Güncel Sendika Haberleri

14 Haziran, 2018

TÜM EMEKÇİLERİ 15-16 HAZİRAN RUHUYLA ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYE ÇAĞIRIYORUZ

Türkiye işçi sınıfının sendikal hak ve özgürlüklerini elde etmek için başlattığı büyük direnişin 48. yılındayız. 15-16 Haziran işçilerin, sendikalarını seçme özgürlüğü için sınıf dayanışmasını ortaya koyduğu; direniş, mücadele ve dayanışma ruhunu taçlandırdığı tarihtir.

48 yıl önce bugün büyük bir kararlılıkla sahip çıkılan haklar, ne yazık ki, 12 Eylül faşist darbesinin karanlığında gasp edildi. Bugün, hala 12 Eylülcülerin hazırladığı yasakçı sendikal yasalarla, çalışma hayatında büyük bir ayıp sürdürülmeye devam ediliyor.

Türkiye, dünyada, sendikal hakların en yoğun biçimde ihlal edildiği ülkeler arasındadır. Demokrasinin en önemli ölçütü, emekçilerin hakları için özgürce örgütlenebilmeleri, kendi geleceklerine ait kararları alabilmeleridir. Sendikasız demokrasi; grevsiz ve toplu sözleşmesiz sendika olmaz.

Yapılması gereken İLO koşullarına uygun, anti demokratik maddelerden arınmış, çalışanların demokratik, meşru eylem ve etkinliklerini engellemeyen, içerisinde “grev ve toplu sözleşme” olan bir sendika yasasının çıkarılmasıdır. Ancak, AKP iktidarının böyle bir niyeti söz konusu değildir.

Türkiye’de AKP’nin iktidarda olduğu 16 yıl emekçiler açısından en büyük hak kayıplarının yaşandığı dönem olarak tarihe geçmiştir. Ülkenin en değerli ve stratejik kaynakları özelleştirmeler yoluyla uluslararası ve yerli sermayeye peşkeş çekilmiştir. Esnek ve güvencesiz çalışma, taşeronlaştırma uygulamaları hızla yaygınlaşıp, kitlesel işten çıkarmalar sürerken, düşük ücret ve maaş artışlarının dayatıldığı, emeğe yönelik saldırıların çok yönlü olarak hayata geçirildiği bir süreç yaşanmıştır.

ITUC’un raporunda, Türkiye, Kamboçya, Hindistan ve İran gibi ülkelerle birlikte çalışanlar için en kötü on ülke sıralamasında yer almış ve şu değerlendirme yapılmıştır:

“100 bin devlet çalışanı işini kaybetti. Gösteri yapma hakkı ortadan kaldırıldı. Sendikalar ve sendika üyeleri toplum düşmanı olmakla suçlanıyor. 672 sayılı KHK ile 50 bin kişi işten atıldı. Hükümetin bu keyfi uygulamasına karşı basın açıklamaları, yürüyüş ve protesto gösterileri yapıldı.”

Siyasi iktidarın, oluşturmak istediği yeni siyasal rejim, emekçi sınıfların sömürüsünü derinleştirmiştir.

Emekçiler verimlilik ve milli gelir artışından payını alamamaktadır. Bu nedenle de gelir dağılımı ülkemizde oldukça bozuktur. Nüfusun en düşük gelir grubunu oluşturan yüzde 20’lik diliminin milli gelirden aldığı pay yüzde 6’dır. Buna karşın nüfusun en yüksek yüzde 20’lik grubunun milli gelirden aldığı pay ise yüzde 46’dır.

Bugün halkın büyük bölümü açlık sınırının altında, yoksulluk sınırınınsa çok ama çok uzağında bir yaşam sürdürürken, bir milletvekilinin bir aylık maaşı, asgari ücretlinin 1 yıllık maaşına eşittir.

Kamu emekçilerinin iş güvencesinin elinden alınmak istenmesi, taşeronlaştırmanın, esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaşması, işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarının giderek ağırlaşmasına yönelik yasal düzenlemeler ve atılan fiili adımlar sürmektedir.

Artık emekçilerin hak gasplarına tahammülleri kalmamıştır. Bugün yaşadığımız bu sürece karşı durmanın yolu ise dün olduğu gibi 15-16 Haziran ruhuyla mücadele etmekten geçmektedir. Emekçiler, bugün içinde bulunduğu sürece karşı yanıtını, tarihini hatırlayarak, tarihini yeniden yaratarak verecektir.

Tüm emekçileri, 15-16 Haziran direnişinin ışığında insanca bir yaşam için örgütlü mücadeleye çağırıyoruz.

 MERKEZ YÖNETİM KURULU