Güncel Sendika Haberleri

13 Ekim, 2010

ÜNİVERSİTELERDE TÜRBAN SORUNU, HUKUK YOK SAYILARAK ÇÖZÜLEMEZ!

 

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “siyasi simge” olarak kabul ettiği türbanın üniversitelerde serbest bırakılması tartışmaları ülke gündeminden düşmüyor, düşürülmüyor.

İktidar partisi ve takipçiliğini yapan yapılar, kamu vicdanını kanatacak bir forma sokabilmek için uzun yıllardır uğraş verdikleri bu sorunu siyasi istismar konusu yapılacak paha biçilmez bir hazine olarak görmekteler. Konunun gündemden düşmemesinin, düşürülmemesinin nedeni bu.

CHP Genel Başkanı, -partisinin iktidar arayışı mücadelesinin en çetin sorunları arasında yer aldığı ifade edilen bu istismar sürecine son verebilmek için olsa gerek- sorunu kalıcı olarak aşmaya yönelik çalışma yaptıklarını açıklayınca, istismarcı cephe bu arayışı kabul edilmesi olanaksız bir zemine çekti.  Siyasi iktidarın bir parçası haline dönüşen YÖK, her zaman olduğu gibi konuya yersiz biçimde müdahil olarak Anayasa Mahkemesi kararlarını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını yok saymaya dönük fiili durumu yaşama geçirdi. 

YÖK’ün yerleşik hale getirmeye çalıştığı fiili durum, üniversite yönetimlerini suç işlemeye teşvik etme niteliği taşımaktadır. Yürürlükteki mevzuata göre bağlayıcılığını sürdüren Anayasa Mahkemesi kararı ve yine aynı mevzuat ışığında verilen, Türkiye Cumhuriyeti yargı kurumları açısından bağlayıcı etkiye sahip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını yok saymak YÖK’ün ve Üniversite yönetimlerinin boyunu aşar.   Şurası kesindir ki, özellikle  “Anayasa Mahkemesi kararlarını yok sayan” üniversite yöneticileri keyfi tutumlarının sonuçlarına yargısal merciiler aracılığıyla katlanacaklardır. Eğitim İş, hukuk tanımazların suç teşkil eden eylemlerine son vermemeleri halinde “hukukun anlamını ve etkisini” anlayabilmeleri için gereken bütün hukuki yolları işletecek, sonuçları kamuoyu ile paylaşacaktır. İşlenen suç, matematiksel bir gerçek kadar açık ve tartışmasızdır. Hukuk devleti olma iddiasını yaşatmaya çalışan Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir kişi ya da kuruluş hukuk kurallarını ve yargı kararlarını yok sayma hakkına, lüksüne sahip değildir. 

İktidar partisi, kendisine umut bağlayan kitlelere saygı duyuyorsa eğer, istismar sürecini bir yana bırakarak, laik devlet modelinin devamlılığı konusunda pazarlık yapmayı hiçbir şekilde kabul etmeyecek olan milyonlarca yurttaşın duyarlılıklarının TBMM’deki en güçlü temsilcisi olan siyasi partiden uzatılan eli tarihi bir fırsat görerek, bu tarihi fırsatı ıskalamamalı, sorunu milyonlarca yurttaşın kaygılarını ortadan kaldıracak önlemler eşliğinde aşmanın yolunu aramalıdır. 

Hemen ifade edelim ki, Sendikamız, laiklik ilkesinin tahrip edileceği yönünde ciddi kaygı ve korku yaşayan kitlelerin makul bulacağı çözüm arayışlarına olumlu bakacak, bu yöndeki çözüm arayışlarına destek olacaktır. Hiçbir şekilde taviz vermeyeceğimiz tek husus, hukuk kuralları ve yargı kararlarına saygı zorunluluğudur. Kamu görevlileri ile ilk ve ortaöğretimde eğitim gören öğrencileri kapsayan siyasi ve dini simge kullanma yasağı konusunda tartışma dahi yapılamayacağı, aksi yaklaşımların sonu felaketle bitecek siyasi kaosa yol açacağı kesin olduğu için bu konuda yorum yapmayı dahi gerekli bulmuyoruz. Zira laik devlet modelinin yıkımı anlamına gelecek bu tür bir girişim toplumu şiddet sarmalına sürükleyecektir. Sivil itaatsizlik tartışmalarını dahi gündeme getirecek bu tür bir girişimin ortaya çıkaracağı kaosu, aldığı oy oranı ne olursa olsun hiçbir siyasi iktidarın göğüsleyebilmesi mümkün değildir.

Son olarak şu hususu ifade etmeyi yararlı görüyoruz: Türkiye’nin bugün içine çekildiği psikolojik atmosfer hiç kimseyi rehavete sürüklemesin. Laik Cumhuriyet’in can çekiştiğini sanarak kontrolden çıkma eğilimi gösterenleri hadlerini aşmamaya davet ediyoruz.  Ülkedeki tüm farklılıkların büyük bir kaynaşma içinde kardeşçe bir arada yaşayabilmesi rüyasını mayalayan, yüreğimize işlemiş kurucu ruhumuzu yüreğimizden silip atabilmek olası değildir. Laik - Demokratik Cumhuriyet sonu gelmez alçaklıklarla dört bir yandan kuşatılmış gibi görünse de, inancımızı ve kararlılığımızı kuşatabilmek mümkün değildir. Yaşananlar biraz yüreğimizi kanatıyor, canımızı yakıyor, hatta belki bir kısmımızı sessiz sessiz ağlatıyor; hepsi o kadar. Bu coğrafyada bütün yollar, çağdaş dünyanın dehası önünde saygıyla eğildiği, eşsiz liderimiz Atatürk’ün görkemli biçimde aydınlattığı ışıklı yollara çıkar, çıkacak…

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Eğitim-İş Genel Merkez Yönetim Kurulu