ÖSYM’nin sehven yaptığı hataların zinciri halka halka büyüyor: YGS’nin hemen ardından kitapçıklarda şifrelemenin ortaya çıkması, bunun önce yalanlanıp ardından ‘sehven’ bir hata olarak açıklanması, devletin zirvesinin bu hataya sahip çıkması, ardından ALES’te hatalı kitapçıkların basılması, eşitlik ilkesine aykırı olarak YGS’nin fen bilimleri bölümünün 8 ilde ve ALES’in de İzmir’de tekrar edilmesine karar verilmesi…
Derken YGS kitapçıklarının incelenmesi bitmiş, fakat henüz YGS soruşturması tamamlanmamışken, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamasının ardından, ÖSYM sınav sonuçlarının açıklanmasına karar verdi ve puanları açıkladı. Fakat bu sefer de ÖSYM sınava özürlü sınıfında giren öğrencilerin puanını yanlış hesapladı. Yedek kitapçıkla sınava giren özürlü öğrencilerin kağıtlarını, ÖSYM master kitapçığın cevap anahtarına göre değerlendirince, cevapların yeri değiştiği için örneğin 485 puan alması gereken öğrenciye, 126 puan geldi. Velilerin başvurusu üzerine ÖSYM hatayı düzeltince puanı 360 puan yükselerek 485’e çıktı. Dolayısıyla tüm sıralamaların yeniden yapılması zorunluluğu gündeme düştü.
Peki, başından beri tümüyle şaibeden ibaret olduğu ortada olan bir sınavın iptal edilmemesi başlı başına düşündürücü değil midir? Birincil görevi güvenilir sınavlar yapmak olan ÖSYM’nin, daha sınav puanlarını bile doğru hesaplayamaması da ‘sehven’ yapılmış bir hata mıdır? Tüm bunlar ÖSYM’nin bundan sonra yapacağı sınavlar için yerleşik bir güvensizlik kaynağıdır. Sırf bu nedenden ötürü bile gururlu davranıp istifa etmesi gereken ÖSYM Başkanı Ali Demir’in bu koltuk ısrarı, beceriksizliğini pekiştirmektedir. Kendini sehven ÖSYM başkanı olarak bulan Ali Demir bu koltuğu çok sevmiş; fakat her şeyi yüzüne gözüne bulaştırmıştır.
Bu sınavdan çıkar sağlayan tek bir kişinin bile olmadığından dem vuran Başbakan, halen yargı sürecinde olan YGS’nin sonuçlarının açıklanması ve üstelik bu sonuçların da yanlış hesaplanmasını nasıl açıklamaktadır? Burada açıkça yargısal sürece bir müdahale söz konusu değil midir? Tartışmalara son vermek adına savcılık, soruşturma ile ilgili raporunu bir an önce açıklamalı ve kamuoyunu bilgilendirmelidir.
Atatürk, Cumhuriyet’in fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakter ve kişilik sahibi koruyucular gereksindiğini söylerken; bu yüce ideale, belli kesimlerin istismar politikalarının kendine taraftar toplama ve yetiştirme gayretinin gölge düşürmek isteyeceğini öngörmüş, Türk gençliğini içerden ve dışarıdan gelecek tehditlere karşı uyarmıştır. Türk gençliği amacına, Atatürk’ün bıraktığı yüksek ideale durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Bugün geleceklerini kurmak için girdikleri bir sınavda birilerinin koltuk sevdası yüzünden kaygı ve üzüntü yaşayan gençlerimiz için, bu idealin önündeki en büyük engel olan ÖSYM Başkanı Ali Demir ve ekibi, şifrelerini ve mektuplarını alıp, koltuklarından kalkıp gitmelidirler.
Merkez Yönetim Kurulu