Milli Eğitim Bakanlığı mart ayında, önümüzdeki eğitim-öğretim yılı için 40 bin yabancı öğretmeni Türkiye’ye getirerek okullarda istihdam edeceğini kamuoyuna açıkladı. Basına yansıyan bilgilere göre, “Yabancı Dil Öğretiminin Geliştirilmesi Projesi” adı verilen bu uygulama, Avrupa Birliği’nin (AB) “Leonardo Da Vinci ve Comenius” eğitim programları kapsamında hazırlanmıştı. Okullarımızdaki İngilizce eğitimini daha verimli ve amaca uygun hale getirme iddiasıyla yapılan bu hazırlığın eğitim sistemimizde çok köklü etkilere sebep olacağı ortadadır. Bu anlamda ilköğretim ve ilköğretim öncesi çocuklara yabancı öğretmenler tarafından verilecek eğitimin pedagojik ve psikolojik etkileri konusunda ciddi tereddütlere sahibiz.
Bugün ülkemizde yüz binlerce öğretmen kadro ve bütçe bahane edilerek atanmıyor ya da ücretli ve sözleşmeli olarak çalıştırılıyorlar. Hal böyleyken böylesi bir proje doğal olarak sorgulanmakta ve ardında başka nedenler olabileceği düşüncesi uyandırmaktadır. Projenin dayandırıldığı “eğitimde dünya ile rekabet edebilecek insan gücünü yetiştirmek” yönündeki hedefe, eğitim sistemimizdeki altyapısal ve enformatik sorunları çözerek kendi öğretmenleri ile ulaşmak yerine yabancı öğretmenlere başvuran bakanlık, bu uygulamayla çalışma barışını bozacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığı eğitim hizmetlerinin planlanmasında istihdam ilişkilerini planlamakla ve bu yönde toplumun gereksinimini karşılayacak doğru adımları atmakla yükümlüdür. Buna göre eğitim alanındaki istihdam politikaları da Milli eğitimin gelişmesi hedefine uygun olarak planlanmalı ve gerçekleştirilmelidir.
Peki, bakanlık yabancı öğretmenleri seçerken, ilköğretim düzeyindeki öğrencilerle kurulacak iletişim konusunda hangi ölçütleri ve nasıl bir mesleki donanım yeterliliği gözetecektir? Bu noktada çıkması olası sorunların çözümünde nasıl bir yol izlenecektir? Öğretmenlik mesleğine hazırlık için aranan genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyonun yabancı öğretmenlere nasıl sağlanacağı veya bunun ne şekilde ölçüleceği konuları son derece belirsizdir. İngilizce öğreniminde gerçekleştirmek istenen atılımın, dışa bağımlı olarak, altyapı ve formasyondan yoksun biçimde planlanması içinde çeşitli çelişkiler barındırmaktadır. Bu süreçte, Milli Eğitim Temel Kanunu’nun amir hükümlerine uygun eğitim vermekle yükümlü olacak yabancı öğretmenlere, eğitim sistemimizin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun bu esaslar ne şekilde kazandırılacaktır?
Kendi ülkemizde, kendi akademik kadrolarımızın yetiştirdiği öğretmenleri görmezden gelip, başarıyı ve çözümü öğretmen ithal etmekte aramak, ülkemiz için kabul edilemez bir durumdur. Eğitim-İş olarak birçok soruya ve soruna yol açan bu projenin hayata geçirilmesi konusunda ciddi kaygılar taşımaktayız. Türkiye’nin dört bir yanından topladığımız 10 bin imzayla, eğitim projesi adı altında sunulan bu ‘ithal zihniyet ürünü’ uygulamayı kınıyor; cevaplarını aradığımız soruların bir an önce verilmesini ve konuya ilişkin her detayın gerek eğitim sendikaları gerek kamuoyu ile paylaşılmasını istiyoruz.
Merkez Yönetim Kurulu