ANLAMAMIZ LAZIM” 
“Atatürk’ten emanet olan ilkeleri çok iyi anlamamamız lazım. Halkçılık nedir? Halkçılık en basit tabiriyle; ülkeyi temsil ettiğini söyleyen siyasiler, milletvekilleri cumhurbaşkanı, başbakan birinci sınıf uçarken diğerinin bilet bile alamayacak duruma mahkum edilmemesidir. Biri dişini bedavaya yaptırırken diğeri en ağır hastalığında aylarca randevu alamadığı tabloda, halkçılık bu ülkenin tüm yurttaşlarının eşitliğine sahip çıkmaktır. O nedenle Cumhuriyetin aydınlanma felsefesini doğru anlamamız lazım. Eğitim İş’in de misyonu bu. Eğitim-İş bunu, ülkenin dört bir yanında uyguluyor. Biz bugün yoksul bırakıldığı için cemaat ya da tarikat yurtlarına mahkum bırakılan her bir çocuğun acısını yüreğimizde hissediyoruz. Yurt bulamadığı için eğitim hayatını sonlandıran her bir çocuğumuzun acısını yüreğimizde hissediyoruz. Cumhuriyet bize bu sorumluluğu ve erdemi yüklüyor. Her bir çocuğun nitelikli eğitim hakkını savunulması gerek. O nedenle Eğitim-İş’in yüklendiği en önemli misyonu budur. 
“İLK SAHİP ÇIKACAĞIMIZ KONU EĞİTİM OLMALIDIR” 
Ülkenin geleceğine sahip çıkmak için öncelikle eğitime sahip çıkmalıyız. Çocuklarımız arasındaki bu ayrıma uçuruma artık dur demek, eğitime sahip çıkmak demek, ülkenin geleceğine sahip çıkmak demektir.” 
“BİZ ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNUNA DEĞİL, BU KANUNA KARŞIYIZ” 
Ücretli öğretmen sorununa da değinen Özbay; şöyle konuştu: 
“Her yıl 100 bin kişiyi ücretli öğretmen olarak asgari ücretin altında bir ücretle çalıştırıyorlar. Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan bir yetkili gelse, berber dükkanına girse orada asgari ücretin altında çalışan birini görse tutanak tutar ve orayı kapatır. Ama her yıl 100 bin öğretmen arkadaşımız ücretli çalıştırılıyor. Bütün ay boyunca çalışsa aldığı ücret asgari ücretin altında. 2002 yılında öğretmenin maaşıyla yoksulluk sınırı arasındaki fark yüzde 18. Bugün yüzde 50. Yani 2 öğretmen bir araya gelse ancak yoksulluk sınırı kadar ücret alabilecek. Şimdi meslek kanunu yapacaksınız, 60 yılı gözlemleyeceksiniz, 12 maddeye sıkıştıracaksınız, 3 maddeyi revize edeceksiniz, içerisinde atanmayan öğretmen yok, özel sektörde çalışan öğretmen yok, öğretmenin sosyal haklarıyla ilgili hiçbir şey yok, özlük hakları ile ilgili hiçbir şey yok ve eğitimin bileşenlerine hiçbir şey sormayacaksınız. Böyle bir kanun olur mu? Biz öğretmenlik meslek kanununa değil, bu kanuna karşıyız. Çünkü bu kanun talimatla hazırlanan bir kanun. Peki bu kanun yalnız öğretmenleri mi ayrıştıracak hayır. Velilerimizi ve öğrencilerimizi ayrıştıracak. Bir öğrenci gözüyle bakalım. Çocuk şununla karşı karşıya kalacak; ‘Senin öğretmenin uzman, senin öğretmenin ücretli, senin öğretmenin sözleşmeli…’ Veli için nasıl olacak? Zaten eğitim satın alınabilir bir hizmet haline gelmiş, diyecekler ki; ‘Sen uzman öğretmene mi vermek istiyorsun çocuğunu o zaman bir 10 bin lira…’ Buna izin vermeyeceğiz. 
Hep şunu söyledim; ‘Gelin sesimize ses verin, öğretmenimize sahip çıkın çünkü öğretmen bir insan, bir toplum, bir ülke yaratır. Öğretmen önce insanın gelişimini, toplumun gelişimini sonra da bir ülkenin gelişiminin mimarıdır.’ Bizler hiçbir çocuğumuzu ayrıştırmayız, hiçbir çocuğumuzun diline, dinine, ırkına, rengine, cinsiyetine bakmayız. Ailesine, ekonomik durumuna bakmayız. Her birini kendi evladımız olarak görürüz. Cumhur demek halk demek. Eğer bu halkı temsil ediyorsanız, her birini kendi evladımız, kendi insanımız olarak görmek zorundasınız. 
Bir öğretmenin görevi kavramları yerli yersiz kullanmamanız konusunda uyarmaktır. ‘Çapulcu’ demek, başkasının hakkını gasp eden, yağmalayan demektir. Siz hiç mafyadan bin dolar alan bir öğretmen gördünüz mü? Hiç ranta, ihaleye, yolsuzluğa karışmış bir öğretmen gördünüz mü? Yani çapulcu kelimesi kullanıyorsanız veya arıyorsanız, bence daha iyi bakın. Öğretmen çapulcu olmaz çünkü öğretmen geleceğin mimarıdır. Öğretmene hakaret etmek aslında kendi geleceğine hakaret etmektir. Öğretmene sahip çıkmak ülkenin geleceğine sahip çıkmak demektir. Geleceğin mimarlarından bahsediyoruz. Her birinin çocuğuna dokunan öğretmenlerden bahsediyoruz.
Bugün şunu görüyoruz, eylem kararı alıp geri adım atan sendikalar var. Öğretmenler, eğitimciler bu kadar sıkıntı yaşayacak ve sizler de susacaksınız. O zaman ne iş yapacaksınız siz? Birçok siyasi parti ve sendikanın tüzüğünü açtığınızda hepsinde adaletten, demokrasiden bahseden çok fazla metin görebilirsiniz ama metne can verenler, o kavramların içini dolduran kitlelerdir. Biz bu ülkede her bir çocuğumuzun nitelikli eğitim hakkı için mücadele ediyoruz. Biz ülkemizde kız çocuğunun eğitim hakkını pazarlık haline getirmeyiz. Karma eğitimi hiç kimseyle tartışmayız çünkü bu ülkenin geleceğine sahip çıkmak bizim boynumuzun borcudur. Bu öğretmenlik meslek kanunu sürecinde de gelin ve öğretmenlerin sesine ses verin çünkü bu tabloyu hepimiz yaşayacağız. 
Mehmet Saydur ise teşekkür konuşmasında, bir eğitim sendikasından ödül almanın mutluluğunu dile getirdi. Konuşmaların ardından Mehmet Saydur’a, Genel Başkanımız Kadem Özbay tarafından ödülü sunuldu.