Güncel Sendika Haberleri

04 Mart, 2013

ORDU BÖLGE TOPLANTISI GENİŞ KATILIMLA GERÇEKLEŞTİRİLDİ

  Ordu Bölge Toplantısı, Genel Başkanımız Veli Demir, Genel Mali Sekreterimiz Dilek Yurdugül, Genel Örgütlenme Sekreterimiz Osman Kandemir, Genel Eğitim Sekreterimiz Mehmet Akıncı ve Genel Basın Yayın Sekreterimiz Barış Düdü’nün katılımıyla 2 Mart Cumartesi günü gerçekleştirildi. 
        Ordu Bölge Toplantısı’na, Ordu, Trabzon, Samsun Şubeleri ile Giresun, Rize, Sinop, Amasya, Tokat, Gümüşhane Temsilcilikleri ve ilçe temsilcilikleri katıldı. 
        Genel Başkanımız Veli Demir, toplantıda yaptığı konuşmada, ülke gündemine ve eğitim politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. AKP hükümetinin ülkeyi iyi yönetemediğini, faşizme varan uygulamalarıyla Abdülhamit’in istibdat dönemini bile arattığını söyleyen Demir, “AKP’nin ileri demokrasisi ülkeye adeta faşizmi getirmiştir” dedi. 
        Demir, AKP iktidarının ayrıştırma politikası izleyerek mezhep ayrımcılığı yaptığını vurguladı ve “Atatürk’ün ‘Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk ulusu denir’ sözüne karşılık, Başbakan her konuşmasında 37 etnik yapıdan söz ediyor. Oysa kavimler kapısı olan bu ülkede Başbakana düşen ayrılıkları değil, ortaklıkları ön plana çıkarmaktır” dedi. 
        Eğitim-İş’in ırkçılığa, gericiliğe, bölücülüğe karşı olduğu kadar mezhepçiliğe de karşı olduğunun altını çizen Demir, siyasi iktidarın mezhep ayrımcılığının komşu devletlerle olan ilişkilerde de sorun yarattığını kaydetti. Demir, Suriye’ye dayatılan emperyalist uygulamaların ortağı olunduğunu ve buna bir son verilmesi gerektiğini belirtti. 
        Yargı bağımsızlığının tehdit altında olduğunu kaydeden Demir, “Yargı bağımsızlığı ‘tuz koktu’ denilecek derecede yok edilmiştir. Yargı mensupları sürgün edilirken aynı konuda, aynı mahkeme farklı kararlar verebilmekte, aydınlarımız ise bu duruma sessiz kalmaktadır. Yargıyı kuşatan siyasi iktidar, polisiyle yargısıyla muhaliflerini susturmaya, sindirmeye çalışmaktadır” diye konuştu. 
        Demir, siyasi iktidar tarafından estirilen sahte ekonomi baharına karşılık ülke ekonomisinin kötüye gittiğini, dış borcun tarihsel bir rakama ulaştığını söyledi. Üretimin durduğunu, ekonominin dışarıdan gelen sıcak parayla ayakta durduğunu vurgulayan Demir, banka kredileri dağıtılarak insanların kapitalizme alet edildiğini belirtti. 
        Demir, yeni anayasa tartışmalarına değinerek anayasanın değiştirilemez ilk dört maddesinden taviz verilmemesi gerektiğini vurguladı. Anayasanın her şeyden önce toplumsal sözleşme metni olduğunu ve toplumsal mutabakata göre değiştirilmesi gerektiğini ifade eden Demir,  toplumun sadece belli bir kesiminin benimsediği bir anayasanın, oy sayısı ile çıkarılmayacağını kaydetti. Demir, “Bugünkü Meclis anayasa yapamaz. Sayısal çoğunluğun dayattığı bir anayasa halkın anayasası olamaz. Şu an yapılmak istenen anayasa, ülkemizin bölünmesine zemin hazırlayacak, üniter ve sosyal devlet ortadan kaldırılacaktır. Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan İmralı tutanakları da ulus devleti ortadan kaldırmaya yönelik planları ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle Eğitim-İş olarak ırkçılığa, bölücülüğe ve gericiliğe karşı olan herkesi demokratik ve meşru yolları kullanarak bu anayasanın çıkmasını engellemek için mücadeleye çağırıyoruz. Bu kapsamda, 24 Mart tarihinde Ankara’da bilim insanlarının önderliğinde bir toplantı gerçekleştireceğiz” dedi.
        Demir, AKP iktidarının, yandaş sendikaların da desteğiyle 657 sayılı kanunda yapmak istediği düzenleme ile kamu emekçilerinin iş güvencelerini ellerinden alarak, sendikasızlaşmaya ve daha düşük ücretlere mahkum etmek istediğini vurguladı. Yine düzenleme ile iktidarın kendi kadrosuyla çalışabilmesi için sözleşmeli personel uygulamasının yaygınlaştırılacağına dikkat çeken Demir, “Kamu çalışanlarının kadro güvencelerini ellerinden alarak, performansa dayalı ücretlendirme sistemini dayatacak olan yasa ve karşı devrimin kurumsallaşmasını sağlayacak olan yeni anayasa çalışmaları, Eğitim-İş’in önümüzdeki süreçte en önemli mücadele konuları olacaktır. Yeni liberal politikaların tüm dünyadaki sömürü düzenine, ülkemizdeki emek, demokrasi ve cumhuriyet karşıtı siyasal iktidara ve iktidarın politikalarına teslim olmuş sahte sendikalara inat Eğitim-İş, kamu çalışanlarının ve ulusumuzun hala güvendiği biricik emek örgütüdür” diye konuştu.
        Demir, AKP iktidarının en büyük tahribatını eğitim alanında yaptığına dikkat çekti ve şunları söyledi:
        “Eğitimde dinselleştirme ve özelleştirme politikaları AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren hız kazanmıştır. Atatürk ve Cumhuriyetin kazanımları birer birer tahrip edilmektedir. Karma eğitimi ve bilimsel aklı ön plana çıkaran eğitimi ortadan kaldırmaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Tevhid-i Tedrisat yok sayılmakta, bilimsel, laik, demokratik eğitim ortadan kaldırılmakta, tekrar medrese-mektep ikilemi yaratılmak istenmektedir.” 
        Kadrolaşma sorununa da değinen Demir, son dönemlerde Milli Eğitim Bakanlığı kadrosundaki yöneticilerin yüzde 75’ini Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin oluşturduğunu belirtti. Demir, okullarda sanat eğitiminin ise bitirildiğini, felsefe eğitiminin de ortadan kaldırıldığını kaydetti. 
        Siyasi iktidarın, okullarda kıyafet serbestliği getiren düzenlemeyle, türbanı anaokulu dahil tüm okullara sokmayı amaçladığını belirten Demir, “Siyasi iktidarın, türbanın okullara sokulmasından sonraki adımı ise karma eğitime son vermek olacaktır” dedi. Demir, Türkiye gibi nüfusunun büyük bölümü açlık seviyesinin altında olan ülkelerde, ilk ve ortaöğretimde serbest kıyafet uygulamasının, toplum psikolojisi açısından son derece sıkıntılı sonuçlara yol açacağını vurgulayarak, Eğitim-İş’in yönetmeliğin iptali için Danıştay’da dava açtığını hatırlattı.
        4+4+4 düzenlemesi nedeniyle 70 bine yakın öğretmenin norm kadro fazlası olduğunu belirten Demir, 23 bin 500’ü sınıf öğretmeni olmak üzere 30 bin öğretmenin norm fazlası olmamak için alan değiştirdiğini ve bunların bazılarının mutsuz olduğunu kaydetti. Norm kadro fazlası durumuna düşmemek için alan değiştiren ancak mutsuz olan öğretmenlere bir defaya mahsus olmak üzere kendi branşlarına dönme hakkı verilmesini isteyen Demir, “Sağlık ve eş özrünün yanında yüksek lisans ve doktora yapmak isteyen öğretmenler için eğitim özrünün atamalarda gerekçe olarak tekrar yürürlüğe girmesi gerekmektedir” dedi.
        Demir, ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılı süreçte, Eğitim-İş’e büyük görevler düştüğünü, Eğitim-İş’in ulusal değerler ve cumhuriyet, emek ve sınıf mücadelesi olmak üzere iki kanadı olduğunu ve bu iki kanadın da iyi çalışması gerektiğini bildirdi. 
        Toplantıda, şube ve temsilcilik yöneticileri siyasal ve sendikal sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundular, MYK üyeleri de sekreterlikleriyle ilgili bilgilendirme yaptılar.