BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN İLERİ DEMOKRASİNİN ANLAMINI, KAMU GÖREVLİSİNE TÜRBAN TAKTIRIP ÇEMBER SAKAL BIRAKTIRDIĞINDA ÖĞRENECEK…
Başbakan kamuda türbana yeşil ışık yakan açıklamalar yapmış. Artık durmaz, daha da yapar…
Kendisinin bir konuda hakkını vermek lazım, bir şeyi kafaya taktığı zaman amacına ulaşmak için her türlü riski göze alıyor. Ancak Başbakan “durmasını” bilmiyor, yandaşlarının ve psikolojik motivasyon kaynaklarının kamçıladığı hırsları gövdesini kavuruyor, her şeye rağmen “daha fazlasını” yapmak için daha fazla risk alıyor. İlkel toplumdan günümüze iktidar sahiplerinin hemen hepsini teslim alan bir yanılsamaya esir düşmüş durumda; iktidarının ilelebet süreceğini sanıyor. Başbakan’ın hırsı, acı ve özlemler üzerinde yükselen iktidarı sonrasında ulusuna ve insanoğluna tarihin en karanlık, en kirli, en utanç verici sayfalarını miras bırakan hitabet sanatı ustası Adolf Hitler’in hırsını hatırlatıyor.
Özgürlükçü demokrasilerin en paha biçilmez yönlerinin başında, iktidar sahiplerinin kendilerini ve kitleleri felakete sürükleyecek hırslarını frenleme mekanizmalarını bünyesinde barındırması gelir. AKP, iktidar gücünün olumsuz dışavurumlarını törpüleyecek yargısal ve idari tüm mekanizmaları, çoğunluğun tahakkümü anlayışını yaşama geçirerek etkisiz hale getirdi. Cumhurbaşkanlığı makamını, bağımsız yargıyı kendilerine tabi kıldıklarında önlerinde hiçbir engel kalmayacağını, ülkenin rotasını istedikleri yöne çevirebileceklerini sanıyorlar. Bu hazin bir yanılgı…
Bilmiyorlar ki ülkenin kaderine, etkisiz kılmaya çalıştıkları kurum ve kurallar değil, bu kurum ve kurallara meşruiyet sağlayan, bireysel hak ve özgürlükleri konusunda hiçbir şekilde pazarlık yapmayacak milyonlar karar veriyor. Önlerinde en büyük engel, kömürle, pirinçle, yeşil kartla özlemlerini asla takas etmeyecek olan kitlelerdir.
Dini ve siyasi simgeleri toplumsal barışı dinamitleyecek şekilde siyasete alet etmemesi konusunda AKP’yi defalarca sorumlu tutum takınmaya davet ettik. Kamu görevlileri ile ilk ve ortaöğretim öğrencilerini kapsayan siyasi ve dini simge kullanma yasağı konusunda tartışma dahi yapılamayacağını, aksi yaklaşımların, sonu felaketle bitecek siyasi bir kaosa yol açacağını söyledik. Laik devlet modelinin yıkımı anlamına gelecek bu tür bir girişimin toplumu provokasyon ortamına ve şiddet sarmalına sürükleyeceğini, sivil itaatsizlik tartışmalarını gündeme getireceğini, ortaya çıkacak kaosu, aldığı oy oranı ne olursa olsun hiçbir siyasi iktidarın göğüsleyemeyeceğini ifade ettik. Ama dinleyen yok…
Türkiye’nin aydınlanma mücadelesi, iktidar güdümünde hareket eden yargısal mercii kararlarıyla yok olmaz. Demokrasiye kasteden AKP ve yandaşlarının, farklılıklara saygı göstermeyi öğrenmeleri; -kendilerinin de kabul ettiği üzere- İslam dininin en özgür, en sınırsız yaşandığı ülkeye hükmetmenin değerini anlamaları için elimizden geleni yapmaya hazırız.
Kamuda türbana yeşil ışık yakarak ülkeyi iki kutba bölme arayışında olan Başbakan’a ilk yanıtımız şu: Kamuda türbana serbesti sağlandığı gün, “Laiklik ve Demokrasi İçin AİHM’e Bir Milyon Dava” sürecini başlatacağız. Kamu kurum ve kuruluşlarından hizmet alan üyelerimiz, öğrenci velileri, sade yurttaş ayırmaksızın hazırlıklarına başladığımız tazminat davası dilekçelerini ülkenin dört bir köşesinde kurulu 248 şube ve temsilciliğimiz aracılığı ile halkımızın imzasına açarak, dilekçeleri STRAZBURG’a ulaştıracağız. AİHM’e başvuru ücrete tabi olmadığı için hedeflenen sayıya çok kısa sürede ulaşacağımızdan kuşkumuz yok. On binin üzerinde başvuru ile AİHM’de aleyhine en çok dava açılan ülke durumunda olduğumuz düşünüldüğünde, bir milyon davanın AKP’ye ülke içinde ve dışında ne getirip götüreceğini yaşayıp göreceğiz. Başbakan’a şimdiden konuyla ilgili AİHM uygulamasını öğrenmesini, özellikle İtalya’nın Beşbin Euro tazminat ödemeye mahkum olduğu SOILE LAUTSI davasını dikkatlice incelemesini öneriyoruz. Tabii bir milyon davanın mali sonuçlarını da…
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Merkez Yönetim Kurulu