Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş ve bağlı sendikalarımızla birlikte; 2020-2021 yıllarına ait 5. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerine ilişkin Eğitim-İş Genel Merkezinde, kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal ve özlük hakları konusundaki taleplerini ve çözüm önerilerini kamuoyuna açıkladık.
Basın açıklamasına Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Balık, Genel Eğitim Basın-Yayın Sekreteri Levent Akça, Genel Özlük Hukuk ve TİS Sekreteri Mehmet Yeşildağ, Genel Dış İlişkiler ve AR-GE Sekreteri Doğan Altun Eğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Zekiye Bacaksız, Büro-İş Genel Başkanı Alay Hamzaçebi, Ulaşım-İş Genel Başkanı Cihad Koray, Tüm Yerel-Sen Genel Sekreteri Arap Mucur, Sendikalarımızın Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, Şube Başkanları ve üyeler katıldılar.
Konfederasyonumuz ve bağlı sendikalar adına basın açıklamasını Genel Başkanımız Mehmet Balık yaptı:
"Tüm kamu emekçilerini, Kamucu Emek Hareketinde Güçlü Bir Mevziye çağırıyoruz…
Kamu emekçilerinin yönü belli olmalı ki yol alınabilsin aksi halde kısır bir döngüye dönüşmüş Sözde Toplu Sözleşme görüşmeleri, büyük bir çarpıklığa kurban gitmekten kurtulamayacaktır.
Siyasi iktidarın arka bahçesi konumuna gelmiş sözde konfederasyon ile Sözde Toplu Sözleşme masasının çarpıklığı bugünden bellidir. Kendinden olmayan sendikaları ve kamu emekçilerini yok sayan anlayışın karşısında olmaya devam edeceğiz ve Sözde Toplu Sözleşme masasını tanımayacağımızı belirtiyoruz.
2019 5. Dönem 2020-2021 Sözde Toplu Sözleşme görüşmeleri 1 Ağustos’ta başlayacaktır! Ancak ortada bir tiyatral gösteri ve aktörleri vardır. Kamu emekçilerine dayatılan Sözde Toplu İş Sözleşme düzeni tam bir kurmaca ve aldatmacadır.
Bu kara tabloya rağmen AKP hükümetine ve yandaş konfederasyona buradan bir kez daha sesleniyoruz…
Kamu emekçilerine, memur emeklisine atılan yüzdelik rakam kazığı ortadadır. Açlık ve sefalet içindeki kamu emekçilerinin durumunu görmelerini istiyoruz.
AKP iktidarının, son 20 yıla damgasını vuran ekonomi politikaları başta kamu emekçilerinin ve ücretle çalışanların aleyhine olmuştur.
Üzülerek belirtmeliyiz ki 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emeklisi 1 Ağustos’ta başlayacak Sözde Toplu Sözleşme görüşmelerini artan sorunlarla karşılamaktadır.
TÜRKİYE, ZOR BİR EKONOMİK KRİZ DÖNEMİNDEN GEÇİYOR. ENFLASYON YÜKSELİYOR, PARAMIZ DEĞER KAYBEDİYOR, VATANDAŞIN SATIN ALMA GÜCÜ ERİYOR, EKMEĞİ HER GEÇEN GÜN KÜÇÜLÜYOR. ÜLKENİN EKONOMİSİ DARALIYOR. İŞSİZLİK TARİHİNİN EN YÜKSEK NOKTASINA DOĞRU SOLUKSUZ TIRMANMAKTADIR. TÜİK RAKAMLARINA GÖRE İŞSİZLİK 4 MİLYON 202 BİNİ KİŞİ OLDU. İŞSİZLİK 3,4 ARTIŞLA %13’E YÜKSELDİ.
Sözde Toplu Sözleşme görüşmeleri; ekonomik krize, enflasyona, büyüme rakamlarına ve gerçekçi ülke koşullarına göre belirlenmelidir.
2017 yılında yapılan, 2018-2019 yıllarını kapsayan Sözde Toplu İş Sözleşmesinden günümüze Türkiye’de çok önemli siyasi ve ekonomik gelişmeler yaşandı.
Türkiye, 2019 yılının ilk aylarında yüzde 20’ler civarında dalgalanan bir enflasyon, yüzde 2,6 oranında küçülen bir ekonomi ve rekor düzeylere çıkma eğilimindeki bir işsizlik oranıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Türkiye’de ilk kez resmi işsiz sayısı 4,5 milyona, gerçek işsiz sayısı ise 8,5 milyona yaklaşmıştır.
Bu ağır koşullarda, 1 Ağustos’ta 2020-2021 yıllarını kapsayan sözde bir yeni toplu sözleşme sürecine girilmektedir. Adına “Toplu İş Sözleşme Görüşmeleri” denilen, AKP iktidarı ile yandaşı konfederasyon arasında yapılacak olan “danışıklı görüşmelerden” kamu emekçileri adına herhangi bir kazanım çıkmasını beklemiyoruz.
Zira ortada ne gerçek bir Toplu İş Sözleşmesi ne de toplu pazarlık masası bulunmaktadır. Her şey bir orta oyunundan ibarettir.
Kamu emekçilerine dayatılan bu Sözde Toplu Sözleşme düzeni tam bir kurmaca ve aldatmacadır. Bu sistem Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma ve sözleşmelerdeki taahhütlerine aykırı, çağdaş normlardan uzaktır. Çağdaş ülkelerdeki sendikaların ve çalışanların sahip olduğu hiçbir hak ve özgürlük Türkiye’deki kamu sendikalarına ve kamu emekçilerine tanınmamıştır.
Bu “Sözde Toplu İş Sözleşmesi Süreci”, görüşmeler yapılsın ama sonunda hükümetin istediği olsun yaklaşımıyla yürümektedir. Taraflar masaya eşit silahlarla oturmamaktadır. Masada kamu emekçilerini temsil eden yandaş konfederasyonun, bağımlı olduğu hükümete karşı en ufak bir direnç gösteremeyeceği baştan bellidir.
Yandaş konfederasyon ile hükümet arasında yapılacak bu Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinden kamu emekçileri lehine olumlu bir sonuç alınması mümkün değildir.
Kamu emekçilerinin, grev hakkının olmadığı bir toplu sözleşme düzeninin kamuda çalışanlar lehine sonuçlar vermesini beklemek hayaldir. AKP’ye yandaş bir konfederasyon ile hükümet temsilcilerinin bir masada bir araya gelerek yaptıkları görüşmeler asla bir toplu sözleşme görüşmesi olamaz.
Kamu emekçilerinin örgütlenme hakkı, grev hakkı, kamu hizmet alanlarının tasfiye edilmesi ya da tümüyle ticarileştirilmesi, işe alma, atama ve görevde yükselmelerde egemen olan partizanlık, adam kayırmacılık liyakat gibi birçok sorun görüşme masasında konu bile edilememektedir.
Sözleşme masasında görüşülen mali ve sosyal haklar açısından da şimdiye kadar kamu emekçileri hiçbir kazanım elde edememiştir. Kamu emekçileri refah artışından pay alamamakla kalmamış, enflasyona altında ezilmişlerdir.
Böylesine göstermelik bir Sözde Toplu İş Sözleşmesi masasından kamu emekçilerinin haklı taleplerinin karşılık bulmayacağını biliyoruz. Baskıcı ve uluslararası sermayenin emrindeki bir iktidarın kamu çalışanlarının hakkını vermeyeceğini biliyoruz. Ancak umutsuz değiliz. Bu hakların mücadeleyle alınacağını biliyoruz.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu; bu orta oyununda figüran olmak yerine, kamu emekçilerinin sendika özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı, mali ve sosyal hakları için verdiği meşru mücadelesini alanlarda sürdürecektir.
Kamu emekçilerinin çok büyük bir kısmı açlık sınırından biraz fazla, ancak yoksulluk sınırının üçte biri kadar maaş ve ücretlerle çalışmaktadır.
Kamu emekçileri ve onların emeklilerinin, günden güne eriyen satın alma gücünü koruyabilmesi ve refahını artırabilmesinin tek yolu, taraflarla yapılacak olan Toplu İş Sözleşme görüşmelerinde, maaş, ücret ve aylıklarda önceki yıllarda yaşanan reel kayıpların giderilmesi ve refah artışından da pay verilmesiyle mümkün olacaktır.
2002 yılından itibaren Türkiye ekonomisinde normalleşme süreci başlarken, krizler döneminde gelirleri reel olarak eriyen kamu emekçileri, bu normalleşmeden payına düşeni alamamış ve yüzde 4+4 veya yüzde 4+5 zam oranlarıyla yıllarca oyalanmıştır. Bu gelişme, kriz döneminde zaten azalmış olan kamu emekçilerinin milli gelirden aldığı payın AKP döneminde daha da azaldığını ve kamu çalışanlarının görece yoksullaştığını ortaya koymaktadır.
2017 yılında yapılan ve 2018-2019 yıllarını kapsayan Sözde Toplu Sözleşme ile 2018 yılında memur maaşlarına birinci altı ay için yüzde 4, ikinci altı ay için yüzde 3,5; 2019 yılının birinci altı ayı için yüzde 4, ikinci altı ayı için de yüzde 5 oranında zam yapılması kararlaştırılmıştır. Söz konusu dönemlerde enflasyonun bu oranların üzerinde gerçekleşmesi halinde ise enflasyon farkı ödenmesi benimsenmiştir.
