YÖK, Cumhurbaşkanı'nın talimatından 15 gün sonra üniversite giriş sistemini değiştirdi. YÖK Başkanı Yekta Saraç tarafından yeni diye açıklanan üniversiteye giriş sınavı, diğer sınavlarda olduğu gibi milyonlarca öğrencinin geleceğini birkaç saate sığdıracak.
Açık uçlu soruların yer alacağı yeni sistemde sınav tek günde bitirilecek ve toplamda üç oturumlu olacak. Ancak YÖK, sınavın tarihini ve oturumların süresini açıklamadı.
Yapılan değişiklik herhangi bir bilimsel araştırmaya dayanmamaktadır. Yılda iki milyona yakın gencimizin hayatını, dolayısıyla ülkenin geleceğini yapılandırmada çok önemli bir role sahip olan üniversite seçme sınavları her uygulama sırasında ve sonrasında bilimsel yöntemle değerlendirilmelidir. Ortaöğretimde doğru dürüst ve yaygın olarak mesleki yönlendirme de verilmeden yapılan bu sınavların yordama gücü, ayırt ediciliği, öğrencilerin ve ailelerin yaşadığı sorunlar, bilimsel yöntemle araştırılmalıdır. Eğitim bilimleri alanıyla hiç ilgisi olmayan birinin, ‘kaldırın’ demesiyle onun göreve getirdiği profesörlerin, yıllar önce denenmiş, yine araştırma yapılmadan değiştirilmiş yolları yeni bir "Sistem" getiriliyormuş gibi sunması trajikomik bir hal almıştır.
Öğrencilerin stresini azaltacakları iddiası da durumu daha vahimleştirmiştir. Sınav eskiden olduğu gibi tek hafta sonu yapılacağından ve öğrenci başarı puanını öğrenemeyeceğinden, genel olarak ilgisi olsun olmasın tüm sınavlara katılma zorunluluğu hissedeceğinden öğrencinin yükü daha da artacaktır.
İsteği karşılayacak kontenjan sayısı az yerleşmek isteyen genç sayısı çok olduğunda öğrencilerin stres yaşamaması düşünülemez. Ülkeyi yönetenler gençlere nitelikli öğretim hizmeti, iş güvencesi, varlıklı olan ve olmayanların eşit muamele görmesi ve nitelikli bir yaşam garantisi veremiyor, aksine her gün "reform yapıyorum" deyip eğitim sistemini alt üst ediyorsa ne gençlerin ne de anne-babanın stresi azaltılamaz.
Siyasi iktidarın "öğrencilerin stresini azaltmak" gibi bir derdi olmadığı ortadadır. Soruların çalındığı, sorulara şifre konduğu, yanlış sorular sorulduğu, her gelen Milli Eğitim Bakanının sistem değiştiriyorum diye programları altüst ettiği, ülkenin gereksinim duyduğu üst düzey insan gücünün eğitim planlamacıları tarafından planlanmadığı, mezunların işsiz ordusuna katıldığı ülkemizde stresi zaten bu ortamı oluşturanlar yaratmaktadır.
Sınav sistemi ve adını değiştirmeyi hobi haline getirmiş siyasi iktidar, her değişiklikte halkın güvenini yitirdiği gibi çocuklarımızda da sınav fobisi yaratmaktadır.
Bu temel vurgulamalarımız ışığında;
Bu sistemin adı “kırp, kes, yapıştır” sistemidir.
Kaldı ki aynı durum Tüm eşit ağırlıklı alanlar için geçerli olacaktır.
Yüksek Öğrenim için 2 milyonun üstünde, TEOG için ise 1,5 milyona yakın öğrenci yeterince strese girmiştir. Gençleri heba edecek, emeklerini hiçe çıkaracak, aylardır yaşadıkları stresi aileleri ile beraber daha da arttıracak bu anlamsız sevdadan vazgeçin.
Gelin yarından tezi yok eğitimde yapılması gereken reform niteliğindeki değişiklikleri beraberce toplumun da beklentileri doğrultusunda tüm paydaşlarla ortaklaşarak ölçme, yöntem ve teknikleri irdeleyerek uzun soluklu çalışmaları birlikte yapalım.
Uygulamaya koymaya çalıştığınız bu yöntemin resmiyet kazanması durumunda gençlerin ümitlerini kıracak, emeklerini hiçe sayacak her adım için her türlü hukuki ve örgütlülüğümüzden gelen demokratik haklarımızı kullanacağımızı tüm kamuoyuna ve yetkililere duyurmak istiyoruz.
Olası yargı kararı sonrasında telafisi güç sonuçlarla karşılaşabileceğiniz, çok büyük bir karmaşaya neden olacağınız konusunda uyarıyoruz.
Eğitim-İş olarak biz sınavı değil okulu önceleyen, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayan, öğrenciyi ve veliyi sözde kapatılan dershanelere muhtaç bırakmayan, gençlerin okulları boşaltıp temelsiz (kütüphanesiz, sporsuz, sanatsız, sosyal donatıdan yoksun, apartman liseler…) temel liselere kaçışısın önleyen bir yaklaşımı önemsiyor ve talep ediyoruz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU