Boğazına kadar yolsuzluk ve rüşvet bataklığına saplanan AKP bugün, devlet kurumlarının işlevlerinin ve görevlerinin sorgulanır hale gelmesi, halkın kurumlara olan güveninin zayıflaması ve kurumlar arası çatışma ile yönetilemeyen bir Türkiye tablosu yaratmıştır.
Yolsuzluklar ve devletin içindeki tüm kirli ilişkiler teker teker ortaya dökülürken, Başbakan görülmemiş bir pişkinlikle ve nafile bir çabayla yolsuzlukların üzerini örterek soruşturmanın kendisine ulaşmasını engellemeye çalışmaktadır.
“Paralel devlet”, “cunta”, “yabancı güçler”, “suikast girişimi”, “Yahudi lobisi” diye diye halkı manipüle etmek ve soruşturma sonucu ortaya çıkan somut delillerin üzerini kapatmak isteyen Başbakan’a soruyoruz, “İktidar kibri ve tek adamlık zihniyetiyle bütün doğruları bildiğini iddia ederken, şimdi nasıl 11 yıldır bu ülkede neler olup bittiğini yeni öğreniyor gibi davranıyorsun? Paralel devlet dediğin oluşumun nasıl farkına varmadın?”
Hükümete yönelik uluslar arası komplonun varlığından söz ederek mağdur edebiyatı yapanlar, iç politikada terör estirirken, dış politikamızı da teröristlere teslim etmiştir. Ayakkabı kutularının ardından, Hatay’da yakalanan silah ve mühimmat yüklü tır, hükümetin karanlık yüzünü ortaya çıkarmıştır, terör örgütleri ile yapılan işbirliği deşifre edilmiştir. Bu olay AKP’nin Susurluk vakasıdır.
Bütün bunlara rağmen, Başbakan ve hükümet üyelerinin suçüstü paniği ile yolsuzluk operasyonunu, Türkiye’nin huzur ortamını ve ekonomik istikrarını bozmak isteyenlerin yapmaya çalıştığını iddia etmesi, soruşturmasının hedefinde olduklarının somut bir yansımasıdır.
Kendi Bakanının da itiraf ettiği gibi yaşanan yolsuzlukların baş sorumlusu olan Başbakan, cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet skandalını basit demagojik söylemlerle geçiştiremez. Gözünü iktidar hırsı bürüyen Başbakan bilmelidir ki, artık geri dönüş yoktur, artık hükümet meşruluğunu yitirmiştir, derhal istifasını sunması kaçınılmaz olmuştur.
Demokrasiyi sadece “seçim sandığı”ndan ibaret sayan, demokrasiyi sadece “milletin oyu”na, indirgeyen, demokrasilerin temel direği olan kuvvetler ayrılığını görmezden gelen, ülke yönetimini silah dolu TIR’ların sevkiyatı, ekonomiyi ihale dağıtımı sananlar artık hesap vermelidir.
Bu gelişmeler karşısında emekçilerden yana olan güçlerin “Cemaat-AKP kavgası” deyip sessiz kalması doğru bir tavır olmayacaktır. Yerel seçim sürecine girdiğimiz bu dönemde emekçilerden yana tüm demokrasi güçlerini, halkımızı Cemaat-AKP ikileminden kurtaracak bir iktidar alternatifi yaratmak gibi tarihsel bir görev ve sorumluluk beklemektedir.
Eğitim-İş üyeleri, 6-10 Ocak 2014 tarihleri arasında, işkoluna bağlı tüm işyerlerinde, “Ranta, Talana, Yolsuzluğa Hayır. Yolsuzluğunuz Yoksulluğumuzdur” yazılı kokartları takarak Hükümeti protesto edecektir.
Eğitim-İş olarak artık patlayarak dışa vuran bu kokuşmuşluğa karşı tüm halkımızı, hükümetin istifası için birlikte hareket etmeye davet ediyoruz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU