Güncel Sendika Haberleri

13 Ekim, 2017

SINAV DEĞİŞTİRME HOBİNİZ, ÇOCUKLARIMIZIN FOBİSİ OLDU

YÖK, Cumhurbaşkanı'nın talimatından 15 gün sonra üniversite giriş sistemini değiştirdi. YÖK Başkanı Yekta Saraç tarafından yeni diye açıklanan üniversiteye giriş sınavı, diğer sınavlarda olduğu gibi milyonlarca öğrencinin geleceğini birkaç saate sığdıracak.

Açık uçlu soruların yer alacağı yeni sistemde sınav tek günde bitirilecek ve toplamda üç oturumlu olacak. Ancak YÖK, sınavın tarihini ve oturumların süresini açıklamadı.

Yapılan değişiklik herhangi bir bilimsel araştırmaya dayanmamaktadır. Yılda iki milyona yakın gencimizin hayatını, dolayısıyla ülkenin geleceğini yapılandırmada çok önemli bir role sahip olan üniversite seçme sınavları her uygulama sırasında ve sonrasında bilimsel yöntemle değerlendirilmelidir. Ortaöğretimde doğru dürüst ve yaygın olarak mesleki yönlendirme de verilmeden yapılan bu sınavların yordama gücü, ayırt ediciliği, öğrencilerin ve ailelerin yaşadığı sorunlar, bilimsel yöntemle araştırılmalıdır. Eğitim bilimleri alanıyla hiç ilgisi olmayan birinin, ‘kaldırın’ demesiyle onun göreve getirdiği profesörlerin, yıllar önce denenmiş, yine araştırma yapılmadan değiştirilmiş yolları yeni bir "Sistem" getiriliyormuş gibi sunması trajikomik bir hal almıştır.

Öğrencilerin stresini azaltacakları iddiası da durumu daha vahimleştirmiştir. Sınav eskiden olduğu gibi tek hafta sonu yapılacağından ve öğrenci başarı puanını öğrenemeyeceğinden, genel olarak ilgisi olsun olmasın tüm sınavlara katılma zorunluluğu hissedeceğinden öğrencinin yükü daha da artacaktır.

İsteği karşılayacak kontenjan sayısı az yerleşmek isteyen genç sayısı çok olduğunda öğrencilerin stres yaşamaması düşünülemez. Ülkeyi yönetenler gençlere nitelikli öğretim hizmeti, iş güvencesi, varlıklı olan ve olmayanların eşit muamele görmesi ve nitelikli bir yaşam garantisi veremiyor, aksine her gün "reform yapıyorum" deyip eğitim sistemini alt üst ediyorsa ne gençlerin ne de anne-babanın stresi azaltılamaz.

Siyasi iktidarın "öğrencilerin stresini azaltmak" gibi bir derdi olmadığı ortadadır. Soruların çalındığı, sorulara şifre konduğu, yanlış sorular sorulduğu, her gelen Milli Eğitim Bakanının sistem değiştiriyorum diye programları altüst ettiği, ülkenin gereksinim duyduğu üst düzey insan gücünün eğitim planlamacıları tarafından planlanmadığı, mezunların işsiz ordusuna katıldığı ülkemizde stresi zaten bu ortamı oluşturanlar yaratmaktadır.

Sınav sistemi ve adını değiştirmeyi hobi haline getirmiş siyasi iktidar, her değişiklikte halkın güvenini yitirdiği gibi çocuklarımızda da sınav fobisi yaratmaktadır.

Bu temel vurgulamalarımız ışığında;

Bu sistemin adı “kırp, kes, yapıştır” sistemidir.

  • Sınav puan türleri 18’den 5’e indirilmiştir. Puan sayısının azaltılmış olması bir çok sorunu beraberinde getirecektir. Örneğin, Eşit Ağırlık puanıyla Hukuk fakültesine girecek öğrenci, Türk Dili ve Edebiyatı-Coğrafya 1 testi ile Matematik testini yapacaktır. Eşit Ağırlık puanında tarih, psikoloji, felsefe derslerinin göz ardı edilmesi kabul edilemez.  “Sınavın kısa adını da kamuoyu belirlesin” diyen YÖK başkanına öneriyoruz,  sınavın adı uygulamanın Türkçesi olan bilgisayarda kullanılan “KIRP, KES, YAPIŞTIR” olsun.
  • Sınavda adaylar, aynı gün iki ayrı oturuma katılacaklar. Adayların bir lisans programını tercih edebilmeleri için ilk oturumdaki Temel Yeterlilik Testi Puanının 180 ve üzerinde olması gerekiyor. Yani öğlen yapılacak alan sınavına girecek adayların barajı geçip geçemediklerini sınav sırasında kendilerinin tespit etmesi beklenmektedir. İlk oturum sınav sonucunun bilinmemesi öğrencilerin kaygısını daha da artıracak ve başarıyı da düşürecektir. Bazı gerekçelerle barajı aşamayıp tercih yapamayacağı halde sınava girmesi de anlam ifade etmeyecektir. Girmemesi gereken testin ücretini ödeyen öğrenci, boşa giden test kitapçıkları, boşa açılan sınav salonları… gibi sorunlarla karşılaşılacaktır.
  • 2010’dan beri uygulanan sistem ile öğrenciler hangi konulardan ne kadar soru geleceğini büyük oranda bilerek sınava hazırlanmışlardır. Bu hazırlıkları sadece bu yıl değil geçmişe de dönüktür.  Gelinen noktada bu konularla ilgili belirsizlik yıllardır verilen emeği, hazırlığı yok saymakta ve bu yıl sınava girecek öğrencilere büyük haksızlık yapılmaktadır. Konuyu, içeriği geniş tutarak soru sayısını azaltmak nitelikli seçimi arttırmayacaktır.
  • 2010 yılında aynı iktidar döneminde sınav sistemi değiştirilirken gençlerin bir zaman dilimine sıkıştırılarak sınava alınmalarının sakıncaları ön plana çıkarılmıştı. Bugün yeniden aynı günde birden fazla (sabah ve öğleden sonra) oturuma sıkıştırılan sınavların sonuçları tecrübelerden de yararlanılarak değerlendirilmiş midir? 2010’dan bugüne değişen nedir?
  • Yeni uygulama ile puan türlerinde indirime gidilmiş fakat hangi bölümlerin hangi sınav türlerinden öğrenci alacağı netleşmediği gibi çok çelişkili hatta öğrencilerin bugüne kadar ki emeğini boşa çıkaran uygulamalarla karşılaşılacaktır. Örneğin daha önceki sistemle Hukuk Fakültesine girmek isteyen bir öğrenci en azından YGS sınavında Tarih, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük konularını öğrenmesi gerekirken bugün getirilen sistemle kendini Hukuk Fakültesi için adayan bir öğrencinin lise hayatında Tarih dersi ile ilgilenmesine gerek kalmamaktadır.
  • Bir örnek daha verecek olursak Eşit Ağırlıklı puan türüne tabi olan Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik gibi alanlarda öğrenci Felsefe grubu diye bilinen derslerden soru çözmeden yani Psikoloji sorusu çözmeden bu alana yerleşmesi söz konusu olabilecektir.

Kaldı ki aynı durum Tüm eşit ağırlıklı alanlar için geçerli olacaktır.

  • Getirilen sistem ile yol haritasını çizen öğrencilerin mağduriyeti artacaktır çünkü: yeni sistemle beraber yükseköğretim bölümlerine göre puan türlerinde ve test türünde değişiklikler olacaktır.

Yüksek Öğrenim için 2 milyonun üstünde, TEOG için ise 1,5 milyona yakın öğrenci yeterince strese girmiştir. Gençleri heba edecek, emeklerini hiçe çıkaracak, aylardır yaşadıkları stresi aileleri ile beraber daha da arttıracak bu anlamsız sevdadan vazgeçin.

Gelin yarından tezi yok eğitimde yapılması gereken reform niteliğindeki değişiklikleri beraberce toplumun da beklentileri doğrultusunda tüm paydaşlarla ortaklaşarak ölçme, yöntem ve teknikleri irdeleyerek uzun soluklu çalışmaları birlikte yapalım.

Uygulamaya koymaya çalıştığınız bu yöntemin resmiyet kazanması durumunda gençlerin ümitlerini kıracak, emeklerini hiçe sayacak her adım için her türlü hukuki ve örgütlülüğümüzden gelen demokratik haklarımızı kullanacağımızı tüm kamuoyuna ve yetkililere duyurmak istiyoruz.

Olası yargı kararı sonrasında telafisi güç sonuçlarla karşılaşabileceğiniz, çok büyük bir karmaşaya neden olacağınız konusunda uyarıyoruz.

Eğitim-İş olarak biz sınavı değil okulu önceleyen, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayan, öğrenciyi ve veliyi sözde kapatılan dershanelere muhtaç bırakmayan, gençlerin okulları boşaltıp temelsiz (kütüphanesiz, sporsuz, sanatsız, sosyal donatıdan yoksun, apartman liseler…) temel liselere kaçışısın önleyen bir yaklaşımı önemsiyor ve talep ediyoruz.

      MERKEZ YÖNETİM KURULU