Güncel Sendika Haberleri

04 Ekim, 2012

MEB KANALIYLA ÖĞRETMEN İTİBARSIZLAŞTIRILIYOR

5 Ekim 1966 günü ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) ve UNESCO'nun (Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü) ortak toplantısında  ''Öğretmenlerin Statüleri Hakkında Tavsiye Kararları " kabul edilmiş ve  bu kuruluşların Türkiye temsilcileri tarafından da imzalanmıştır. Bu toplantıda, öğretmenlerin okul ve toplum içindeki işlevleri ve öğretmen sorunlarını dile getiren çalışmalar uluslararası düzeyde ele alınmıştır. Tavsiye kararlarının alındığı  tarihin yıldönümleri de Eğitim Enternasyonali'nin kararı ile 1993'ten bu yana tüm dünyada ve ülkemizde 5 Ekim “Dünya Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır.

ILO, UNESCO ve Uluslararası Öğretmen Örgütlerinin katkılarıyla hazırlanan belgede, öğretmenlik mesleğine hazırlanma, eğitim politikası, öğretmenlerin ekonomik ve toplumsal durumu, hizmet ve çalışma koşullarını kapsayan 146 madde bulunmaktadır. Bu kararlar ilk kez Eğitim-İş Sendikası tarafından 1991 yılında yayımlanmış, fakat imzalanan 146 maddelik tavsiye kararları mevcut siyasi iktidar tarafından yayımlanmadan rafa kaldırılmıştır.

Eğitim-İş olarak, öğretmenlerimizin sorunlarının dile getirildiği her günü önemsiyoruz. Ancak, 800 binin üzerindeki eğitim emekçisi  bu yıl da çözüme kavuşturulmayan sorunlar nedeniyle umutsuz bir bekleyiş içerisinde 5 Ekim Dünya Öğretmenler gününü kutlamaktadır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomik ve sosyal statüsü en üst sıralarda olan öğretmenler, AKP iktidarı döneminde, itibarsızlaştırılmaya çalışılmış, açlık sınırına yakın bir ücrete mahkum edilmiştir. Yoksulluk sınırı, Eylül 2012’de 3.092 TL olarak açıklanırken, bugün eğitim çalışanları ortalama 1750 TL almaktadır. Eğitim çalışanlarının ücretlerini iyileştirmekle yükümlü olan siyasal iktidarın Başbakan’ı ve Bakan’ı ise öğretmenlerin aldığı ücretin fazlalığından, çalışma saatlerinin de azlığından şikayet etmektedir. Bakan Dinçer, Türkiye‘deki ilköğretim öğretmenlerinin yıllık 870 saatlerini okulda geçirdiğini belirterek bu rakamın OECD ortalamasının 312 saat altında olduğunu iddia etmiş, Başbakan Erdoğan ise  “Bir öğretmenin en düşük olanı 1624 lira alıyor. Haftada 15 saat karşılığı alıyor. Peki, düz bir memur ne kadar çalışıyor? 40 saat. Bir de tatili var. Yılda iki ay. Düz memurun tatili 20 gün. Bu haksızlık değil mi?” şeklindeki açıklamasıyla yüz binlerce öğretmeni az çalışıp çok kazanan konumuna düşürmeye çalışmıştır.

Oysa, Türkiye‘deki öğretmenler, OECD ülkeleri ile kıyaslandığında, toplumsal statüleri, ekonomik, sosyal ve özlük hakları açısından oldukça geri durumdadır. OECD‘nin “Bir Bakışta Eğitim Raporu 2011”e göre Türkiye‘deki öğretmenler, diğer ülkelerdeki öğretmenlere göre çok daha fazla çalışmaktadır. Ülkemizde öğretmenin yıllık zorunlu çalışma süresi 1810 saat iken, OECD ülkelerinde, bu süre ortalama 1663 saattir. Türkiye’de öğretmenler, OECD ortalamasından her yıl yaklaşık 150 saat daha fazla çalışmakta; söz konusu fazla çalışmaya karşılık, diğer ülkelerdeki meslektaşlarına göre daha düşük ücret almaktadır. Türkiye’deki öğretmenler daha çok çalışmalarına rağmen, Avrupalı meslektaşlarının yaklaşık dörtte biri kadar maaş almaktadır. 

Öğretmenler, AKP’nin 10 yıllık iktidarı döneminde yoksullaşmış, kamu çalışanları arasında en düşük ücreti alan kesim olmuştur. Öğretmen maaşı, cumhuriyetin ilan edildiği 1923 yılında 20 cumhuriyet altını değerindeyken, AKP iktidarı döneminde gittikçe erimiştir.  Bugün, göreve yeni başlayan bir öğretmenin maaşı, 1923’e göre, cumhuriyet altını bazında 10 kat azalmıştır. 

YILLAR    ÖĞRETMEN MAAŞI    CUMHURİYET ALTINI KARŞILIĞI       
1998          92.000.000                             7       
2000         282.000.000                           6.5       
2002         540.500.000                           4.5       
2003         565.589.000                           4.2       
2004         636.800.000                           4.3       
2005            707.70                                 4.9       
2009             1.520                                  4.1       
2012             1.750                                  2.4     

Eğitim-İş olarak; 
Eğitimin ulusal, bilimsel, laik ve kamusal esaslara dayandırılmasını, her aşamasında parasız olmasını, 
Öğretmenlerin sosyo-ekonomik statülerini yükseltecek önlemler alınmasını, 
Eğitim çalışanları arasında ayrımcılık yaratacak uygulamalara son verilmesini, 
Gerici, ırkçı ve bölücü kadrolaşmanın önlenmesini, eğitim yöneticiliği için nesnel ölçütlerin geçerli kılınmasını, 
Eğitim kurumlarımızın personel ihtiyacının gerçekçi bir biçimde belirlenerek, yeterli sayıda öğretmen ve yardımcı personel istihdam edilmesini, 
Ülkemizin koşulları göz önünde bulundurularak, yeni bir öğretmen yetiştirme sistemi geliştirilmesini, 
Eğitimde etnik kimlik ve mezhep-tarikat gibi kimlikleri öne çıkartacak ithal müfredat programları yerine, ulusal, laik, bilimsel ve halktan yana programlar uygulanmasını, 
Eğitim çalışanları ve tüm kamu çalışanlarının örgütlenme haklarının önündeki bütün engellerin kaldırılıp, grev ve toplu sözleşme hakkının tanınmasını İSTİYORUZ! 
Cumhuriyet’in Eğitim-İş’li öğretmenleri olarak, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününü kutluyoruz.

MERKEZ YÖNETİM KURULU