Eğitim-İş Ankara Şubesi, siyasi iktidar eliyle eğitim sisteminin ticarileştirilmesi ve gericileştirilmesi, öğretmenin itibarsızlaştırılması nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı’nın önüne siyah çelenk bıraktı.
Eğitim-İş Ankara Şubesi önünde toplanan Eğitim-İş üyeleri, “Öğretmen düşmanı bakan istemiyoruz”, “Öğretmeniz, haklıyız, kazanacağız”, “AKP’den hesabı öğretmenler soracak”, “Öğretmenler sokakta, hükümet istifa” sloganları eşliğinde MEB önüne yürüdü.
Eğitim-İş Ankara Şube Başkanı Kasım Demirci, burada yaptığı basın açıklamasında, 800 binin üzerindeki eğitim emekçisinin bu yıl da çözüme kavuşturulmayan sorunlar nedeniyle umutsuz bir bekleyiş içerisinde Öğretmenler Günü'nü kutladığını söyledi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomik ve sosyal statüsü en üst sıralarda olan öğretmenlerin, AKP iktidarı döneminde, itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını ve açlık sınırına yakın bir ücrete mahkum edildiğini kaydeden Demirci, şöyle konuştu:
“Dört kişilik bir aile için yoksulluk sınırı, Kasım 2012’de 3.492 TL olarak açıklanırken, bugün eğitim çalışanları ortalama 1750 TL almaktadır. Başbakan ve onun işletmeci Milli Eğitim Bakanı ise her fırsatta öğretmenleri aşağılamış, yaptıkları işi küçümsemiştir. Bakan Dinçer göreve gelir gelmez öğretmenlerin 3 ay tatil yaptıklarını, ilköğretim öğretmenlerinin yıllık 870 saatlerini okulda geçirdiklerini ve bu rakamın OECD ortalamasının 312 saat altında olduğunu iddia etmiş, öğretmenlerimizin emeğini değersizleştirmeye çalışmıştır. Aynı şekilde Başbakan, öğretmenlerin aldığı ücretin fazlalığından, çalışma saatlerinin de azlığından şikayet ederek, öğretmenlere ne kadar değer verdiklerini göstermişlerdir.”
Demirci, Türkiye‘deki öğretmenlerin, OECD ülkeleri ile kıyaslandığında, toplumsal statüleri, ekonomik, sosyal ve özlük hakları açısından oldukça geri durumda olduğunu vurguladı ve OECD‘nin “Bir Bakışta Eğitim Raporu 2012”ye göre Türkiye‘deki öğretmenlerin OECD ortalamasından her yıl yaklaşık 140 saat daha fazla çalıştığını belirtti.
4+4+4 eğitim sistemi nedeniyle 30 bini sınıf öğretmeni olmak üzere, 68 bin öğretmenin norm fazlası durumuna düştüğüne dikkat çeken Demirci, “Okulların açılmasına rağmen görev yerleri belli olmayan binlerce öğretmen, Bakanlık tarafından kendi istekleri dışında görevlendirilmekte, yıllarca görev yaptıkları okullarından ve öğrencilerinden uzaklaştırılarak branş değişikliğine zorlanmaktadır. Branşlarını değiştiren 10-15 yıllık sınıf öğretmenleri yeni alanlarına uyum sağlayamamaktan şikayet etmektedir. Öğretmenlerin mağduriyeti sadece bununla sınırlı kalmamış özür grubu atamalarının yılda bir kez yapılması yaşanan sorunları daha da derinleştirmiştir” dedi.
SON ON YILDA ÖĞRETMEN DAHA DA MUTSUZ VE UMUTSUZ
Demirci, Eğitim-İş’in 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle, 1776 öğretmenle görüşerek yaptığı “Öğretmenliğe İlişkin Öğretmen Görüşleri” adlı araştırma sonuçlarının, öğretmenlerin karşı karşıya olduğu ekonomik ve sosyal sorunları ortaya koyduğunu söyledi ve şöyle konuştu:
“Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 68.67’si bankalara, yüzde 32.68’i şahıslara borçlu olduğunu belirtirken, yüzde 71.08’i kredi kartı borcu olduğunu ifade etmiştir. Öğretmenlerin yüzde 25.77’si ekonomik sıkıntılar nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunu, yüzde 36.39’u ailesinin beslenme ihtiyacını tam olarak karşılayamadığını söylemiştir.
'Her yıl düzenli olarak otel/pansiyon vb yerlerde tatil yapabiliyorum' ifadesine öğretmenlerin yüzde 81.66’sı 'hayır' yanıtını verirken, yüzde 86.9’u düzenli olarak tiyatro ya da sinemaya gidemiyor. Son on yılda öğretmenlik mesleğinin itibarının azaldığını düşünen öğretmenlerin oranı yüzde 94.93, ‘MEB’in uyguladığı politikalar tarafımı mutsuz etmekte, mesleğimden soğutmaktadır’ diyen öğretmenlerin oranı ise yüzde 89.25’tir. Öğretmenlerin atanma, yükselme ve yer değiştirmelerinde torpilin belirleyici olduğunu düşünen öğretmenlerin oranı yüzde 76.18 iken yüzde 85.94’ü MEB’in okullarda can güvenliğini sağlayacak tedbirler almadığını belirtmiştir.
Eğitim-İş olarak; eğitimin ulusal, bilimsel, laik ve kamusal esaslara dayandırılmasını, her aşamasında parasız olmasını, öğretmenlerin sosyo-ekonomik statülerini yükseltecek önlemler alınmasını,eğitim çalışanları arasında ayrımcılık yaratacak uygulamalara son verilmesini, gerici, ırkçı ve bölücü kadrolaşmanın önlenmesini, eğitim çalışanları ve tüm kamu çalışanlarının örgütlenme haklarının önündeki bütün engellerin kaldırılıp, grev ve toplu sözleşme hakkının tanınmasını istiyoruz”
Eğitim-İş Genel Sekreteri Şenol Eyüboğlu ve Genel Eğitim Sekreteri Mehmet Akıncı’nın da katıldığı eylem, Bakanlığın önüne siyah çelenk konulmasıyla son buldu.