Yüzde 4 oranında zam yapılan 2018 yılının ilk altı ayında TÜFE yüzde 9,17 arttığı için ikinci altı ay için 5,17 puanlık enflasyon farkı ödenmemiştir. İkinci altı ayda enflasyon yüzde 10,19 olarak gerçekleştiği için de 2019 yılı başında 6,69 puanlık enflasyon farkı uygulanmıştır.
Buna göre 2018-2019 yıllarını kapsayan 4’üncü Dönem Toplu Sözleşmesi döneminde kamu emekçilerinin maaşları 2018 yılında enflasyon farkları da dâhil ortalama yüzde 14,8 oranında arttı. 2019 yılının ilk yarısında ise 2018 yılının ikinci yarısına ilişkin enflasyon farkıyla birlikte yüzde 10,73 oranında zam yapıldı.
Kamu emekçilerinin maaşlarının 2017 yılının ikinci yarısı ve 2018 yılının ilk yarısına ilişkin enflasyon farklarıyla birlikte toplamda yüzde 14,82 oranında arttığı 2018 yılında yıllık enflasyon ise yüzde 20,3 olarak gerçekleşti. Dolayısıyla 2018 yılında kamu çalışanlarının reel ücretleri yüzde 4,6 oranında azaldı.
Enflasyon farkının oluştuğu ayda değil altı ay sonra maaş ve ücretlere yansıtılması kamu emekçilerinin satın alma gücünün enflasyona paralel olarak erimesine yol açıyor. Kamu emekçileri enflasyona karşı korumak, enflasyon farkının her ay ücretlere yansıtılması ve yıl sonunda da önceki yılın GSHY (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) büyüme oranı kadar refah payı artışı yapmakla sağlanabilir.
1 Ocak 2019’dan itibaren yapılan zamla en düşük devlet memuru aylığı (Aile yardımı dâhil) 3 bin 144 liraya, ortalama memur maaşı 3 bin 674 liraya, en yüksek memur maaşı 13 bin 262 liraya, en düşük memur emekli aylığı 2 bin 299 liraya ortalama memur emekli aylığı ise 2 bin 593 liraya yükseldi.
Temmuz 2019 dönemi için ise memur maaşlarına 1 puanlık kısmı ilk altı aylık dönemin enflasyon farkı, 5 puanlık kısmı ise toplu sözleşmeden kaynaklanmak üzere toplam %6 oranında zam yapılması gündeme geldi.
Yılbaşında yapılan %10,73 zamla birlikte 2019 yılında memur maaşlarına birikimli olarak yüzde 17,37 oranında artmış oldu. Yıllık ortalama artışı ise yüzde 14,04’te kaldı. Yıllık ortalama enflasyonun yüzde 20’ye yakın seyrettiği bir dönemde çalışanlar yüzde 5 oranında bir reel kayıpla karşı karşıya kaldılar.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak; bu toplu sözleşme düzeninin gerçek bir toplu sözleşme düzeni olmadığını biliyoruz. Her şeyden önce “grev hakkı” olmayan bu sistemi başından beri “sözde toplu sözleşme” olarak değerlendirmemizin temelinde bu yatmaktadır. Bu Sözde Toplu Sözleşme görüşmeleri bile hükümet ile yandaş sendikalar arasında masada yapılan görüşmelerle değil, arka odalarda yapılan pazarlıklarla yapılmaktadır.
Kamu emekçilerine verilen sözde bu zamlar Sözde Toplu Sözleşmede verilen yüzdelik oranlardır. AKP iktidarı ile yandaş konfederasyon arasında yapılan Sözde Toplu Sözleşmede tüm kamu emekçileri o gün enflasyonun altında ezdirildi. Üzülerek belirtmeliyiz ki bugüne kadar ki Sözde Toplu Sözleşmeler, kamu emekçilerine hiç bir ekonomik katkı sağlamadığı gibi enflasyon altında ezilmesine neden olmuştur.
2019 yılında yapılan Sözde Toplu Sözleşme sürecinde de enflasyon altında bırakılacak zam oranlarıyla açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmesine razı değiliz. Bizler kamu emekçilerinin maaş zamlarının belirlenmesinde enflasyonun temel alınmasına bir son verilmesini, ülkemizin ekonomik ve sosyal gerçekleri üzerinden bir hesaplama üzerinden hareket edilmesini ve büyümeden pay verilmesini bekliyoruz.
Gerçek bir Toplu İş Sözleşmesi düzeninde, Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak; Ücret, maaş ve diğer özlük haklarıyla ilgili taleplerimizi tüm kamuoyuna açıklıyoruz:
MERKEZ YÖNETİM KURULU
Eğitim-İş Toplu Sözleşme Talepleri
http://www.egitimis.org.tr/files/upload/files/Egitim-%C4%B0s-Toplu-sozlesme-Talepleri.pdf