Güncel Sendika Haberleri

23 Temmuz, 2013

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN TAPUSU VE ULUSAL ONURUMUZDUR.

      Bundan 90 yıl önce, 24 Temmuz 1923 yılında İmzalanan Lozan Barış Antlaşmasını Mustafa Kemal ATATÜRK, “Türk Ulusuna karşı yıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme eyleminin yıkılışını bildirir bir belgedir ve tarihte eşi benzeri görülmemiş bir siyasal zafer anıtıdır.” sözleriyle tanımlamaktadır.

      Bütün dünyayı kan gölüne çeviren Emperyalizm, ilk olarak Anadolu topraklarında yaşanan Kurtuluş Savaşıyla yenilgiye uğratılmış;  bu savaş, tarih sayfalarına Türk Ulusunun onurlu zaferi olarak geçmiştir. Savaş meydanlarında kazanılan büyük utkudan sonra Atatürk’ün önderliğinde örgütlenen ulus iradesi, İsmet İnönü’nün liderliğinde Lozan’da emperyalist güçlere karşı büyük direnç sergilemiş ve Türk tarihi açısından önemli bir diplomatik zafer kazanarak ezilen mazlum uluslara da cesaret, güven ve umut aşılamıştır.  

      Bu zaferle tüm dünyaya bağımsızlığımız ve ulusal bütünlüğümüz kabul ettirilmiş, ulusumuzun barış ve özgürlük içinde yaşayan bir toplum olma ideali güçlendirilmiştir. Aynı zamanda Lozan Antlaşmasıyla Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni içerden ve dışarıdan kuşatan, ulus birliğini tehdit eden kapitülasyonlar ve her türlü sömürü boyunduruğu ortadan kalkmıştır.

      Emperyalist güçler bunu içlerine sindirememişlerdir. Geçmişten gelen büyük bir düşmanlıkla,  emperyalist çıkarları için işbirlikçileriyle birlikte ulusal birliğimize, ulusal değerlerimize ve Lozan’la elde ettiğimiz kazanımlara saldırmaktadırlar. Lozan Barış Antlaşması, nasıl geçmişte emperyalist devletlerin Ortadoğu ve Asya’ya ilişkin planlarını bozmuşsa, günümüzde de bağımsız, laik, üniter Türkiye Cumhuriyeti, varlığıyla bölgeye yönelik emperyalist planlara engel oluşturmaktadır. Bu nedenle, Sevr tekrar hortlatabilmek için Lozan’ın kazanımları yok etmek istemektedirler.

      Bugün adına Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)  denen proje ülkemizi bölme ve Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme projesidir.  Bu nedenle bu projeye karşı çıkan herkes hedef haline getirilmiştir. Cumhuriyete sahip çıkanlar baskı altına alınarak susturulmaya çalışılmakta; milletvekilleri, askerler, siyaset ve bilim insanları, gazeteciler uydurma delillerle hapsedilmekte; ülkenin bölünme ve parçalanması için uygun ortam oluşturulma çabalarına karşı çıkan her türlü muhalif ses susturulmak istenmektedir.

      Buna karşılık ülkemizi bölecek olan açılım sürecine destek vermek amacıyla “sözde akil adam” heyetleri oluşturulmaktadır. Yandaş medya ise halkımızın bu insanlara karşı verdiği tepkileri gizlemekte ve iktidarın sözcülüğüne soyunmuş bu insanların ülkemizi bölmeye yönelik görüşlerini demokratik talepler olarak sunmaktadır. 

       Öte yandan özellikle ekonomik çöküntüler yoluyla dışa bağımlılık artırılarak ulusal bağımsızlığımız tehdit edilmektedir. Bu iktidar döneminde iç ve dış borç büyük oranda artırılmış, cari açık Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamlarına ulaşmış, Türkiye ekonomisi faiz ödeye bir ekonomi durumuna getirilmiştir. Böyle bir ekonomik yapının uzun vadede sürdürülmesi mümkün değildir. Bu yolla ekonomik bağımsızlığımız elimizden alınma noktasına getirilmiştir. Unutmamak gerekir ki siyasal bağımsızlığın olmazsa olmazı ekonomik bağımsızlıktır. Ekonomik bağımsızlığın kaybedilmesi siyasal bağımsızlığın da kaybedilmesi anlamına gelir.

        Ülkemiz dış politikada da ciddi sorunlar yaşamaktadır. Komşularımızla “sözde sıfır sorun” politikaları iflas etmiş, bütün komşularımızla sorun yaşar duruma gelinmiştir. Dış politikamızın temeli olan “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesinden vazgeçilmiş, ülkemiz komşularımızla savaşın eşiğine getirilmiştir. Suriye ile yaşanılan sorunlar bunun en büyük göstergesidir. 
        Lozan’ı başarı ile gerçekleştiren büyük devlet adamı İsmet İnönü’nün adının, Talim ve Terbiye Kurulu tarafından, uluslararası ilişkiler dersi müfredatından çıkarılması, siyasal iktidarın Cumhuriyet rejimine karşı bir girişimidir. İsmet İnönü’ye karşı, başlatılan karalama kampanyasının, bugün adının ders kitaplarından çıkarılması aşamasına gelmesi ve bunun Lozan Barış Antlaşması’nın yıldönümüne rastlaması, bir rastlantı değil, hesaplanmış bir zamanlamadır. 
        Ülkemiz tarihinin en ağır tehditleriyle karşı karşıya bulunduğumuz bugünlerde yurdumuzun tapusu olan Lozan Barış Antlaşması’nın ilkelerine, değerlerine sahip çıkma görevi devam etmektedir. Unutulmamalıdır ki; çok zor koşullar ve olanaksızlıklar içindeyken kazandığımız özgürlük ve bağımsızlık mücadelemiz, bugün ülkemiz üzerinde oynanan oyunlara boyun eğmeyeceğimizin en önemli kanıtıdır. Lozan Barış Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını kutsayan, Misak-ı Milli sınırlarını, ulusal bütünlüğümüzü ve egemenliğimizi savunmaktaki en güçlü mirasımız olarak bundan sonra da önemini koruyacaktır. 
        Eğitim-iş olarak; Lozan Barış Antlaşması’nın getirdiği ilke ve değerlere sahip çıkma görevini sürdürerek elde edilen tüm kazanımların koruyucusu olacağız. Bu vesileyle başta Ulusal Kurtuluş savaşımızın Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Lozan'a imza atan büyük devlet adamı İsmet İnönü olmak üzere, Lozan Antlaşmasının unutulmaz kahramanlarını, bu kahramanlarımızı yetiştiren ulusumuzu sevgiyle saygıyla selamlıyor, şükranlarımızı sunuyoruz. 

                                                        MERKEZ YÖNETİM KURULU