Bugün Cumhuriyet devrimlerinin sonrasında ülkemizin gördüğü en büyük aydınlanma reformunu yapan Hasan Ali Yücel'i kaybetmemizin 59. yıl dönümüdür. Aradan geçen 59 yıla rağmen ülkemizin eğitim sisteminin, bu ülkenin tartışmasız en ilerici Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel'in düşlerine bile yaklaşamadığını bilmek iç acıtmaktadır.
Ezber bozan iyi bir eğitimci, dünya klasiklerinin birçoğunu ülkemize kazandıran bir edebiyatçı ve aynı zamanda felsefeci olan Hasan Ali Yücel'in en büyük projesi ise kuşkusuz, kurucusu olduğu "Köy Enstitüleri"dir.
Çok kısa zamanda bir aydınlanma kıvılcımı çakan Köy Enstitüleri, eğitimin her yurttaşa ücretsiz bir şekilde ulaştırılması gereken bir hizmet olduğu, eğitim görmenin yaşı olmadığı ve öğrenme ile öğretmenin doğasında nasıl bir seferberlik duygusu yattığının manifestosu olmuştur.
Nasıl Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet sayesinde bu toprakların insanları tebaa olmaktan millet olmaya geçtiyse, Hasan Ali Yücel'in kurduğu Köy Enstitüleri de Atatürk'ün "milletin efendisi" dediği köylüyü bilinçlendirmiş, bu bilinç köylüyü pervasızca sömüren ağa-tarikat-aşiret üçgenine çomak sokmuştur.
Enstitülerin açılmasından sadece çok kısa bir süre sonra taşra insanı, dini dilediği gibi yorumlayarak insanları kandıran şeyhlerden değil akıldan medet ummaya başlamıştır. Büyük şehirlerde okuyarak bilinç sahibi olan gençler, köylerine dönerek bilgiyi bir olimpiyat meşalesi gibi elden ele ulaştırmış, dönemin çok değerli eğitimcileri hiç erinmeden köylüyle tarlalarda, kıraathanelerde fikir alışverişlerinde bulunmuştur.
O tarihlerde genç bir Cumhuriyet olan ülkemizde sanayi henüz güçlenmemiş, ülke ekonomisi daha tarıma dayalıyken, Köy Enstitüleri sayesinde bilimsel tarım başlatılmış ve ülke çapında verim artmıştır.
Düşük gelirliler üzerindeki sömürü çarkına çomak soktuğu, din bezirganlarının rahatını bozduğu, cehalete savaş açtığı için Hasan Ali Yücel, yaşamı boyunca gericiler tarafından hedef alınmış ancak duruşundan asla ödün vermemiştir.
Ve fakat toplumun cahilliğe mecbur bırakılan bir kesiminden yanlış politikalara rağmen oy alabilecek olmanın konforunu terk etmeyen muktedirler, aydın ile köylünün birleşmesinden korkmuş ve baskı yaparak Köy Enstitüleri'ni kapattırmıştır.
Köy Enstitüleri kapanmasaydı, nasıl bir ülkede yaşıyor olduğumuzu, toplumdaki bilinç düzeyinin nasıl olacağını hayal etmek bile bugün içimizi acıtmaktadır.
Şuan, neredeyse 60 yıl sonra, köylere eğitim hala tam anlamıyla ulaştırılmamaktadır. Yücel döneminde Latince dersinin bile bulunduğu müfredat, çok gerici bir noktaya çekilmiştir. Köylüyü kandırması engellenen din bezirganları, bugün şehri dahi basmış, vakıf/dernek adı altında eğitimde cirit atar hale gelmiştir. Hasan Ali Yücel döneminde dünyanın kült eserleri Türkçe'ye çevrilmişken, bugün birçok eser "müstehcenlik" ya da "dini" gerekçelerle sakıncalı ilan edilmektedir. Yücel döneminde herhangi bir köyde öğretmen, baş üstünde tutulurken;şimdilerde eğitimciye şiddet ne yazık ki yaygın bir kötülük halini almıştır.
Bu trajik dönem kıyasından, çok önemli dersler çıkarılmalıdır.
Her fırsatta "çağı yakalamak"tan bahseden Milli Eğitim Bakanlığı, geleceğe bakamıyorsa da en azından 60 yıl öncesine bakıp, icraatlarından utanmalı, Hasan Ali Yücel'den feyz almalıdır.
Eğitim-İş olarak, Başöğretmen Mustafa Kemal'in yolunda, değerli eğitim insanı Hasan Ali Yücel'in rotasında ilerlemeye devam edeceğiz.
Sendikamızın her bir eğitim neferi, gittiği her vatan toprağını aydınlatmaya, cehaletle ve onu besleyen karanlıkla savaşmaya, dokunduğu her insanı ileri bir bilince taşımaya devam edecek. Çok karanlıklar gören bu topraklar, her zaman olduğu gibi yine şafağa ulaşacak. O aydınlık sabahı nasıl öreceğimizi bize öğreten büyük öğretmen Hasan Ali Yücel'i saygı, minnet ve özlemle anıyoruz.