Güncel Sendika Haberleri

15 Kasım, 2022

YIL SONU GELMEDEN MAAŞLAR AÇLIK SINIRINA DAYANDI!

Her gün derinleşen ekonomik kriz, fiyatlardaki sistematik artış, kira ve faturalardaki yükseliş eğitim emekçisini nefes alamaz, yaşayamaz hale getirmiştir.

Bu kaotik ekonomik iklimde alım gücü her geçen gün biraz daha düşen, yoksulluk sınırının yarısının bile altında ücret alarak hayata tutunmaya çalışan eğitim emekçisi, bu tablo yetmezmiş gibi bir de adaletsiz vergi dilimi uygulaması yüzünden senenin sonuna doğru daha da az ücret almakta, daha da fakirleşmektedir.

Konfederasyonumuz Birleşik Kamu İş’in Ekim ayındaki araştırmasına göre; ekmek, un, bulgur ve makarnanın 1 yıldaki ortalama fiyat artışı 137, süt ve süt ürünlerindeki  yıllık ortalama fiyat artışı yüzde 99, sebzelerdeki yıllık ortalama fiyat artışı yüzde 322’yi bulmuşken, kamu emekçisinin aldığı ücretler gündelik ihtiyaçları gidermek için bile yetersiz hale gelmiştir. Ücretlerine bakliyata gelen zam kadar bile artış alamayan eğitim emekçisi, her geçen gün kredi ve borç batağına biraz daha saplanmaktadır.

Hükümet, toplu işgörüşmelerinde yetki sahibi olan sarı sendikaların da yardımıyla zam bile denemeyecek kadar küçük miktarlarda ücret artışı yaptığı kamu emekçisine, vergi alırken zengin muamelesi yapmakta; kaşığın ucuyla verdiğini kepçenin dolusuyla almaktadır.

Koca koca müteahhitlerin, ihale zenginlerinin, vergi konusunda sabıkalı olan yandaş iş insanlarının vergi borçlarının düzenli olarak silindiği, onlara özel vergi afları sağlandığı ülkemizde; zaten ay sonunu getiremeyen eğitim emekçisine yıl sonunu kabusa çevirmenin vicdanla ve mantıkla yan yana gelir bir tarafı yoktur.

“Milletvekili maaşları öğretmen maaşını geçmemeli” vizyonuyla kurulan bu Cumhuriyet, artık OECD ülkeleri arasında öğretmene en az ücret veren 5.ülke olduğu halde, üstüne bu vergi adaletsizliğinin sürdürülmesi bıçağın kemiğe dayandığı değil, kesmeye başladığı safhadır.

Kasım ayı itibariyle işe yeni başlayan bir öğretmenin aldığı ücret, vergi kesintileri yüzünden 8.764 liraya kadar düşmüş, 8.223 lira olan açlık sınırına dayanmıştır. Ülkede kira ortalamasının bile 6.500 TL olduğu düşünülürse bir eğitim emekçisinin aldığı maaşla ihtiyaçlarını gidermesi, geçinebilmesi imkansıza yakındır.

İşte bu yüzden; bu vahim ve acil sorunu bile Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda işlemeyi düşünmeyen Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerin yeterliliğini ölçmeye kalkmak yerine onların ücretlerinin yetersizliğini çözmelidir. Önce kendi yetersizliğini ortadan kaldırmalıdır.

Eğitim emekçisinin haklarının ve refahının her zaman savunucusu olan Eğitim-iş olarak hükümete sesleniyoruz: Ya verdiğiniz ücretler oranında vergi alın, ya da vergi aldığınız oranda ücret artışı yapın. Sizin kötü yönettiğiniz ekonominin faturasını eğitim emekçisi ödemeyecektir! Eğitim emekçisinin artık dayanacak gücü de sabrı da kalmamıştır, bunu bilin! 

Bu ekonomik cendere içine sokulan ve nefes alamaz hale getirilen meslektaşlarımıza, eğitim emekçilerine de sesleniyoruz:

Kuşkusuz bu tabloda, toplu işgörüşmelerinde mikrofon açık kaldığında “İşi uzatmadan bağladığımız iyi oldu” diye bakanlara yalakalık yaptığı ortaya çıkan, emekçinin alın terini iktidardan gelecek nobran bir “aferin”e satan sarı sendikaların da payı büyüktür.

Eğitim emekçisi için; onun emeğini görmezden gelen bir hükümet, onun sorunlarını pekiştiren bir Bakanlık ve onun haklarını kendine konfor olarak tahsil eden sarı sendikacıların oluşturduğu bu Bermuda şeytan üçgeninden tek kurtuluş, birleşmek ve sesini duyurmaktadır.

Gelin, bu haksızlığa birlikte karşı çıkalım! Gelin insanlık onuruna yaraşır ücretler ve insanca çalışma koşulları için birlikte mücadele edelim. Gelin, en iyi yaptığımız şeyi yaparak bize bu rezaleti reva görenlere “ders” verelim! Yalnız ve çaresiz değilsiniz, Eğitim-İş var!