Güncel Sendika Haberleri

05 Şubat, 2023

LAİKLİĞİ SONUNA KADAR SAVUNACAĞIZ!

86 yıl önce bugün, yani 5 Şubat 1937’de Anayasamıza laiklik maddesi eklenmiş, Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet olarak tanınarak, o güne dek dini duyguları istismar edilerek sömürülen ve tebaa yapılan bu milletin bağımsızlığı taçlandırılmıştır. 
“Hasta adam” dedikleri, yıkılmakta olan Osmanlı’nın başına akbabalar gibi üşüşen emperyalist devletler, laikliğin Avrupa’dan başka bir iklimde kök salacağına ihtimal vermezken, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının öncülüğünde laik bir Cumhuriyet kurulması tüm dünyaya ders, mazlum haklara ilham olmuştur.
O yüzden bugün bizim için büyük bir gururun ve eşsiz bir kazanımın yıldönümüdür. Bugün siyasilerin birçoğu laikliği sadece ilkokul ders kitaplarındaki basit tanımıyla, “yani din ve devlet işlerinin ayrılması” olarak tarifleseler de laiklik bunun çok daha ötesinde akli ve vicdani bir sistemin adıdır.
Dünya yaşamını din kurallarının etkisinden kurtarıp bilim ve aklın egemenliğine bırakan laiklik ilkesi, çağdaş dünyanın vazgeçilmezidir. Devletin sadece dinle yönetilmemesi değil, devletin tüm yurttaşlarına, inanışları ne olursa olsun eşit yaklaştığının nişanesidir. 
Atatürk’ün de “Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir” diyerek öneminin altını çizdiği laiklik, ne yazık ki bugün tehlike altındadır. 
Henüz gencecik bir Cumhuriyet iken bu devrimlerle Avrupa ülkelerine parmak ısırtan ülkemizin, neredeyse yüz yıl sonra çok daha geri bir noktaya itilmiş olması, bugünü aynı zamanda yürek sızlatan bir yıl dönümü haline getirmiştir.
20 yıllık AKP iktidarında, Cumhuriyet’in ve onun getirdiği demokrasinin taşıyıcı kolonu olan laiklik, sistematik saldırılara maruz kalmış, gericilerin hedefi haline getirilmiştir. 
Halifenin, her şeyi yapma kudretine sahip kılındığı, hikmetinden sual olunmadığı halifelik sistemi kaldırılarak yerine inşa edilen demokrasi, bugün çok ağır yaralar almış durumdadır. Bugün ülkemiz, yine tek bir kişinin ne isterse yapabileceği bir ülke haline getirilmiştir. Tıpkı halifelik döneminde olduğu gibi, yöneticiler tarafından yalanlara dini kılıflar bulunmakta, usulsüzlüklere itiraz eden yurttaşlar hemen dinsizlikle suçlanmaktadır. Ne yazık ki Halifelik döneminde olduğu gibi, bugün devletin laik ve tarafsız olmakla yükümlü olan kurumları, dini açıklamalar yapmakta, her biri adeta fetvalar yayınlamaktadır. Medyadaki yandaş yazarların defalarca "halifeliğe kavuştuğumuzu" yazmaları ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın birçok kez "halifeliğin sorumluluğunu taşıyoruz" ifadesini kullanması, bu acı tespitimizi defalarca ispatlamıştır.
Yüksek yargı mensuplarının yargı yılını toplu dualarla açması, devletin en tepesinden gelecek en kritik açıklamaların bile Cuma namazı çıkışında yapılmasının bir gelenek haline getirilmesi, Diyanet’in kendi alanı dışındaki alanlarda da toplumsal alana müdahale niteliğinde açıklamalar yapması, bizzat iktidar mensupları tarafından başka inanışa sahip yurttaşların kimi zaman aşağılanıp kimi zaman hedef gösterilmesi, laik eğitimin her geçen gün daha da gericileştirilip karma eğitimin belli periodlarla hedef alınması, genç Cumhuriyet döneminde kapatılan tekke ve zaviyelerin devamı niteliğinde olan ve 1980 faşist darbesiyle hortlatılan tarikatların bugün dernek/vakıf maskesiyle eğitim başta olmak üzere birçok kamusal ve toplumsal alanda alenen cirit atmasına izin verilmesi, devlet kadrolarında yapılan atamalarda adeta tarikatlara yakınlığa göre koltuk belirlenmesi gibi birbirinden vahim durumlar nedeniyle bugün millet olarak en büyük kazanımlarımızdan olan laiklik tehlike altındadır.
Ancak şeriat sevdalılarının, Cumhuriyet düşmanlarının göremediği bir gerçek de vardır: bu milletin en büyük değerlerinden birisi nasıl ki Ata’sına duyduğu vefa ise, O’nun “en büyük eserim” dediği Cumhuriyet’e ve Cumhuriyet’in en büyük taşıyıcısı olan laikliğe de aynı vefa ve bilinçle sahip çıkacaktır. Bu ulus, Atatürk sayesinde özgürlüğü ve medeniyeti bir asır önce tatmıştır, artık derenin akışını aksi yönde değiştirmeye çalışanları bekleyen tek şey, tarihte gericilerin yaşadığı hüsranın tekrarıdır. 
Başöğretmen’in eğitim neferleri olarak, Eğitim-İş olarak, tüm yurttaşlarımızın bu gururlu gününü kutluyor, Cumhuriyet’in ve laiklik başta olmak üzere onun tüm kazanımlarının savunucusu olmaya devam edeceğimizi gür sesle haykırıyoruz. 
Laiklik özgürlüktür! Laiklik medeniyettir! Laiklik adil bir toplumsal yaşamın yapıtaşı, insanca bir yaşamın hammaddesidir! Laiklik Atatürk’ün bize emanetidir! Zamanında kendisinden kat be kat güçlü İşgal kuvvetlerine karşı bile bu kıymeti koruyan Türk Milleti, Atasının emanetini hiçbir topluluğun gerici düşlerine feda etmeyecektir!

MERKEZ YÖNETİM KURULU