Eğitim sisteminin, eğitim ve bilim çalışanlarının yıllardır karşı karşıya kaldığı sorunlar artarak devam ederken, çözüm mercii olması gereken Milli Eğitim Bakanlığı her icraatı ile sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirmektedir.
Uygulamalarıyla eğitim sisteminden bilim ve pedagoji ile ulusal değerleri kapı dışarı eden Milli Eğitim Bakanlığı, bir bakanlığın nasıl yönetilmemesi gerektiğinin örneklerini vermeye devam etmektedir.
Bakan Nabi Avcı’nın bugünkü basın toplantısında yaptığı açıklamalar, baştan itibaren eğitim uzmanlarının, bilim insanlarının ve sendikaların uyarılarına kulak tıkayan siyasi iktidarın “ben yaptım oldu” anlayışından vazgeçmeyeceğinin göstergesidir.
Avcı, dershanelerin devlet eliyle özel eğitim kurumlarına dönüştürülme çalışmalarının süreceğini belirtmiştir. Yani, AKP hükümeti eğitim sistemini sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye devam edecektir.
Eğitim politikaları konusunda iktidarın ve eğitimden sorumlu kurumların, görevlerini yerine getiremedikleri ortadadır. AKP iktidarı döneminde orta öğretim iflas etmiş, dershane sayısı yüzde 100 artmış, devlet liseleri sadece diploma alınan kurumlar haline getirilmiştir.
Öncelikle yapılması gereken, eğitimin niteliğini olumsuz yönde etkileyen sınavlara endeksli yapının değiştirilmesidir. Sınav başarısının dershanelere endekslendiği bir yapıda dershane sistemi dışında kalan öğrencilerin sınav kazanması neredeyse imkansız hale gelmiştir. İlköğretimden üniversiteye kadar yapılan sınavlarda çocuklarımız ve gençlerimiz resmen yarıştırılmakta, birbirleriyle rekabet etmeleri istenmektedir. Piyasacı eğitim anlayışının örneği olan bu anlayış bir an önce terk edilmeli, öğrencilere çok yönlü bilgi ve beceri kazandıracak nitelikli bir eğitim anlayışı benimsenmelidir.
İlköğretim 8. sınıfta yapılan SBS’nin kalkacağını, son sınıftaki sınavların ortalamasına göre değerlendirme yapılacağını belirten Avcı, buna gerekçe olarak da öğretmenlerin sınavlara ilişkin değerlendirmelerinin sağlıklı olmadığını göstermiştir. Ancak Avcı bu sınavların nasıl yapılacağı konusuna netlik getirmemiştir. Kendisinin ifadesiyle not konusunda cömert ya da tutumlu davranan öğretmenlerin bu sınavlarda farklı bir tutum izlemesi nasıl sağlanacak? Öğrencilerin alt sınıflarda aldıkları notlar dikkate alınmayacak mı?
Öte yandan, 4+4+4’e ilişkin “yeni sisteme nispeten sorunsuz başladık, büyük bir dönüşümü sancısız bir şekilde hayata geçirme imkanı bulduk” diyen Avcı, ya hayal görüyor ya da eğitim sistemimizde yarattıkları kaosu ve beceriksizliklerini örtbas etmek için pembe tablo çizmeye çalışıyor. Ancak 4+4+4 dayatmasının çocuklarımıza, öğretmenlerimize ve velilere yaşattığı kabus ortadır.
Hiçbir boyutu yeterince konuşulup tartışılmadan, eğitime taraf olan yapılar ve bilim kurumları sürece katılmadan, ülkenin geleceğini akıl, bilim ve sanatın değil, dogma, hurafe ve inançların belirleyeceği bir toplumsal yapının oluşumuna zemin oluşturacak 4+4+4 düzenlemesi, yetişecek kuşaklara, ülkemize ve ulusumuza daha fazla zarar vermeden kaldırılmalı; zorunlu ve kesintisiz 13 yıllık (1+8+4) bilimsel, laik ve demokratik bir eğitim yapılması için hızla çalışmalar başlatılmalıdır.
MERKEZ YÖNETİM KURULU