Güncel Sendika Haberleri

03 Aralık, 2019

PISA, TÜRKİYE`DE EĞİTİMİN GELDİĞİ ACI NOKTAYI GÖSTERMİŞTİR

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından her üç yılda bir düzenlenen ve 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren PISA testinin 2018 yılı sonuçları açıklandı.

Türkiye'de 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde 73'ünü temsil eden 186 farklı okuldan 6 Bin 890 öğrenci PISA testine girdi.

Her ne kadar 2015 sonuçlarına göre Türkiye'deki öğrencilerin puanlarında yükseliş yaşansa da PISA 2018 sonuçlarına göre Türkiye "okuma, matematik ve fen bilimi" alanlarının tamamında OECD ortalamasının altında kaldı.

PISA testi açıkça gösteriyor ki Türkiye’de eğitim sisteminin temel sorunlarından biri, öğrencilere günlük hayatta karşılarına çıkabilecek sorunları çözebilmeleri için gerekli bilgi ve becerilerin kazandırılamaması. Temel bir insan hakkı olan eğitimin ana işlevinin ihtiyaçları ve istekleri doğrultusunda karar alabilen ve bunları uygulayabilen bireyler yetiştirmek olduğu göz önüne alındığında, eğitim politikalarının bu sorunun çözümüne yoğunlaştırılması gereği daha iyi ortaya çıkıyor.

Türkiye hem milli gelir hem de eğitim harcamaları bakımından OECD ülkelerinin oldukça gerisindedir. Ülkemiz; öğrenci sayısı, bütçeden eğitime, araştırmaya ayrılan pay, fert başına düşen milli gelir göstergeleri göz önüne alındığında projeye katılan ülkelerin çoğuna göre dezavantajlı durumdadır. Eğitime ait bütçe artırılmalı, ek kaynaklar yaratılmalıdır.

Öğrencilerin, kitap okuma, okuduğunu anlama, anlatma, kavram bilgisi, değerlendirme, ilişkilendirme problem çözebilme, örüntü ve problem çözme becerileri geliştirilmelidir.  Öğrencilerin öğrendikleri bilgileri hayata transfer etmesi sağlanmalıdır.

Öğrencilerin okulu kendilerinin bir parçası olarak görmeleri, okulu sevmeleri, orada daha çok zaman geçirmek istemeleri, arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurmalarına gibi olumlu davranışlara sahip olmaları sağlanmalıdır.

Öğrencilerin matematikle ilgili özgüven duygularının ve tutumlarının olumlu yönde geliştirilmesi için ailelere seminerler verilmesi, öğrencilerin konularla ilgili önkoşul bilgilerindeki eksikliklerin tamamlanması da matematiğe dönük olumlu tutum geliştirmelerine ve özgüvenlerini artırmaya katkı sağlayacaktır. Öğretmenlerin de değişim ve gelişmeler doğrultusunda eğitimlere yönlendirilmesi sağlanmalıdır.

Okul türlerini ya da okullararası farklılıkları ortadan kaldırarak tüm okullarda aynı yeterlikte ve kalitede eğitim yapma olanaklarının sağlanması için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Matematik dersleri, tamamlayıcı dersler ve matematik yarışmaları gibi etkinliklerin tüm okullarda yaygınlaştırılması öğrencilerin daha iyi öğrenmelerine yardımcı olabilir.

Öğretmen eğitimine önem verilmeli ve yüksek lisans ve doktora yapmaları teşvik edilmelidir.

Aile eğitimine önem verilmeli, Aile bireylerine toplantı, konferanslar düzenlenmeli ve yaygın eğitim yoluyla aile eğitim paket programları hazırlanıp uygulanmalıdır.

Eğitim-İş olarak, eğitimin insan aklını özgürleştirme ve kişinin tüm yeteneklerini geliştirme gibi amaçları olduğunu belirtmekteyiz.  Eğitim, bu amaçlarını geliştirirken; kişiye yaşamsal becerileri, ulusal değerleri, demokrasi ve insan hakları bilincini kazandırır; onun çevreye ve kültüre dinamik uyumunu sağlar; çağdaş teknolojiye egemen olmayı öğretir.

Çocuklarımızın çağdaş yaşam sürmeleri, yaşadıkları yörenin, ülkemizin ve gezegenimizin sorunlarına duyarlı olmaları, sorunların çözümünde görev almaları, sorumluluk üstlenmeleri, çağın teknolojik olanaklarından yararlanmaları gibi çağdaş yaşamın vazgeçilmez etkinliklerine aktif olarak katılmaları bilincinin yerleştirilmesi için, öğretilecek bilgiler hurafeden uzak, söylentilere dayanmayan ve “bilgiyi belletmeye” yönelik olmalıdır. Öğretilecek bilginin akla ve bilime dayanan bilgilerden oluşmasını savunmakla birlikte çocukları bilimsel yöntemler ve buluşlar konusunda eğitmeye ve doğa bilimlerini daha iyi anlamalarına çalışmalıyız. Soran ve sorgulayan yanında öneren ve uygulamaya katılan olmalarına katkı sağlayacak yöntemler uygulamalıyız. Bunun gerçekleşebilmesi için bilimsel gelişmeleri yakından izleyen ve bunları derslerinde uygulayabilen öğretmenlere her zaman ihtiyacımız olduğunu unutmadan; öğretmen yetiştirmenin akla ve bilime dayanmasını ve hizmet içi eğitimlerin bu gereksinim unutulmadan tüm öğretmenlere periyodik olarak sağlanmasını istemekteyiz.

Okulda hiçbir dinin ya da mezhebin kurallarının zorunlu olarak öğrencilere öğretilmediği gibi ders kitaplarında dinsel motiflere yer verilmemesi ve öğretmenlerin de her hangi bir dini inancı öğrencilerine empoze etmemesini istemekteyiz.

Eğitim hakkı, kız erkek demeden, zengin-yoksul demeden eğitimin devlet tarafından ücretsiz verilmelidir. Ayrıca okulda demokrasi bilincinin verilebilmesi için öncelikle okul yönetimi ve öğretmen tarafından demokrasinin dayandığı ilkelerin özümsenmesi gerekir. Bunun için de öğrencilere öncelikle yurttaş olma bilinci verilmelidir. Bu bilincin geliştirilmesi için eğitim kurumlarının yönetiminde öğrencilere sorumluluklar, eğitim programlarının tespit, geliştirme ve uygulanmasında öğretmenlere katılım hakkı verilmelidir.

Ülkemizde uygulanan genel eğitim, yaşamsal becerileri; meslek eğitimi ise mesleksel yeterliliği kazandıramıyor. Bunun nedeni, sadece istihdam yetersizliği ve işgücü talebinin az oluşu değil, bununla birlikte uygulanan eğitimin de yetersizliğidir. Çocuklar ve gençler, okulda sıradan beceri sayılan; kişisel temizliğini yapma, sağlığını koruma, kendi karnını doyuracak kadar yemek yapabilme, evinin musluğunu ya da bisikletinin basit onarımlarını yapabilme, çiçek yetiştirme, halk danslarını oynama, bir müzik aletini çalma gibi sıradan becerileri de kazanamıyorlar. Hatta bu beceriler, kimi çevrelerce bilgi ezberlemekten önemsiz sayılıyor.

Bireyin özgürlüğünü yalnızca “din özgürlüğü” olarak algılayan; geleceğimiz olan çocuklarımızın dünyaya bakışını din ile sınırlayan; bunu bizlere özgürlük diye sunan eğitim anlayışını reddediyoruz. Çocukların aklın ve bilimin ışığında eğitim almalarını savunuyoruz.

Çocukların daha nitelikli eğitim alması için okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamına alınmalıdır.

Çocukların nitelikli eğitime erişmesi için devletin eğitime desteği arttırılmalıdır. Okullardaki öğretmen açığı giderilmeli, kalabalık sınıf mevcutlarını asgari düzeye çekmek için yeni derslikler açılmalı, gerekli eğitim araç ve gereçleri sağlanmalı, ikili eğitim, taşımalı eğitim ve birleştirilmiş sınıf uygulamasına son verilmelidir.  

Devlet okullarına devlet bütçesinden son derecede yetersiz mali kaynak ayrılırken, özel okullara çeşitli şekillerde devlet kaynağı tahsis edilmektedir. Bu kaynaklar teşvik kredileri, gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti sağlanması ve doğrudan kamusal fonların bu okullara dağıtılması şeklinde olmaktadır. Bu uygulamaya bir an önce son verilmelidir.

Okula kayıt oranları özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgesinde Türkiye ortalamasının çok altındadır. Eğitim hakkından yararlanmada bölgesel farklılıklar giderilmelidir.

Eğitim sistemimizi adeta kuşatan gerici dernek ve vakıfların faaliyetlerine son verilmeli, imzalanan protokoller iptal edilmelidir. Bu durum dernek ve vakıflara değerler eğitimi, sosyal etkinlik gibi adlar altında devletin asli görevi olan eğitimin devredilmesi boyutlarına ulaşmıştır. Yetmezmiş gibi 4-6 yaş çocuklarımıza okullar yapılması ve onların sistem içine alınmaları gerekirken Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilmiş olması kabul edilemez. Bu uygulamalar son bulmadıkça çağdaş, bilimsel, laik eğitimden söz etmek mümkün olmayacaktır.

Daha önce defalarca söylediğimiz gibi eğitim sisteminde yıllardır yaşanan sorunların aşılmasının yolu, çocukların nitelikli bir eğitime ulaşabilmesini sağlamak için bugüne kadar izlenen bilimsel olmayan eğitim politikalarını tamamen değiştirmekten geçmektedir. Eğitim politikaları, bilimsel temelde yeniden ele alınmalı sınava, yarışmaya dayalı eğitim sisteminden vazgeçilerek eğitimin eşit, parasız, bilimsel, laik ve kamusal niteliği arttırılmalıdır.

Eğitim-İş olarak, parasız, bilimsel, demokratik, laik, ulusal ve karma eğitim mücadelemize devam edeceğiz.

                  MERKEZ YÖNETİM KURULU